Böcek Koleksiyonundan Milyar Dolarlık Markaya: Pokémon’un Hikayesi

Satoshi Tajiri’nin böcek koleksiyonu tutkusundan doğan Pokémon'un milyar dolarlık bir küresel markaya dönüşme hikayesi.
Böcek Koleksiyonundan Milyar Dolarlık Markaya: Pokémon’un Hikayesi

pokemon denince bizim ülkemizde sadece animesinden bahsedilir. birçok kişi de pokemon'u anime serisi zanneder. pokemon; oyunları, filmleri, animesi, oyuncakları, kart oyunları, figürleri ve tasoları ile 100 milyar dolardan fazla değeri olan, dünyanın en büyük eğlence markalarından biridir. the pokemon company adlı şirket tarafından yönetilir (evet pokemon bir şirkettir.) ve sahipleri %33 nintendo, %33 game freak ve %33 de creatures adlı firmadır. game freak yaratıcı firmadır ve oyunları yapar, nintendo oyunların yapımcısı ve dağıtımcısıdır ve creatures de oyunların yapılmasına yardım edip kart ve tasoları üretir. oldukça iyi planlanmış bir ortaklık gördüğünüz gibi.


birçok kişi önce anime sonra oyunlar çıktı falan zannetse de aslında tam tersidir. pokemon'u yaratan kişi satoşi tajiri diye bir adamdır. bu adam, otizmli olmasının da etkisiyle böcek koleksiyonu yapardı saplantılı şekilde küçükken. her gün yeni böcekler keşfetmeye ve koleksiyonunu büyütmeye bayılırdı. bu size tanıdık geldi mi?


yıllar sonra yakın arkadaşı olan çizer ken sugimori ile birlikte game freak adlı bir oyun dergisi çıkartıp satmaya başlar. daha sonra biz de oyun yapalım diye düşünürler. satoşi, çocukluk hobisi olan böcek koleksiyonerliğinden (evet böyle bir şey gerçekten de var.) esinlenerek capsule monsters diye bir şey yaratıp taslağı nintendo'ya götürür. nintendo'ya gitmelerinin temel nedeni, gameboy'un kablo ile konsollar arası takasa ve lokal çoklu oyunculuğa izin vermesidir. bununla birlikte o zaman oyun dünyasında tekel gibi bir şey nintendo. neyse işte, projeyi ilk başta beğenmezler ama mario ve zelda'yı yaratan şigeru miyomoto bu iş olur diyince ona güvenip kabul ederler. şigeru, satoşi ve ken'i eğitir resmen. oyun nasıl yapılır dersi verir. bir sürü değişiklik yapılır projede. yapılan ilk değişiklik ise oyunun adıdır. poket monster'ın kısaltması olan pokemon uygun görülür. bu arada ken sugimori de oyundaki pokemonları tasarlayan ekibin başındadır.


pokemon oyunları nesil nesil çıkar. bunun nedenine birazdan değinirim. ilk nesil oyunlar olan pokemon red ve pokemon green'in yapımı 6 yıl sürer ve 1996 yılında çıkar. oyunlar ilk başta beklenilen etkiyi yapmaz. çünkü ilk gameboy çok eskimiştir artık. ama satoşi'nin oyuna eklediği son pokemon olan mew sayesinde satışlar artar. onu keşfeden oyuncular tarafından ünü dilden dile yayılır. insanlar bu pokemonu yakalamak için oyunu alır ve daha sonra bağımlısı olurlar. ilk nesle pokemon blue adlı üçüncü bir oyun daha gelir. bu oyun red ve green'in ek paketi gibidir. o zaman güncelleme olmadığı için gelişmiş özellikleri 3. versiyon olarak şekilde çıkartırlar. oyunlar japonya'da tutunca, pokemon blue oyunu baz alınarak avrupa ve amerika için pokemon blue ve pokemon red adlı oyunlar çıkar. daha sonra 1997 yılında anime çıkmaya başlar. anime sayesinde pokemon iyice kült haline gelir. game freak de anime'ye daha yakın olan ve başlangıç pokemonunun, poketopa girmek istemeyen pikaçu olduğu pokemon yellow adında bir oyun daha çıkartır ve bu oyunla birinci nesil bitmiş olur.


pokemon animesi, pokemon oyunlarından sonra çıkmıştır. her yeni pokemon oyunu nesli ile birlikte onların öyküsüne paralel anime sezonu da çıkar. bundan dolayı pokemon animesi hâlâ bitmemiştir ve 1300'den fazla bölümü vardır. bu 1300 küsür bölüm boyunca ash büyümemiş aksine gençleşmiştir. o yüzden pokemon manyağı değilseniz animesini önermem size. genellikle yeni pokemonları ve oyunları tanıtma amacıyla yapılmıştır. filmleri ise daha doludur. bu arada ash ketchum karakteri, pokemon yellow haricinde hiçbir oyunda yoktur. ash, ilk pokemon oyunundaki red karakterinden esinlenmiştir. bununla birlikte animenin ve filmlerin japonca versiyonunda ash ketchum'un adı satoşi tajiridir. serinin yaratıcısının adı verilmiş yani. keşke avrupa'da da (türkiye versiyonu da avrupa versiyonudur) satoşi olsaydı adı. bence daha güzel.


neyse, pokemon'un özünde bir oyun serisi olduğunu ve oyun serisi etrafında gelişen devasa bir marka olduğunu gördüğümüze göre asıl olayımız olan oyunlara girelim. oyunların hepsini tek tek anlatmayacağım bu girdide. daha sonra anlatırım.

pokemon oyunları, jrpg denen türünde yani sıra tabanlı rol yapma oyunlarıdır. pokemon savaşlarında siz bir hamle yaparsınız daha sonra sıra karşınızdakine geçer. o, bir hamle yapar sıra size geçer ve bu şekilde gider. satranç gibidir aslında, temek kuralları basit olsa da oldukça kompleks bir oyundur. oyunlarda, taş kağıt makas gibi her pokemon türünün üstün ve zayıf olduğu başka türler vardır. en basitinden; ateş türü suya zayıf bitkiye güçlüdür, su bitkiye zayıftır ateşe güçlüdür, bitki ise ateşe zayıf suya güçlüdür. tabii bu şekilde bir sürü (18 tane) pokemon türü olduğunu ve çoğu pokemonun aynı anda 2 türden olduğunu (örneğin bulbasaur hem zehir hem de bitki pokemonudur.) düşünürsek işler daha da karmaşıklaşıyor. son 2 nesil hariç tüm oyunlarda, evimizden ayrılırız. kasabanın profesörü bize ateş, su ve bitki türü üç pokemon arasından bir seçim yapmamızı ister. yaptığımız seçim ile yola çıkar ve 8 gym liderini yenip rozetlerini almaya çalışırız. daha sonra elit dörtlüyü yenip şampiyon oluruz. bu arada oyundan oyuna amaçları değişen kötü adamları da yenmemiz gerekiyor. kötü adamların amaçları değişse de, temel olarak efsanevi (tanrısal) pokemon'u yakalayıp dünyayı istedikleri gibi yeniden tasarlamak istiyorlar. oyunların öyküsü kabaca böyle. yani rpg diye uzun uzun öykü dinlemeyi beklemeyin. bu, pokemon oyunlarının negatif bir yönüdür ama bu sayede yeniden oynanılabilirliği yüksektir ve seriye istediğiniz oyundan başlayabilirsiniz, hiçbir kaybınız olmaz. bu arada, pokemonlar evrenin yaratıcısı olsa da insanlar tarafından savaştırılıyor. bu saçma değil mi sizce de? üstelik, her oyunun başında "pokemonlar ve insanlar birbirine yardım eder!" falan da deniyor ama ben bu yardım olayını anlamadım. başlığı şükela moda alırsanız ilk girdide bir yazar bir fan teorisi paylaşmış. bu teoriye göre; kötücül bir şirket, pokemonları poketop adlı hapishaneye tıkıp onların enerjisini kullanıyor. pokemonların savaştırılmasını istiyor çünkü pokemonlar savaştıkça güçlenip daha çok enerji üretiyor. sistem bu şekilde işliyor denilir. bana mantıklı geldi açıkçası. ama resmi değil kesinlikle onu tekrar söyleyeyim.


neyse, az önce de söylediğim gibi pokemon oyunları her nesilde 2 versiyon olarak çıkar ve daha sonra 3. versiyon olan dlc'si çıkar(dı) son nesillerde bitti bu olay. bu iki versiyon (örneğin red-blue, diamond-pearl, scarlet-violet, sun-moon gibi.) arasında küçük senaryo farklılıkları dışında (kötü adamlar ve amaçları değişir.) tamamen aynıdır. bu şekilde çıkartmalarının nedeni, insanları pokemon takasına yönlendirmektir. az önce de dediğim gibi gameboy'un kablosunu kullanan bir oyun yapmak için yola çıktıkları için böyle bir tasarım yapmışlar. iki oyun da aynı olmasına rağmen, bir oyunda olan pokemon diğerinde olmayabiliyor ya da evrim geçirmeyebilir bazı pokemonlar takas edilmeden. oyundaki en büyük içeriklerden biri olan pokedex'i doldurma görevi için tüm pokemonları yakalamanız lazım. bunu yapmak için de iki versiyonu da almanız ya da sizde olmayan versiyona sahip birini bulup takas yapmanız gerekir. bu arada nintendo switch'e kadar, pokemon oyunları sadece el konsollarına çıkardı. switch ile birlikte ilk defa ev konsoluna da çıkmış oldu. şu anda 9. nesli tamamlanmıştır durumda. 10. nesil switch 2 için çıkacaktır yakın zamanda. pokemon legends z-a ise switch'e çıkan son pokemon oyunu olacak.

pokemon evreni aslında bir çoklu evrendir. örneğin bir oyunda (spoiler olmasın diye söylemeyeceğim hangi oyun olduğunu.) giovanni'nin, bizi yenip şampiyon olduğu ve emellerini gerçekleştirdiği alternatif bir evrene geçiş yapıyoruz gibi gibi.

pokemon loru çok potansiyelli olsa da japon abilerimizin seriyi 289373393038 yıl sürdürme amaçlarından dolayı kırıntı hâlinde açığa çıkan bir öyküye sahip. bu zamana kadar çıkmış bütün pokemon ana oyunlarını, yan oyunlarını, 1300 küsür bölümlük animesini, 24 filmini ve diğer şeyleri tüketseniz bile tam anlamıyla hakim olamazsınız lora.

son olarak, kişisel olarak benim en sevdiğim oyun, pokemon red'in yeniden yapımı olan fire red oyunudur. türkiye'de en sevilen oyun da bu sanırım. ikinci el temiz ve ucuz bir ds lite bulursam (emülatör ile güzel olmuyor.) pokemon oyunlarına girmek istiyorum. siz de yeni başlıyorsanız fire red'i, leaf green'i, let's go pikachu ya da let's go eevee'yi öneririm. başlangıç için nispeten kolay oyunlar bunlar.