Charles Manson'dan Tesadüfen Kurtulup 20 Yıl Sonra İntihar Eden Yazar: Jerzy Kosinski
Hayatı ve kariyeri
jerzy kosinski 1933 yılında rus asıllı bir ana-babadan polonya'da dünyaya geldi. eğitimini polonya'da tamamladı ve öğretim görevlisi olarak varşova bilimler akademisi'ne girdi. 1955 yılında başladığı asistanlık görevine 1957 yılına kadar devam etti. 1957 sonlarında ford bursuyla amerika'ya gitti; daha sonra guggenheim bursuyla amerika'da öğrenimine devam etti. psikoloji doktorası tamamladıktan sonra wesleyan üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak görev aldı. daha sonra princeton üniversitesi'nde ve yale üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı. ilk eseri 1960 yılında yayınlandı; joseph novak takma adıyla yayınlanan bu kitabını büyük başarıya ulaşan boyalı kuş/the painted bird izledi. fransa'da yazara "en iyi yabancı roman" ödülünü kazandıran boyalı kuş 36 dile çevrildi ve bütün yayınlandığı ülkelerde aynı başarıya ulaştı. jerzy kosinski daha sonra yayınlanan adımlar/the steps ile başarısını sürdürdü. adımlar yayınlandığı sene amerika'nın en büyük edebiyat ödülü olarak bilinen "national book award 1969" armağanını kazandı. yazarın üçüncü romanı bir yerde/being there 19 dilde aynı zamanda yayınlandı. "çağımızın en büyük belgeleri arasında yer alacak" bir roman olarak nitelendirilen boyalı kuş yazarın en çok yankı uyandıran eseridir. yazar bütün çevirilerde ve romanın filme aktarılmasında "boyalı kuş" adının değiştirilmemesini öne sürüyor.
3 mayıs 1991 tarihinde yüksek dozda barbiturat alıp, üzerine de rum n coke içmiş ve kafasına torba geçirerek su dolu küvette intihar etmiş yazar. intihar notunun bir kısmında şöyle yazmaktadır:
i am going to put myself to sleep now for a bit longer than usual. call the time eternity.
Yazın üslubu hakkında
hayatından kesitleri (ki bunların gerçekte ne kadarının doğru olduğu da bilinmemektedir, zira kendisi iflah olmaz bir yalancıdır aynı zamanda) kitaplarının arasına serpiştiren yazar. kitaplarının çoğunun kahramanı (kendisi genelde gerçekle bağdaşmadığını da belirtir) kendisinden izler taşır. antisosyal, yalnız, cinsel açıdan dengesiz, yalan üreteci, soğukkanlı ve olayların gidişatını kontrol altında tutabilen (blind date buna biraz istisna oluşturabilir) kitap kahramanı genelde doğu blokundan amerika'ya iltica etmiş, yapılan kötülüğü kabullenemeyip öcünü alan, insanlar ile oynamayı seven, eğitimli ve kayak ile ilgilenen biri olur. yaşadığı - ya da en azından yaşadığı iddia edilen olaylara kitaplarında yer verirken, bunların okuyucu tarafından yadırganmamasının sebebi de karaktere uygun olmasından kaynaklansa gerek.
bir de yazdığı ilk kitapların para alıp hak iddia etmeme karşılığı gariban editörler tarafından düzeltildiği iddiaları vardır ki, ingilizce seviyesi çok da iyi olmayan birinin kısa sürede gayet iyi bir seviyeye çıkma ihtimalinin düşük olması sebebiyle kabul görmüştür. ayrıca kitaplarının bazı yerlerinin amerikalı okuyucuların doğal olarak bilmediği lehçe metinlerden direkt çeviri usülü elde edildiği de iddia edilir.
her ne olursa olsun okumak gerekir.
Enteresan bir anektod
charles manson 1969'da roman polanski'nin evini basıp öldürme emrini verdiğinde ve sekiz kişi telef olduğunda, kosinski new york jfk havaalanında yanlış etiketlenmiş bavuluyla uğraşmaktadır. yoksa o da davetlidir aynı akşam, arkadaşlarıdır hep öldürülenler. o gece kurtulmuş, üstüne bir yirmi yıl daha yaşayıp intihar etmiştir. (teşekkürler vito genovese)
Kendisinden bir alıntıyla bitirelim
"ben de boğa güreşi izlemiştim; bu bende cesur bir matadorla azgın bir boğa arasındaki bir tür erkeklik gösterisi izlenimi uyandırdı. zaten bir bakıma boğa bacakları arasında sallanan o koca kara organıyla bana hep bir erkeklik simgesi olarak gözükmüştür, matadoru da onu baştan çıkarmaya çalışan bir dişiye benzetirim. süslü püslü, oynak mı oynak bir dişi, onu kovarmış gibi yapıp onun tarafından becerilmeye can atar, sanki bekaret kanına, boğanın boynuzlarının deştiği karnının kanına batmış gibi kıpkızıl örtüsüyle erkeği tahrik eder, kışkırtır, her hamlede yanından sürünerek geçmesine izin verir aşüfte. ancak boğa düştüğünde, dişisini kovalamaktan yorulup ayakları yere çakılı, baş eğik durduğunda, matador hor gördüğü aşığını cezalandırmak isteyen, terk edilmiş bir kadın gibi kılıcını kaldırır ve onu insanoğlunun en zayıf noktasına daldırır: erkek kalbine."