Bu Dünyada Yaşayan Her İnsanda Var Olan Kaçınılmaz Dürtü: Aşağılık Kompleksi

Bireysel psikoloji ekolünün kurucusu Alfred Adler'in ortaya attığı aşağılık kompleksi kavramı tam olarak nedir, ne değildir; inceliyoruz.
Bu Dünyada Yaşayan Her İnsanda Var Olan Kaçınılmaz Dürtü: Aşağılık Kompleksi

aşağılık kompleksi nedir?

aşağılık kompleksi, alfred adler'in bir kavramı. adler'in teorisine göre bebekliğinde ebeveynlerine fazlasıyla bağımlı olan her çocuk -insan- geliştikçe bir aşağılık kompleksi de geliştirir ve onu aşmak için hayatı boyunca çabalar. teorinin gelişime inanan temelince, aşağılık kompleksi her insanda doğal olarak bulunan fakat bazı insanlarda fazlaca bulunan bir özelliktir ve bu özellik kişinin kendini geliştirmesi için tetikleyicidir.

örnek olarak fiziksel bir engelinden dolayı sporla ilgilenemeyen bir insanın kendini matematikte geliştirmesini ya da tam tersi akademik konularda başarısız bir öğrencinin sporda başarıyı yakalama çabasını verir. kişi eksikliğini duyduğu şeyi başka bir alanda kapatmak ister. bir konudaki eksikliğini başka bir konuda fazladan çaba göstererek örtmek ister.

kimi teorisyenlerce olumsuz algılanan bu durum adler'in teorisinde kişinin kendisini geliştirmesine katkı sağladığından olumlu da addedilebilir. şişman insanların aşağılık komplekslerinden dolayı bunu kapatmak için sempatik oldukları gibi günümüzde çok dönen muhabbetler aslında bu kavramdan hareketledir. freud'un aksine adler, kişinin gelişimine ve iyiye gidişine inanır; dolayısıyla kompleksleri de yıkıcı değil, yapıcı olabilecek gibi yorumlar.

herkesin pek çok konuda bireyleşme süreciyle aşmaya çabaladığı kompleksleri vardır ve bunlar herkesin kendi algısında değişen eksiklikleridir. psikolojideki önemli kavramlardan biridir. adler kadar olumlu bakmadığımızda kişinin komplekslerini kapatamaz olduğu durumlarda daha da yıkıcı etkiler yapabileceğini de değerlendirmeliyiz.

aşağılık kompleksi nereden gelir?

aşağılık kompleksinin her insanda kalıcı olması evrimsel psikolojiyle alakalıdır. şunu önce ortaya koyalım: insan mucizevi bir canlı değildir, allah'ın kusursuz yarattığı bir tür de değildir. insan doğa koşulları altında savunmasız ve güçsüz bir canlıdır. ve bugün insanoğlunun doğa durumuyla baş başa kaldığı ve tam olarak aydınlatılamayan binlerce yıllık bir süre var. aşağılık kompleksi dediğimiz şeyin vuku bulması o yıllara rastlıyor. nasıl mı? insanlar doğa durumunda savunmasız canlılar olması, onları bir topluluk kurmaya itti. tek başına bir kişi yaban hayatın zorluklarına karşı mücadele edemezdi. insanlar birlik oldukları zaman doğayı yenebildiklerini, yenemeseler de hayatta kalabilecek güce sahip olabildiklerini keşfettiler.

bu durum da insanlara bir zorunluluk yarattı: bağlı olduğun gruba uyumlanma zorunluluğu. çünkü o grup, içinde yaşayan insanların hayatta kalmasını, karınlarını doyurmasını, doğanın yarattığı güçlüklerden sıyrılmalarını sağlıyordu. işte aşağılık kompleksi buradan ortaya çıktı. insanoğlu varoluşundan itibaren belli gruba uyumlanmak zorunda hissetti kendisini. düşüncelerini ve hareketlerini grubun diğer insanlarıyla mukayese etmek zorunda kaldı. gruptan atılma tehlikesi, her bireyin iç dünyasında şu soruyu sormasına neden oldu: ben grupla uyum içinde hareket edebiliyor muyum?

bu hayati bir soruydu. bir süre sonra bu, otokontrol olarak her insanın içinde yer etti. kalabalığı taklit etmek, insanların içinde iyi bir yere gelmek, diğerleri tarafından dışlanmaktan korkmak gibi şeyler bu dürtünün ortaya çıkardığı bir sonuçtur. aşağılık kompleksinin yenilemez olduğunu iddia ederken buradan yola çıkıyorum. kadın memesi, erkek için cinsel bir uyarıcıdır. bu değişmez, değişmesi için binlerce yıl geçmesi gerekiyor bunun için. aynı şey yetersizlik hissiyatı için de geçerlidir. aşağılık kompleksi insanın kendisini diğerleriyle mukayese etmesinden dolayı ortaya çıkar. bu da, insanlar var oldukça bu dürtünün devam edeceğini gösterir.

aşağılık kompleksi neden günümüzde bu kadar yaygın? 

aşağılık kompleksi grip gibi bir şey değil. belli zamanlarda insana sirayet etmez. o hep vardır. günümüzde bu sorunun ayyuka çıkmasının iki nedeni var. birincisi küreselleşme. bugün insan nerede oturursa otursun dünyadan haberdar olabiliyor, tanımasa bile bin bir çeşit insanı ve onların yaşadığı hayatı izleme şansı buluyor. insanın dünyadaki her şeye ulaşma imkanı, mukayeseyi de beraberinde getiriyor. bu mukayese arttıkça, insanda bir yetersizlik hissiyatı doğuyor. örnek vermek gerekirse. 1970’lerde yaşayan bir genç düşünelim. o insanın hayatı küçüktür. belli başlı insanları görür, belli başlı yerlere gidebilir ancak. bu nedenle bir yere kadar mukayese edebilir. ama şu an 2019 yılındayız. amerika’da yaşayan milyarderlerin hayatına tanık oluyoruz. alplerde yaşayan insanların yaşamını izliyoruz. dünya turuna çıkan ve delicesine eğlenen kişiler hemen yanımızda sanki. bu erişim kolaylığı mukayeseyi arttırıyor. insan kendisinden farklı olan milyonlarca kişinin hayatına tanık oluyor ve kendisini eleştirmeye başlıyor.

ikinci neden, çağımızın bireyciliği pompalaması. açık konuşmak gerekirse ben kendi adıma bundan rahatsız değilim. böyle olması daha çok hoşuma gidiyor. ama işin içine bazı insani dürtüleri de eklememiz gerekiyor. körü körüne empoze edilen ve düzeni bir anda kesip atan bireycilik, insanı hiç alışık olmadığı bir şeye sürükledi. toplumsal bilincin yıkılışı, aşağılık kompleksine sebep olan o dürtüyü harekete geçirdi. çünkü insan, tek başına kalmaya, diğer insanlardan soyutlanmaya alışkın bir canlı değil. bireyciliğin bir anda bu kadar empoze edilmesi yetersizlik hissiyatını arttıran bir diğer neden olarak çıkıyor karşımıza.

madem bunu yenemiyoruz, o halde ne yapacağız?

ilk defa sirayet eden şeyler kişiyi korkutur. ama onun her zaman sana eşlik edeceğini bilirsen rahatlarsın. aşağılık kompleksinin her zaman var olacağını bilmek, onunla defalarca savaşıp defalarca yenilmekten daha etkili bir yol. önce bunu ortaya koymak lazım. bunun insanın kendisine has bir şey olmadığını tam olarak anlaması gerekiyor.

ikinci çözüm de her zaman söylediğim şey aslında. bir konuda yetkin olmak, aşağılık kompleksinin panzehiridir. insan yetkin olması gereken bazı şeyler yaratmalı kendine ve onlarda en iyisi olmaya çalışmalı. çünkü aşağılık kompleksinden şikayet eden insanlar, diğerlerinin kendilerini eksik yönleriyle hatırladığını düşünme hatası yapıyor. eğer kanlı bıçaklı düşmanlara sahip değilseniz, insan gibi bir çevreniz varsa diğerleri sizi en iyi bildiğiniz ve icra ettiğini konuya göre kodlayacaktır sizi. cem yılmaz dendiği zaman aklınıza ilk olarak mizah gelir. neden? çünkü cem yılmaz’ın en iyi olduğu, yani yetkin olduğu konu budur. cem yılmaz dendiği zaman sizin aklınıza ikinci evliliğini yapmış başarısız bir koca imajı gelmez ilk olarak. en yakın arkadaşınızı düşündüğünüz zaman kafanızda beliren imge, o arkadaşınızın en iyi olduğu konudur. siz insanları nasıl kodluyorsanız insanlar da sizi o şekilde kodluyor yani. yetkin olunan konuları arttırmanın neden önemli olduğu burada gizli. sizi sevmeyen insan varsa eğer kötü kodlar. ama bu bütün hayatınızı sorgulamanızı gerektirecek bir durum değildir. sevmeyen insan, eğer gerçekten beni sevmiyorsa benden uzak olmalıdır.

aşağılık kompleksi belli zümreye ait insanların rahatsızlığı değildir. herkeste vardır. bunu ölüm düşüncesiyle bağdaştırabilirsiniz. ölüm size fazla koymaz aslında. çünkü herkesin eninde sonunda öleceğini bilirsiniz. yalnız değilsinizdir. bu rahatlık, aşağılık kompleksini de hafifletir. sizi yetersizliğe sürükleyen şey yalnızlık hissiyatıdır. hiçbir konuda yalnız olmadığınızı bilirseniz ve bununla savaşmaktan ziyade lehinize çevirmeye çalışırsanız bu duygu sorun olmaktan çıkar.