Bir Bebek Doğum Sırasında Ölürse Anne Psikolojisinin Yararı İçin Yapılması Gerekenler

Bebeğin hamilelik veya doğum sırasında ölümünün annede yarattığı duygudurumuna perinatal yas deniyor. İşte perinatal yas süresince yapılması ve yapılmaması gerekenler.
Bir Bebek Doğum Sırasında Ölürse Anne Psikolojisinin Yararı İçin Yapılması Gerekenler
iStock

perinatal yas bakımı: bir bebek öldüğünde yapılması/yapılmaması gerekenler

annesi ölene öksüz, babası ölene yetim, kocası ölene dul denir. evladı ölene ise hiçbir şey denmez, çünkü bu acının tarifi yoktur.

bir bebek hamilelik/doğum sırasında veya kısa bir süre sonra öldüğünde doğum ve ölüm çakışır. bu, özellikle annenin dünyasında korkunç bir karmaşa yaratır. bu karmaşaya perinatal yas denilir. ve bu yas ile başa çıkmak için yapılması gerekenlere ise perinatal yas bakımı denir.

1900'lerin ortalarına doğru, doğum ve ölüm evden hastaneye geçerken, geleneksel bilgelik ve yas ritüelleri bir kenara bırakıldı. buna karşılık bu ritüellerin yerine ne konulacağı belirlenemedi. yetişkin cenazelerinde bu karmaşa morgdan teslim alma, ölünün yıkanması cenaze namazı falan derken belirli ölçüde bir norm geliştirilmiş olsa da yenidoğan cenazelerine yaklaşım konusu açıkçası üzerinde pek düşünülmemesinden kaynaklı ne yapacağını bilmezlik hakim.

perinatal ölen bir çocuğa ne yapılacak? anne onu kucağına almalı mı? öpmeli mi?
ne kadar süreyle onu kucağında tutabilir? evine götürebilir mi? onun için aldığı beşiğine yatırmayı istemesi abes midir? onun için hazırlanan odaya bebeğin götürülmesi sınırların aşılması anlamına mı gelir? el kadar yavrusunu kucağında tutmak onu delirtebilir mi? ölen çocuğa defin merasimi düzenlenmeden önce bir isim vermek lazım mı? ölen bebeği anne kucağındayken bir şeylere sarmalı mı? ölen bebek üşümez. o yüzden kefenlenene kadar çıplak mı kalmalı? ölen bebeğin üzerindeki plasenta ve doğum kalıntısı kanlar cenaze amaçlı yıkama yapılmadan önce annenin kucağında dururken ya da durmazdan önce yıkamak gerekli mi?

çok fazla soru var ve inanın bu soruların yanıtları yok. ülkemizde bu konuda ne yapılacağını kimse bilmiyor. aslında bu konuda dünya genelinde de yaygın bir bilinçsizlik var. batı dünyasında son 30 yılda bu konuda kısmi ilerlemeler sağlandı. ama ülkemizde ve dünyanın büyük kısmında bu konuda nereden geldiği bilinmeyen garip bir tutum doğru olanmış gibi doktorlar hemşireler ve aile büyükleri tarafından uygulanıyor.


nedir bu yanlış tutum?

"ebeveynler, gerçekten tanımadıkları bir bebek için üzülmemeli. görmek bağlarını derinleştirip yoğun veya uzun bir yas dönemine yol açacağı için bebeği görmekten kaçınmalıdırlar. doktorlar ve hemşireler bebekleri mümkün olduğunca kısa sürede ortamdan uzaklaştırmalıdır. aile büyükleri ebeveynleri yaşamaya devam edip yeni bir bebek sahip olmaya teşvik edici sözler söylemeli. yaşlarının genç olmasından, her işte bir hayır olduğundan bahsetmelidir. bu olay hiç yaşanmamış, o bebek hiç olmamış gibi davranılmalı, adı bile olmayan bu bebek hızla unutulup yerine bir yenisi yapılmalı ve bu ölen bebek akıllardan yeni bebeğin doğmasıyla birlikte bir daha hiç gelmemek üzere çıkarılmalıdır."

benim gözlemimde (meslek gereği yüzlerce ölmüş bebek ve bebek ailesi görmüşümdür) uygulanan klasik davranış kalıbı bu. ve bilim bunun yanlış olduğunu söylüyor.

1960'lı yıllardan itibaren yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin gelişmesi ve çok fazla sayıda çocuğun doğum sonrasında ailesinden ayrılarak kuvözde tedavi altına alınmaya başlamasıyla, yoğun bakımda bebekleri kalan ailelerde oluşan ebeveyn sıkıntısı ve bozukluklarının ilk bulguları yaşanmaya başlandı. bu bozukluğu ilk gören marshall klaus ve john kennel oldu. ve konuyla ilgili araştırmalar yaptılar, sahiden ezber bozan araştırmalar.

bu araştırmalarda klaus ve kennel, bebekle bağ kurmanın, büyük ölçüde hormonlardan kaynaklanan, besleyici davranışlar ve bağlılık duygularından oluşan doğal, biyolojik bir süreç olduğunu tespit edildi. bu biyolojik süreç, ebeveynleri fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak kendilerini yeni bebeklerinin bakımına adamaya hazırlar. ve bu bağın kurulmaya başlanma anı çocuğun doğumu değil anne babalar gebe kalmaya çalıştıkları anda start alır. aileler hamile olduklarını ilk keşfettiklerinde çocuğa yönelik kuvvetle yatırım yapmaya başlarlar. bağlılıkları kalp atışını duymak, ultrason görüntülerini izlemek ve intrauterin hareketi hissetmek gibi sevinçle beklenen deneyimlerle derinleşmeye devam eder. ebeveyn bağları hamilelik boyunca büyür ve özellikle anneler için doğumdan önce oldukça güçlü ve koparılması çok zor bir hale gelir.

klaus ve kennel böyle diyor. yani bilim bize şunu söylüyor: yeni doğmuş bir bebek, kayın valide için üzülünecek ama takdiri ilahi olarak görülüp geçiştirilebilecek bir konu iken anne için gerçek ve sahici bir kayıptır. dış dünya tanımadıkları, görmedikleri, dokunmadıkları, işitmedikleri kısaca var olduğunu deneyimlemedikleri bu bebeğin ölümüne yaklaşımı ile annenin yaklaşımı aynı olamaz. bu yüzden anneye ne hissetmesi gerektiğini empoze etmeye çalışmayın. çünkü siz onun o an ne yaşadığını anlayamazsınız.

kennell ve klaus şu kesin diyor: geleneksel düşüncenin aksine, bebekleri fırlatıp atmak ebeveynleri acıdan korumaz. bunun yerine ebeveynlerin kayıp duygusunu derinleştirerek gereksiz keder ve ıstırap yaratır.

bebek kaybı ile ilgili öğrenilmiş yanlış düşünceleri bir kenara bırakmak, çocuğunun acısını yaşamak zorunda kalan yakınlarınıza gerçekten yardım etmek istiyorsanız lütfen yerleşik düşüncelerinizi ve alışılagelmiş davranış kalıplarını bir kenara bırakın. sizlerle doğru düşünceleri paylaşacağım.


10 maddelik perinatal yas bakımı rehberi

1. ebeveynler, bebekleriyle vakit geçirdikleri için değil, bebekleri öldüğü için acı çekiyor. bu yüzden ölen bebekleri hemen kucaklarından almaya çalışmayın.

2. bebeklerine olan bağlılıklarını ifade etmek, ebeveynleri daha kötü hissettirmez. bağlarını doğrulamaya yarar, seni bırakmayacağım diye ağlayan bir anneye günah işliyormuş gibi davranmayın. onu öpmesi, onu okşaması, onu temizlemek istemesi, son derece normaldir. anne ölmüş de olsa bebeği ile bir bağa sahiptir. ölüm bu bağı evet koparacak. ama bu zaman ister. sizde olduğu gibi o an hemen gerçekleşmez. o bağ kopana kadar anne bebeği ölmemiş gibi davranacaktır. onu asla bırakmak istemediğini söyleyecektir. tekrar ediyorum, bu bir günah değildir. bu bir delilik bulgusu değildir. anne delirdiği için seni bırakmayacağım diye ağlamıyor. o henüz bebeği ile bağı kopmadığı için o şekilde ağlıyor. lütfen ona bağının kopması için zaman verin.

3. ebeveynlerin ölen bebekleri ile edinecekleri anılar onlar için yük değildir. anılar, bağlarını ve sevgi dolu anne ya da baba rollerinde yetkinliklerini onaylar. kendilerini sonradan suçlu hissetmelerinin, bebeklerini kucağına bile almadan bırakmalarının acısından korur. ölen bebeğinin yüzünü bile hatırlamıyor olmak anne ve baba için bir nimet değil bir vicdan azabı nedenidir. lütfen bebeği ile anı edinmesine izin verin. bu anılar tekrar ediyorum. onlar için yük olmayacak.

4. acı, kederin kaçınılmaz bir parçasıdır, acı sevdiklerimize duygusal olarak bağlı hissetmek için ödediğimiz bedeldir. anne ve baba hamilelik süreci boyunca hissettikleri bağlılığın gücü nispetinde kopma acısı yaşaması normaldir. bu acıyı yok saymak bir şey kazandırmaz.

5. keder, isteğe bağlı olmaktan ziyade gereklidir, çünkü ebeveynler, bebeklerinin ölümüyle bu şekilde uzlaşabilir. yas tutma, olabilecek olanı yavaş yavaş bırakma, olana uyum sağlama ve anlam ve barış bulma sürecidir. kişiden kişiye farklılık gösterir. hiç bir yas abartılmış bir yas değildir.

6. her şeyden önce büyük acılar karşısında kendi empati ve çaresizlik duygularınızın farkında olun. empati kurduğumuzda ve çaresiz hissettiğimizde, siz de acı çekeriz, bu yüzden kendinizi istemsizce korumaya çalışacaksınız. acıdan uzaklaşmak için anneyi yaşanması gereken acıdan korumaya ve uzaklaşmaya yönlendirme yönelik dürtüleriniz olacak. bu dürtüleri görün. bu dürtüler anneyi korumak için değil kendinizi acıdan korumak için var.

sizi korumaya çalışan dürtülerinize: "evet şu an empati kurduğum ve acı çektiğim için beni bu acıdan uzaklaştırmaya çalışıyorsun. ama buna yapmana gerek yok. ben kardeşimin acısını onunla birlikte paylaşmak ve yaşamak istiyorum. buna gönüllüyüm. beni koruma çalışma. buna ihtiyacım yok" diyebilirsiniz.

7. her ebeveyni kendi yolunu bulabilen yetkin, esnek bir yetişkin olarak görün. ebeveynler duygusal karmaşa içine girmiş hatta bir parça delirmiş gibi görünebilir, ancak bu geçicidir ve sadece büyük acı içinde oldukları için böyle davranıyorlar. parçalandıklarında ve bir ölçüde çılgınca hareket ettiklerinde bile, hala yetkin, dirençli yetişkinlerdir. onlar sadece içlerinde çağlayan acıyı dışarı vuruyorlar. onlar işin sonunda delirmeyecekler. acı içlerinden çıkacak ve yetişkin oldukları için bir noktada sakinleşecekler.

8. yavaşlamak. bakın lütfen acele etmeyin. cenazenin öğle namazına yetişmesi şart değil. bir bebek hemen çürümez. anne ve babanın başında beklemeyin.

acele etmeyin. acele etmeyin. acele etmeyin.

anne-babalara, bir karar vermek için ihtiyaç duydukları zamanı alabilecekleri ya da bebeklerini istedikleri kadar tutabilecekleri (hatta bebeklerini eve götürebilecekleri) konusunda güvence verin.

9. onların işi ve sizin işinizin ne olduğu konusunda kafanız net olsun. unutmayın, onlara ne yapacaklarını, nasıl kederleneceklerini ya da bu ölümden nasıl anlam bulacaklarını söylemek sizin işiniz değil. anlamı belirlemek, nasıl kederleneceğine karar vermek onların işidir. siz onların yanında sadece bir gözlemcisiniz. onları anlayan ve gören bir gözlemci.

10. son olarak, ebeveynlerin kendi yolculuklarının kahramanları olması için onlara yer açın. sen kahramanın olmayacaksın. bebeği morgdan alma, tabuta yerleştirme, gömmek gibi işlemleri halledip her işi senin çözdüğüm onları hiçbir işe bulaştırmadığın senaryo iyi bir senaryo değil. sen kahraman olmayacaksın. bırak bu işleri onlar yapsın. sen sadece onları bu işleri yapmasında yardımcı ol. eşlik et.

bu onların çocuğu, bu acı onların acısı, bu acıyla ne yapacaklarına onlar karar verecek. senin tek görevin güvenli biçimde acılarını yaşamaları için onlara alan açmak. dışarıdan gelen müdahaleleri durdurmak. kendinin ve aile büyüklerinin müdahalesini durdurmak. senin görevin bu. lütfen sınırını aşma, sınırını aşanlara müsade etme.

allah kimsenin başına bu acıyı vermesin. ama verirse umarım yanında senin gibi bir arkadaşı, kardeşi varken versin. çünkü benim gözlemime göre bizim ülkemizde bu söylediklerimi yapan kimse yok.

kaynak, kaynak 2