Coğrafya Kaderdir Sözünün Bilimsel Literatürdeki İz Düşümü: Çevresel Determinizm

İbn Haldun'a atfedilen coğrafya kaderdir sözü, gerçekten de bilim çevrelerinde esaslı olarak ele alınıyor. Biraz daha derinleştirelim bu durumu.
Coğrafya Kaderdir Sözünün Bilimsel Literatürdeki İz Düşümü: Çevresel Determinizm
iStock

Nedir?

şimdiki durumunuzdan çevrenizdeki bir şeyin sorumlu olduğunu savunan görüş. sebebi oydu, buydu, şuydu görüşü. etki-tepki kuramına dayanır.

Tüfek, Mikrop ve Çelik'in yazarı Jared Diamond'a göre

jared diamond çevresel determinizmin bolca ekmeğini yemiştir. helali hoş olsun. buzların erimesinden sonra eşitlenen dünyada nasıl oldu da avrupalılar afrikayı, amerikayı, asyayı gidip fethetti, sömürdü de sömürdü? bunun cevabını çevresel determinizm ile verir. avrasya'da koyun, keçi, sığır gibi eti, yünü, yağı bol uysal hayvanlar yetişirken, afrika ve amerikalarda insanlar lama gibi deve gibi bir derece huysuz hayvanlarla yetinmek zorunda kaldı. avrupalı eti, tavuğu, yumurtayı bol buldu. tükettikçe tüketti. hele bir de buğday, arpa gibi ekimi kolay tahıllar vardı avrasya'da. oysa diğer kıtalarda mısır gibi yetiştirmesi zor gıdalar vardı. ne oldu peki? avrasya kıtanın ve iklimin kendilerine kıyak geçmesi neticesinde gıda bolluğu yaşadı. gıda bolluğu nüfus artışını getirdi. nüfus artışı çiftçiliğin haricinde farklı meslek dallarının çıkmasına imkan verdi. farklı meslek dalları sanatı, bilimi doğurdu. çeliği, tüfeği ürettiler. aldılar bu çeliği, tüfeği gittiler amerikalara. bir de yanlarında yerel halkın bağışıklık sahibi olmadığı mikroplar, hastalıklar getirdiler. el kadar avrupalı koca koca kabileleri yok etti. sömürdü, hüküm sürdü. öne geçti. al sana çevresel determinizm.

Jared Diamond

Aynı kitaptan devam edelim

tüfek, mikrop ve çelik'e, yazarına ve öne sürdüğü tezlere biraz daha olumlu yaklaşmama neden olan, jared'in giriş bölümünde yaptığı şu tespittir ki, bir kalkınmacılık karşıtı olan beni haliyle mest etmiştir.

[...] ve üçüncü itiraz : "uygarlık" gibi, "uygarlığın doğuşu" gibi sözlerden, sanki uygarlık iyi bir şeymiş, kabile avcı/yiyecek toplayıcıları mutsuzmuş gibi, son 13.000 yıldır tarihin gelişimi insanın mutluluğuna büyük katkılarda bulunmuş, anlamı çıkmıyor mı? aslında ben sanayileşmiş toplumların avcı/yiyecek toplayıcı kabilelerden "daha iyi" olduğu, ya da avcı/yiyecek toplayıcı toplumlara özgü hayat tarzını bırakıp demire dayalı devlet olma aşamasına geçmenin "gelişme"yi temsil ettiği, ya da insanların mutluluğuna katkıda bulunduğu gibi bir varsayımda bulunmuyorum [...]

tüfek, mikrop ve çelik / sayfa 7-8

jarod'un bu kitapta tüm çıplaklığıyla ortaya koyduğu tezi sosyal bilimlerde çevresel determinizm (environmental determinism) olarak adlandırılır.

Birkaç örnek

çevresel determinizm, insan topluluklarının kültürel oluşumununda çevresel faktörlerin en etkili olduğunu savunan görüştür.

hipokrat demiş ki: "güneyden rüzgar alan kişilerin iştahları kötüdür, doğru dürüst içki de içemezler, zayıf kafalıdırlar, sabahları baş ağrısı çekerler. kadınlar ise (insanlara dahil etmiyoruz henüz, milattan öncelerdeyiz) kısırdır, kısırlıkları hastalıktandır. kuzeyden rüzgar yiyen insanlar kuvvetlidir fakat kabızdır, iştahı iyidir. kadınlar çok az çocuk doğurabilir, adet ağrıları pek fena olur. doğudan rüzgar alanlar ise iyi huyludur, akıllıdır."

ibn haldun da şöyle demiş: "belirli bir takım iklim bölgeleri dışındaki insanların kılık ve ahlakları, dilsiz hayvanların kılık ve ahlaki derecesine yaklaşır ve o ölçüde insanlıktan uzaklaşırlar."

alıntı kaynakları:
sargun tont (1997) sulak bir gezegenden öyküler
ibn haldun (1989) mukaddime

Bonus: Psişik determinizm

psikanalatik kuramda mucizelere, tesadüflere veya özgür iradeye yer yoktur.

psişik determinizm ilkesine göre kişinin ruhsal yapısında gerçekleşen hiçbir şey rastlantısal değildir. dil sürçmesi, kekeleme, geç kalma, parafakslar da dahil olmak üzere her davranış tahmin edilebilir nedenlere bağlıdır.

bu duygu, düşünce veya davranışların bize nedensiz ya da tesadüfen gerçekleşmiş gibi görünmesinin ana sebebi, bizim bunlara neden olan tetikleyicileri ile aralarındaki nedensel bağlantıyı kurmamızı engelleyen bilgi eksikliğimizdir ki bu bilgilerin çoğu bilinç dışımızdadır.