Çekmeyen Anlayamaz: İnsanı Hayattan Soğutan Migren Ağrısı Hakkında Her Şey
migren, ağrının başın bir yarısında görülmesi nedeniyle latince'de "yarım baş" anlamına gelen "hemicrania" sözcüğünün deforme olmasıyla bu şekilde adlandırılmıştır.
frekansı, süresi, şiddeti kişiden kişiye değişen tekrarlayıcı baş ağrısı atakları olarak tanımlanmaktadır.
iki evreden oluşur
1) bu evrede damarlar serotonin'e tepki vererek daralır, kafa derisi ve beyne giden kan akımı azalır. bu evre ağrısızdır. beynin daha az oksijenlenmesinden dolayı halüsinasyonlar/migren auraları görülebilir. (aura: lat; hafif rüzgar, esinti)
2) bu evrede ise bölgede azalan kan akımını telafi etmek için damarlar genişler. vücut bir denge kurmaya çalışır. damar çapları neredeyse normalin iki katında çıkar, damar duvarları gerilir. o bölgedeki damarların innervasyonu/sinirsel kontrolü nervus trigeminus tarafından yapıldığı için, nervus trigeminus'un innerve ettiği diğer alanlarda da (alın, gözler, yüzün üst kısmı) ağrı hissedilir.
- damar yapılardan kaynaklandığı için "vasküler baş ağrısı" olarak da adlandırılır. kalp atımında bağlı olarak ağrının şiddeti değişebilir. taşikardi ve aritmiler ağrının şiddetini arttırır bu sebeple yatıp dinlenmek iyi gelir.
- genellikle tek taraflı olan bu ağrıya fotofobi, bulantı, kusma veya anoreksi eşlik edebilir. aynı tarafta ağrı tekrar edebileceği gibi bir sonraki atakta başın diğer yarısında da görülebilir.
bulantı, kusma:
vücut kendini mükemmel bir şekilde dengede tutuyor. kusma ile birlikte kafa içi basıncın değiştiğini önceden deneyimlemiş olduğu için yine kusarak azaltabileceğini biliyor, bu eğilimini bulantı olarak bize haber veriyor. eğer ki bulantıdan sonra kafa içi basıncı hâlen düzeltilebilir olarak görürse kusma gerçekleşmiyor ama bu basınç kontrol edebileceğinden daha fazlaysa kusma gerçekleşiyor. (burada daha denilmesindeki kıstas yine önceki deneyimler ve o basınç değerinde tehlike arz etmesi veya etmemesi)
kısaca basınç mekanizmasını özetleyecek olursam arasında iki piston olan bir gaz dolu bir kap olduğunu varsayalım. en alt kat piston arası karın bölgesi olsun; abdominal basınç birinci ve ikinci pistonlar arası göğüs kafesi (toraks) ve üst katman yani ikinci pistonla kabın tavanı arası da baş bölgesini (kafa içi basınç) temsil ediyor. karından yani kabın en alt katmanından bir miktar gaz alındığında ilk piston da bir miktar aşağı inecek ve ara bölmede basınç azalacak bunu takiben de ikinci piston aşağı inecek ve tepe/baş bölgesinde basınç azalacaktır. bir çok kusmadan sonra migren ağrısının doğrudan kesildiğini söylemesinde bu mekanizma yer alır. burada karın ile göğüs kafesi arasındaki piston olarak diyafram görev alır.
- migrenin ilk tanımlanması 5000 yıl öncesine dayanır. güney amerika'da bulunan eski kafataslarında iyileşmiş cerrahi delikler görülmesi; peruluların uyguladığı cerrahi drenaj tekniği kronik baş ağrısı için yapıldığı bilinen ilk çalışmalardır. perulular bu işlem için tahta sopanın ucuna siyah cama benzeyen obsidyen taşından bıçaklar kullanıyorlardı. avrupa'da ise aynı işlem sırasında bıçakla kesilen kemik parçası daha sonra baş ağrısının kaynağı olduğuna inanılan kötü ruhları uzaklaştırmak amacıyla muska gibi boyunda taşınıyordu.
naçizane fikrim; kafatasına delikler açarak bir miktar kanın dışarı akmasını sağlayarak kafa içi basıncı azaltmak istemiş olabilirler buna kaynak bulamadım. bu arada 20000 yıl öncesine ait delikli kafatasları da var fakat henüz onların migrenle ilişkisi kurulamamış.
- migren ağrısının oluşumundaki temel etkenlerden biri seratonindir. (seratonin tetikleyiciler; bakla, peynir, mayalı yiyecekler, şarap, çikolata)
- tek taraflı (hemikranial) veya nadir olarak da yaygın (holokranial) baş ağrısı söz konusudur.
- migrenin en kuvvetli tetikleyicilerinden biri de östrojen ve progesterondur. ergenlik döneminde kadın ve erkekte migren görülme sıklığı neredeyse aynıyken ilerleyen dönemlerde kadınlarda erkeklere oranla yaklaşık üç kat daha fazla görülür.
- yorucu bir aktivite sonrası veya stres altında bırakan faktörler ortadan kalktığında giren migren ağrısı vücudu istirahate zorlayan bir adaptasyon mekanizması olabilir.
menstrual migren:
ağrı çoğunlukla adet döngüsüne göre tekrarlanır.
macgregor’un yaptığı tanımlamaya göre ;“menstrüel migren” sadece menses başlangıcının birinci ya da ikinci günü boyunca meydana gelen migren iken, “menstrüasyonla ilişkili migren” ise mensesle olduğu kadar menstrüel siklusun diğer günleri de ortaya çıkabilen migren olarak belirtilmiştir
östrojen ve progesteron seviyeleri siklusun premenstrüel fazında düşüş gösterir. premenstrüel östrojen çekilmesi ile sonuçlanan uzamış östrojen maruziyetinin migren baş ağrılarını arttırdığı sonucuna varılmıştır. devam eden yüksek östrojen seviyeleri ise progesterondan bağımsız olarak migren ataklarını ertelemektedir.
- kadınlarda migren ağrısı genellikle doğurganlığın düşük olduğu dönemlerde ortaya çıkar. (regl öncesi, gebeliğin dışarıdan belli olmadığı ilk aylar, menapoz) bu açıdan bakınca türün devamlılığı için migren cinsel davranışı yönlendiriyor olabilir. (bkz: bu gece olmaz başım ağrıyor)
migreni tetikleyebilecekler şeyler
- sigara dumanı
- lodos
- rüzgâr
- klima
- kırmızı şarap
- mayalı içecekler
- çikolata
- fazla kahve
- kafeinli ağrı kesiciler
- az uyumak
- çok uyumak
- rahatsız yastık
- aşırı soğuk hava
- aşırı sıcak hava
- ağır parfüm kokusu
- parlak ışık
- açlık
- öğün atlamak
- stres
- heyecan
- hormon bozukluğu
- doğum kontrol hapı
- regl dönemi
- süt ürünleri
- beyaz peynir
- balık
- un
- ekmek çeşitleri
- keçiboynuzu (wtf?)
- kolalı içecekler
- fiziksel veya zihinsel yorgunluk
- yoğun fiziksel aktivite
- menopoz
- yüksek ses
- tiramin içeren gıdalar (peynir, hurma, salam-sosis, şarap, narenciye, soya, muz ve daha gider...)
- monosodyum glutamat içeren gıdalar (konserveler, hazir corbalar, bulyonlar, cipsler, hazır baharatlar, süt, et, ceviz ve mantar, oeh)
bence migrenli kişiler evrim zincirinde bir hata, doğal seleksiyonda selekip yok olup gitmeliydik.
migren illetine karşı iyi gelebilecek şeylerden bazılarıysa şöyle
doğrudan gözünüze giren ışığa ya da tek noktadan güçlü aydınlatmaya, bol su içmeye, salaklarla muhatap olmamaya falan dikkat ederseniz bi nebze azaltırsınız.
aslında olay büyük ölçüde ışıklara dikkat etmede. beyaz ışık benim için bir kriz sebebi mesela. yarım saat maruz kalsam sol gözümün arkasından pıçak yavaş yavaş giriyor sanki. ya da tek noktadan güçlü ışık. hele bir de karşıdan geliyorsa. al işte öldüm.
evin geneli abajur gibi indirekt aydınlatmayla aydınlanıyor. hem koyu renk duvarda kendimizi postmodern irlandalı gibi hissediyoruz hem de popomuz iğne vurula vurula makarna kevgirine dönmüyor.
tavsiye ederim.