Çin'in ABD Menşeli Boeing Uçakları Satın Almayı Durdurması Ne Anlama Geliyor?

çin, abd’nin çin’e uyguladığı yüksek gümrük tarifelerine, boeing uçaklarının teslimatları durdurarak ve yeni siparişleri iptal ederek belki gösterişsiz ama derin bir yanıt vermiştir. diğer gelişmelerle birlikte ele alındığında, bu hamleyi yalnızca ticari olarak görmemek gerekiyor. çin, bu kararla aslında şunu demiş oldu: sadece amerikan uçağını değil, onunla birlikte dayandığı havacılık düzenini de sorguluyorum.
çin’den gelen ikinci hamle bu mesajı daha da netleştirdi. çin’in sivil havacılık kurumu caac’ın verdiği uçuşa elverişlilik sertifikaları, vietnam tarafından resmen tanındı. yani artık bir çin uçağı, batılı bir kurumun değil, çin’in kendi düzenleyici otoritesinin verdiği belgeyle başka bir ülkede uçabilir hale geldi. bu, küresel havacılık düzeninde ilk kez batı dışı bir normun dışarıya tanınarak açılması anlamına geliyor. çin sadece üretmiyor; kendi kuralını da yazmaya başlıyor.
peki bu ne anlama geliyor?
öncelikle, çin’in uçak üretimi artık ciddi bir seviyeye ulaştı. comac’ın c919 modeli piyasada boeing ve airbus’a rakip olarak konumlanıyor. ancak motorlar, radar sistemleri ve yazılım gibi kritik bileşenlerin çoğu hala batı menşeli. bu parçaların bir kısmı, abd’nin itar adını verdiği bir düzenleme kapsamında. itar, hem askeri hem sivil alanlarda kullanılabilecek stratejik teknolojilerin ihracatını kısıtlıyor. yani çin, bazı parçaları sadece parayla değil, amerikan devletinin izniyle alabiliyor. bu büyük bir bağımlılık. ama çin, bunu bir engel olarak değil, aşılması gereken bir eşik olarak görüyor.
ikinci olarak, çin yalnızca üretim değil, kendi havacılık düzenini kurma çabasında
batıda bu işin merkezi olan faa (abd) ve easa (avrupa), bir uçağın dünya genelinde geçerli sayılmasını sağlayan sertifikaları verir. bir uçağın teknik olarak sağlam olması yetmez; bu kurumların onayını almadan leasing yapılamaz, sigortalanamaz, bazı hava sahalarına giremez. çin şimdi bu sisteme alternatif bir yol açmak istiyor. vietnam’la yapılan anlaşma, bu sistemin ilk küçük ama anlamlı adımı oldu.
üçüncü ve belki de en dikkat çekici boyut ise zaman meselesi
çin bu süreci bir yarış değil, bir yürüyüş gibi görüyor. eksikleri var, bunun da farkında görünüyor. ama bu eksikleri adım adım kapatmayı hedefliyor. her teknolojik boşluk, yeni bir yatırım alanı. her uluslararası eksiklik, yeni bir diplomatik girişim. plan kısa vadeli değil; çin, bu oyunu zamanla kazanmak istiyor. özellikle airbus ile yıllardır ilişkilerini derinleştiriyor ve kendi tedarik zincirine bağımlı hale getiriyor.
peki çin’in bu çabası gerçekten farklı mı?
aslında benzer şeyleri başka ülkeler de denedi. hindistan’ın dgca’sı uzun süredir kendi havacılık düzenini güçlendirmeye çalışıyor. brezilya da anac aracılığıyla embraer’in başarısını regülasyonla destekliyor. ama bu örnekler daha çok mevcut düzenin içine uyum sağlayan yapılar. çin ise farklı bir şey deniyor: sistemin çevresinde, kendi normunu kurmak. bu onu hem daha iddialı, hem daha kırılgan yapıyor. çünkü yeni bir düzeni tanıtmak, sadece teknik değil, güven üretmeyi de gerektiriyor. bugün itibariyle çin’in kendi sistemini kurduğu elbette söylenemez. ama bir niyet var. ve bu niyet artık görünür halde ve belki de bir tehdit olarak masaya konuyor. uçak üretmekle yetinmiyorlar; o uçağın nerede, nasıl ve kimin onayıyla uçabileceğini de tanımlamak istiyorlar. eğer bu süreç başarılı olursa, gökyüzü artık tek bir merkeze değil, birden fazla norm kaynağına göre düzenlenir. başarısız olursa, çin sistemi dışa açık ama içeride kapanan bir prototipe dönüşecektir.