Bir Galatasaraylının Gözünden Beşiktaş'ın Kalecisi Fabri ve Kiev Maçındaki Gözyaşları

Geçtiğimiz Salı gecesi Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi mücadelesinde deplasmanda Dinamo Kiev'e farklı mağlup oldu ancak maçın sonucundan çok kaleci Fabri'nin gözyaşları geceye damga vurdu.
Bir Galatasaraylının Gözünden Beşiktaş'ın Kalecisi Fabri ve Kiev Maçındaki Gözyaşları

yaklaşık 20 senedir bilinçli bir şekilde futbolu takip ederim. zaman zaman tribün serserisi olacak kadar yoğun oldu. zaman zaman tuttuğum takımın aldığı sonuçları bile bilmediğim oldu bu sürede. 30'dan sonra daha düzenli bir hale büründü takibim. daha bilinçli ve takım manyaklığı yerini futbol sevgisine bıraktı.

bunca geçen zaman içerisinde futbola dair en iyi anladığım şey: romantikliğin sadece kandırmaca olduğu. bir takımda herkes işini doğru dürüst yapar ve profesyonelce davranırsa romantizm uydurmaya hiç gerek kalmıyor. süs oluyor romantizm; çeşnisi oluyor oyunun. fakat özellikle türkiye'de işler hiç böyle gitmediği için bol bol yapay romantizme maruz kalıyoruz. forma aşkı, taraftar güzellemesi(gazlaması), takım efsanelerine gönderme vs hiç bitmez. yöneticisinden malzemecisine başarısızlıkta kaçılan dingin bir limandır futbol romantizmi. kaçış rampasıdır freni boşalmış gibi giderken.


dün gece birçok kişi gibi ben de beşiktaş'ın turu geçecek bir skor üreteceği ümidiyle maçı izlemeye başladım. futbol katili art niyetli bir hakemin maçı bu raddeye getireceğini bilemezdim. her neyse olan oldu. defalarca gördük benzeri hakem performanslarını. insan izlerken(yaşarken) kızıyor ama sonra hızlı bir normalleşme yaşıyoruz. daha önce bizi katledenlere ne oldu ki craig thompson'a ne olsun. geçer gider.

fakat 4. golden sonra ben orada kaldım işte. [galatasaraylıyım ve örneğin bizde drogba oynarken/sonrasında taraftarla girdiği ilişkiyi samimi bulmuyorum. bu ilişkide herkes istediğini alıyor olabilir. alan memnun satan memnun olabilir. bu beni ilgilendirmiyor. pr çalışması gibi duran hiç bir hareket bana sempatik gelmedi. aynısı melo için de söylenebilir. ikisi de takımıma profesyonelce yaptıkları katkı kadar kıymetlidir.] fabri ağladı ya orada bir zaman damgası gibi vurdu zihnime.


hakemden ve koşullardan bağımsız olarak kötü/vasat bir performans sergiliyordu bence. ilk golde elini uzatıp ortaya müdahale edebileceğini, penaltıyı çıkarabileceğini, 4. golden önce daha iyi yer tutabileceğini düşünüyordum. tüm bu düşünceler aktı, gitti yok oldu. o yukarıda bahsettiğim sahte romantizmin tam tersi vardı yüzünde. pr peşinde değildi. üzgündü. tıpkı ben ve benden çok daha fazla üzgün olan beşiktaş taraftarları gibiydi. bazen çaresizsindir ve ağlarsın. hiç bir suçun olmayan bir ayrılıkta işleri yoluna koyamadığın için ağlarsın. annen çok hastadır ve ölüm döşeğinde sen hastane hastane, doktor doktor koşmana rağmen cebindeki para kadar çözüm üretebildiğin için ağlarsın. fabri işte böyle bir romantizm yarattı içimizde.

kaleciliği tartışılabilir. tartışılmalı da (samimi olduğu için başarılı sayılamaz) zaten. ancak beşiktaşlılığı bugünden itibaren tartışılamaz. takımda aynı armayı taşıdığı bir çok futbolcudan daha fazla yakışıyor forma üzerine.

bunu söylemek bana düşmez ama helal olsun kardeşim sana.