Bir Doktorun, Gerçek Olduğuna Kolay Kolay İnanmayacağınız Cimrilik Portresi

Bir defasında para harcamayı hiç ama hiç sevmeyen biriyle çıkan bir Sözlük yazarı, yaşadıklarını anlatıyor.
Bir Doktorun, Gerçek Olduğuna Kolay Kolay İnanmayacağınız Cimrilik Portresi

ilk buluşmada avm yemek katına davet eden erkek... yaşadık, o mevzunun da kralını yaşadık

pandemiden önce bir arkadaşım vasıtayla biriyle tanışmıştım. lan görüşeyim işte n'olucak dedim. arkadaşım beni adamın biraz tuhaf (!) biri olduğu konusunda uyardı. ama çok iyi, kültürlü, zararsız bir insandır dedi. adam doktor, hali vakti yerinde birisiymiş (böyle hali vakti yerinde adamın amk, okuyunca anlayacaksınız).

tanışma buluşması için dışarıda adam beni bir avm'ye davet etti. avm'ye davet edeni de ilk defa görüyordum. lan insan bi deniz kenarı olur, bi balık restoran olur, başka bi yer olur oraya davet eder. yozgat mı burası? istanbul'un göbeğindeyiz. neyse tamam dedim, bişey demedim. ben seni almaya gelirim dedi. geldi beni almaya, çok anlamam ama arabalardan ama araba fena değil, hava da sıcak. arabaya bi bindim, anam arabanın içi adana sıcağında karpuz gibi. merhaba demeye kalmadan nefesim kesildi zaten. dedim bu arabanın kliması yok mu ya, var tabii olmaz mı diyor bana (amk açsana diyorum içimden). demesin mi, klima açınca yakıt sarfiyatı artıyor. kan beynime sıçradı. o zaman camları aç dedim. arabanın içi toz oluyor o zaman da yıkatmak gerekiyor dedi. la havleeee...

neyse avm'ye bi girdim, lan cennete girdim sanki o serinliği hissedince. bana dedi bişeyler yiyelim bi yerde. tamam olur dedim, ben de sık acıkan biriyim, çok yemem ama sık yerim. en üst katta beni fastfood restoranın birine götürdü. valla lisede gibi hissettim kendimi. en son lisede böyle bi avm fastfood kısmında yemek yedim. ne yersin diye sordu. ben de ayıp olmasın diye çok aç değilim fark etmez dedim. ben bi yere oturdum. getirdi menüleri. ahahahhahaha adam çocuk menüsü almış. yanında da oyuncaklar var. bu ne dedim. ya ben çok aç değilim dedin bu da 1 alana 1 bedava, hem de oyuncağı yeğenime götürürüm dedi. aaaaa tepem attı iyice. doktor bu adam lan.

sonra kahve içelim dedi. ben dedim bi türk kahvesi bi de su al. su mu diye sordu? he su amk dedim, bildiğimiz su, iki hidrojen bir oksijen. su burda çok pahalı oluyor. dur marketten alıym geliym diyor bana. lan yok amk ben vericem artık parasını dedim. kafayı yedim. kahveyi de içtim zor bela.

sonraki günler sohbet etmeye başladık

alkol falan kullanıyor musun diyor. he arada içerim bir iki kadeh şarap dedim. ben viski içerim dedi. oha dedim, bildiğimiz viski değil mi bu(inanamadım zira). evet evet dedi üzerine basarak. ama ben yapıyorum dedi. ben şok. sen mi yapıyorsun dedim. evet diyor. benim viski kitim var evde yapıyorum, zaten bir kadehten sonra hepsi aynı diyor. lan adam sineğin yağını çıkartıyor resmen. alkollü içecek vergisi çok yüksek diyor. he anam he vergisi çok yüksek dedim ben de. en iyisi evde yapmak zaten, kim bilir neler vardır dışarıda satılanın içinde dedim. artık dalga geçmeye başladım iyice.

en ucuz nerde ne var sürekli araştırırım, indirim kuponlarını takip ederim diyor. spotify, netflix gibi olayların deneme sürümlerini kullanırım. deneme süresi bitince yeni hesap açıp tekrar üyelik alırım diyor. ben şok üstüne şok yaşıyorum. neler varmış diyorum. kendimi biraz salak gibi hissetmeye başladım. adam cimrilik üzerine doktora yapmış. ama hakkını yemeyeyim saygılı, efendi birisi. ben dedim biraz daha bi şans vereyim buna. insanlık hali belki yokluk görmüştür, zamanında ondan böyle davranıyor dedim.

bi başka gün de sinemaya davet etti. tabii ki çarşamba halk gününde bedava bilet bulmuş türksel midir vodafone mudur neyse. lan of günüme denk gelmesini falan beklemiş hesap etmiş pezevenk. gitmedim tabii ki.

biz konuşuyoruz whatsapp üzerinden...

bir gün bana sordu "hangi parfümü kullanıyorsun?" neyse söyledim parfümümün ismini. dedim herhalde çok beğendi kokusunu, bana alacak. demesin mi parfümü çok sıkma, pahalı parfüm kullanıyorsun, parfümün her fıs fısı bilmem kaç lira diyor. amk senin ben. makyajı da çok yapıyormuşum, gerek yokmuş, makyajsız çok güzelmişim zaten, lan sanane, makyajı yaparım yapmam. sana mı kaldı. en komiği de bana diyor ojeyi tek kat sür. iki kat sürmeye gerek yok, ojeler çok pahalıymış, birbirine yakın renkli ojeleri azalınca az asetonla çözüp birleştirip tek bir oje yap dibi ziyan olmasın diyor. adam bunları araştırmış yahu internetten düşünün artık. ruju israf etme diyor, sonuna kadar kullanman gerekiyor diyor, biten lipglosun fırçasıyla rujun dibindekini kullanmaya devam edebilirsin diyor. göz kalemin de küçülünce permatiğin sapına tak kullanabilirsin diyo. ister inanın, ister inanmayın.

bana diyor en sonunda iyi ki girdin hayatıma renk geldi diyor. içimden rengini sikeyim senin dedim.

daha sonra bir gün laf arasında dedim, bi tane saç maşası alacağım. lan adam 5 dk gitti sonra mesaj yazdı. yahu sen kafayı mı yedin. onu alacağına sünger bigudi al, aynı işi görüyor. adam internetin altını üstünü getirmiş 5 dk içerisinde, fiyatlarını araştırmış. sonra kendi kendine gereksiz olduğu kanaatine varmış. düzleştirici dedim, ütüyle de aynı şey yapılır diyo. ben artık işi gırgıra vurdum bakim bugün ne yapacak, ne diyecek diye devam ettiriyorum ilişkiyi. hatta arkadaşlarım soruyor bugün ne dedi falan diye.

konuşmalar arasında saptadığım cimrilikler

* tatillerini eylül ayında mersin adana sahillerinde bir pansiyonda geçiriyor. ucuz oluyormuş. (yemeğini kendisinin pişirip ucuza getirdiğini söylememe gerek yok sanırım?

* harcamasını azaltmak için yalnızca 200 tl taşıyormuş yanında. bozuk olunca çok harcanıyormuş.

* kağıt havlu ile elini kurulayıp sonra bunları kurutup tekrar kullanıyormuş.

* alacağı döner sermayeyi tam olarak doğru bir şekilde hesaplayabilmek için bir excel tablosu hazırlamış. benimkini de seve seve kuruşu kuruşuna hesaplayabileceğini söyledi. hastanenin muhasebesine güvenmiyormuş.

* taşeron firmanın hastanenin temizlik işçilerinin kullandığı personel servisini kullanıp mesaisinden bir saat önce işe gidiyormuş. yahu manyak mısın dedim. sokağa atacak param yok diyor.

* öğrenciliğinde çaydanlığın altında yumurtaları kaynattığını söylemişti. iğrenç dediğimde de yumurtaları iyicene yıkadım üstelik de kaynıyor demişti.

* numaralı yakın gözlüğünü aliexpress'ten sipariş etmiş. çok ucuza geliyormuş.

* nereye giderse gitsin aktarmalı bilet alıyormuş en az %50 ucuz diyor.

* ali baba'dan sallama çay poşeti satın almış. rize turist çayından sallama çay yapıyormuş. hatta içine tomurcuk bile atıyormuş.

* muhabbet kuşuna pilav falan yediriyormuş. daha ucuz diyor. kuşa üzülmüştüm.

* her işemede sifonu çekmiyormuş. (zaten söylemese de tahmin edebilirim)

* en efsanesi de annesi iki külotlu çorabın kaçmış olan bacağını kesip, sağlam iki bacağı birleştirip, yeni çorap elde ediyormuş, bunu anlatıyor. kesilen kaçık kısımları da saç lastiği olarak değerlendiriyormuş.

* benim giymediğim kıyafetlerimi ikinci el sitelerinde satabileceğini söyledi. ahah.

neredeyse spermler ziyan olmasın diye belirli periyotta toptan sevişecek adam. yani o aşamaya gelseydik kesin böyle yapardı :)

neyse 2-3 hafta sonra, senin kadar müsrif bir kadın görmedim, ben bu ilişkiyi artık götüremeyeceğim dedi lan bana adam. bu kadar müsrif biri ile birlikte olamam ben, psikolojim bozuldu dedi. bu olayımız da olmadı bu vesile ile. böyle zenginlik yerin dibine batsın. insanın gönlü bol olsun yeter ki, parası çok, gönlü dar insanları hayatınızdan çıkarın. zaten cimri erkeği yalnızca annesi sever.