Bir İlişkinin Gelebileceği En Son Nokta: Sessizce Yan Yana Oturacak Kadar Samimi Olmak

Sessizce yan yana oturmak denince birçok kişinin aklına "konuşacak bir şey bulamamak, birbirinden sıkılmak" gibi şeyler gelebilir ancak o durum pek öyle değil. Bambaşka bir seviye.
Bir İlişkinin Gelebileceği En Son Nokta: Sessizce Yan Yana Oturacak Kadar Samimi Olmak


hiç konuşmadan birlikte saatlerce vakit geçirecek kadar ve hatta bundan tarifi zor bir haz duyacak kadar yakın olmak, benim için herhangi bir insan ilişkisinde ulaşılabilecek en son noktadır.

tanıdığım onca insan içinde karşılıklı olarak bu kadar içten bir sevgi bağı kurduğum birkaç kişi var yalnızca. örneğin kendi kardeşlerimden bile sadece biriyle bu ölçüde derin bir ilişki kurabildim.

bu durumun ne kadar özel bir lütuf olduğunu dün akşam daha bir iyi anladım. favori kardeşimle haliç'teki teknelerden birine binip kalabalık şehirden biraz uzakta, karanlık denizin içinde sessizce yol aldık bir süre. ilk o fark etti, anın tadını çıkarmak ve iletişim kurmak için konuşmak zorunda değildik. hatta bu sükunetin içinde sanki daha da iyi anlıyorduk birbirimizi. huzur tam da böyle bir şey demekti. sevdiğin ve seni sevdiğinden emin olduğun can dostunla yan yana oturup kelimeler olmadan anlaşmak...

o esnada ilk göz göze gelindiğinde karşılıklı gülümsemek ise bazen çok şeyi unutturacak kadar mutlu eder insanı.

bir şeyleri "nedensiz, niçinsiz, acabasız, sonrasız" yaşamak kadar huzur veren bir duygu yok, olamaz.

karşı cins ile bir ulaşım aracında yan yana oturduğunuzda, özellikle heyecan dalgaları nabzınızda değişim yaratıyorsa, yanınızdaki insan da duruşuyla ve o derin sessizliğiyle aslında çok şeyler anlatıyorsa konuşmak orada büyüyü bozabiliyor. hatta küçük bir söz ihtimali bile ateş gibi yakacaktır da her iki sebeple de devinimsiz, aracın hareketine saygı duruşunda bulunuyor insan.

bir kaç kere yanımdaki insanla sessizlik alfabesi ile konuştuğumu hissettim. evet, hiç şüphem yok, aynı anda birbirimizi düşünüyorduk. ancak bir adım ötesi yoktu. ya da kaf dağının ötesinde belki benden bir adım ya da ordan bir çığ gibi, bir gün dönümünde, dönülmez talihin kavşağında buluşulacaktı.

hiç tanımadığın insanla yol üstünde komşuculuk oynarken bazen okların hedefinde olabiliyorsun. ve derince bir sessizlik, duyuların ötesinde bir samimiyete kapı aralayabiliyor.

kesinlikle beraber car car konuşmaktan daha değerli olan şey. 

çok yakın olmadığımız insanlarla da fazlaca konuşup vakit öldürebiliriz, fakat of acaba yanımda sıkılıyor mudur ya da konuşacak konu bulmalı tedirginliği yaşamadan sessizce oturabilme özgürlüğü gerçekten özel bir durumdur. 

sanırım bu durum insanın kendini yanında en rahat ettiği insanlarla gerçekleşir. o insanlar zaten birbirini yeterince tanımıştır. o anlık suskunluğunu sıkıcılığına, konuşma kapasitesinin azlığına vs yormaz yargılamaz. çok konuşkan bi insan olarak en değerli bulduğum durum bu evet.

gerçekten bunu yapabildiğim birini bulabilirsem, gerçekten sessizliği bir adım yakınlığa dönüştürebilecek biri çıkarsa karşıma, sorgusuz sualsiz, gözümü kırpmadan evlenirim onunla. başka hiçbir şey lazım değil. konuşmak bir şeydir, susabilmek her şeydir. eğer bir insan sizinle beraber sessizliğe katlanabiliyorsa, suskunluğa bile tahammül edebiliyorsa, asla ve asla kırıp üzmeyin. çok nadirler ve bir daha asla çıkmıyorlar karşınıza.

o kişiyle aile olmaktır. konuşmak için zorlantı hissetmemektir. zorlamayan ilişkiler de sonsuza dek sürer.

sessizlik olduğu zaman kafalarda "ne anlatsam şimdi" sorusunun oluşmadığı ve en sevdiğim ilişki türü. diğer türlü çok sevdiğim bir insanla bile iki kişi olarak vakit geçirmek boğucu geliyor. susunca tuhaf oluyor çünkü. sürekli bir şeyler konuşuyor olma gerekliliği de doğallığı bozuyor.