Bürokrasinin Mucidi Max Weber ve Karl Marx Arasındaki En Temel Farklar Nelerdir?

Max Weber; sosyolog ve ekonomi politik uzmanı olarak bilinmesinin yanı sıra bürokrasinin babası olarak da literatürde yerini almış bir isim. Sözlük yazarı "neogramsci", Weber'in Marx ile karşılaştırılmasını madde madde açıklıyor ve oldukça ufuk açıcı bir çalışmaya imza atıyor.
Bürokrasinin Mucidi Max Weber ve Karl Marx Arasındaki En Temel Farklar Nelerdir?

max weber; genelde yanlış tanılan ve muhafazakar akademi tarafından yanlış tanıtılan bir düşünür ve sosyal bilimcidir. muhafazakar sosyoloji, ki şu anda baskın sosyolojidir, weber'i marx'la karşılaştımayı çok sever. ve bu karşılaştırmaları oldukça basit ve steril bir şekilde yapar...

örneğin siz weber öğrendiğinizde size anlatılanlar aşağıdakiler olacaktır

iddia 1) marx tarihin sadece ekonomi üzerinden işlediğini düşünüyordu; tarihin alt-yapı geri kalan yapıların üst-yapı olduğunu savunuyordu; halbuki weber ekonominin yanına, siyaset, din, hukuk gibi alanları koyarak daha karmaşık ve gerçekçi bir model yarattı.

iddia 2) marx sınıfları sadece proleterya ve burjuva sınıfı olarak düşünüyordu. ama weber bize orta sınıfın önemini gösterdi; marx bu noktayı görememişti...

iddia 3) weber'in sosyolojisi, marx'ın ekonomik determinizminin yerine daha gerçekçi ve karmaşık güç ilişkilerini koyduğu için daha kabul edilebilir bir yaklaşımdır.

iddia 4) weber, marx'ın sınıf kategorisine karşı statü kategorisini getirmiştir ki bu weber’in sosyoloji literatürüne kattığı en önemli yeniliktir.

bu dört maddeye daha bir derinden baktığımız zaman muhafazakar sosyolojinin neden weber’i marx’la karşılaştırmaya bu kadar hevesli olduğunu anlarız. çünkü weber marx’ın modern anti-tezi olarak pazarlanmaktadır ancak bu pek de gerçekçi bir karşılaştırma değildir.

Karl Marx

izin verirseniz anlatayım

1) weber marx’ı değil aslında weber'den daha önce yazmasına rağmen marx weber’in kullandığı geleneği eleştirmektedir.

weber aslında aristoteles’den gelen bir siyaset bilimi geleneğini, ki pek de yeni olmayan bir gelenektir, tekrar yaşatmaya çalışmaktadır. weber’in güç, liderlik, otorite, statü kategorileri yeni olmak bir tarafa, aristoteles’ın anlatıp üstüne üstlük eleştirdiği kuramlardır… aslında weber’in marx’ı eleştirdiğinin düşünülmesi bir aldanmacadır. aslında marx aristotelesçi siyaset bilimi anlayışını eleştirmektedir; weber marx'ın eleştirdiği yapıyı, marx’tan daha sonra yeniden inşa etmektedir. alt-yapı üst yapı tartışması burdan gelir...

aslında aristoteles'ten beri gücün farklı şekillerde kendisini gösterdiği bilinmektedir... weber'in söylediği bundan faklı bir şey değildir... ancak ilk kez marx bir yapıyı inceleyerek diğer yapıların oluşumu hakkında sistematik bilgiye ulaşabileceğimizi söylemiştir... bunu da ekonomi temelli göstermiştir. ancak das kapital'in dipnotlarında da görürsünüz ki marx siyasette de, dinde de gücün kendini manifest etmesini görmekte ve kavrayabilmektedir... ancak analiz yöntemi marx'ın bir eleştiridir... weber de bu eleştirinin bir eleştirisini yapmıştır, ve mö 1500'lu yıllardan gelen geleneği yeni bir şeymiş gibi pazarlamıştır.

Aristoteles'i ve okulu öğrencilerini tasvir eden bir eser.

2) weber marx’ın das capital’de kurduğu yapının üzerine çıkar.

marx politik-ekonominin kritiğini yapmışsa, weber de bir anti-kritik yapar. yani marx'ın kurduğu yapıyı temel alır ve ordan şunu söyler: “evet ama marx’ın bahsettiği ve üretim alanında incelediği bu hiyerarşi, bu çatışma, üretim alanlarının dışında da görünmektedir” der… ve ekonomi alanında yapılmış marxist analizi diğer alanlara taşır. yani marx’ı eleştirmez, göreceleştirir.

3) bir de protestan etiği gibi kısa eserlerine bakmazsanız, weber aslında analiz de yapmaz. weber kavram üretir durur.

weber’in bütün kitapları, bir analiz içermekten çok kavram ya da”ideal tıp” üretmeye yöneliktir... weber bir ansiklopedi yazmaktadır... marx bir analiz yapmaktadır. bu yüzden marxist analizin bir teması (üretim mekanlarında görülen kapitalizm) ve zamansal kısıtlaması (18. ve 19. yüzyıl), mekansal kısıtlaması (ingiltere) varken, weber’de bu kısıtlama yoktur. weber bize, bakın o da var bu da var, diyen ve modern sosyolojide kullandığımız kavramları üreten zeki bir sosyologtur. marx'ın analiz yapıyor olması marx'ı daha basit gösterirken, weber’in kavram üretiyor olması onu daha gerçekçi göstermektedir. ancak marx analizini bitirebilmişken (das capital’in son iki cildini yazamamış olsa da), weber asla analizine başlayamamıştır...


4) weber’in rasyonellik konusunda ürettiği fikirler de marx’la çelişir.

weber’e göre dünya daha rasyonel bir yer olmaktadır. rasyonellik (formel rasyonellik olarak) amaçların ulaşılabilmesinde daha etkin araçlar olması konusunda tanımlanırsa, bana göre dünyada bürokrasiler daha rasyonel olmaktan çok daha irrasyonel olmaktadır. şu anda bütün dünya bürokrasilerine ve kurumların işleyiş yapılarına bakın, daha effektif olmamaları bir yana, özellikle iş yapamaz duruma gelmişlerdir... weber’ci dünya yerini bir anti-bürokrasiye bırakmıştır. marx’a göre zaten modernite irrasyoneldir.


5) marx'ın orta sınıfı tanımaması ya da öneme almaması gibi bir eleştiri tamamen marx'ı bilmemektir.

marx'ı komünist manifestodan biliyorsanız doğrudur. ancak bir brumaire'in onsekizini okursanız, ya da fransa'da sınıf çatışmasını, marx'ın iki değil 10'larca sınıfın nasıl çatıştığını anlattığını, orta sınıfın nasıl bazen burjuvası ile, bazen toprak sahipleriyle bazen de çıkar ilişkisi içerisinde proleterya ile birleşiğini görürsünüz... tabi marx'ı anlatırken insanlar önce onu anlatabilmek için basitleştirirler sonra da marxist argümanları basit olduğu için eleştirirler. (bkz: bu ne perhiz bu ne lahana turşusu). belirtilmesi gereken bir başka not da zaten marx'ın sınıf kategorisinin marx'a değil adam smith'e ait olmuş olmasıdır.



ama bütün bunlara rağmen weber modern sosyolojinin en önemli isimlerindendir

onun muhafazakar sosyoloji tarafından marx’a karşı anti-tez olarak kullanılması onun suçu değildir... zira ekonomi ve toplum kitabının ikinci cildinde, marx’ı öve öve bitiremez... muhafazakar sosyoloji bu dipnotları pek okumayı sevmez... çünkü onların bir anti-marx’a ihtiyaçları vardır. öyle ya insanlar marx okuya okuya siyasi-ekonomi eleştirisi yapma yerine komünist olur çıkarlar... halbuki weber okuyunca bir öğrenci, askeri düzene saygı gösterir, rasyonelliğe, hiyerarşiye saygı gösterir...

halbuki anlayamaz bu muhafazakar sosyologlar, weber bu askeri hiyerarşiyi detaylı bir şekilde anlatırken onu övmek için değil, aksine eleştirmek için yazdığını... rasyonelliğin demir kafesini, weber almanya’da askerliğini, zayıf kalbiyle ve güçsüz vücudu ile yaparken keşfettiğini ve askerde gördüğü bu güç ilişkinini bütün kinini bilimine yansıttığını... bunu anlamadıkları içinde weber’i bir anti-marx olarak tanıtırlar...

ama yine başaramazlar... zira bizim öğrencilerimiz hiç mi hiç sevmez weber’i... aksine tiksinirler weber'den. yok statüymüş, rasyonellikmiş, unutur giderler... marx’ı da pek bilmezler ama en azından komünisttir derler. adamın ideolojisi varmış... milyonlar izlemiş onu derler.. ya bu yüzden severler marx’ı ya da nefret ederler... ama weber’i eleştirebilecekleri böyle bir düzlem yoktur, bu yüzden tarihin bu önemli sosyoloğu unutulur gider... sadece kendisine ait olmayan bu başta söylediğim dört temelli marx karşılaştırılmasıyla hatırlanır... olsun varsın...