Country Cover'ı Sayesinde 35 Yıl Sonra Tekrar Hit Olan Şarkı: Fast Car

ABD'li şarkıcı Tracy Chapman'ın 1988 tarihli ilk albümündeki Fast Car, country müzisyeni Luke Combs'ın cover'ı sayesinde tekrar Billboard listelerine girdi bu sene.
Country Cover'ı Sayesinde 35 Yıl Sonra Tekrar Hit Olan Şarkı: Fast Car

Şarkının nefis cover'ı ile başlayalım

Neler hissettiriyor bu şarkı?

fast car... çok sevdiğim bir tracy chapman klasiği.

hüzünlü bir kaçış öyküsü, yenilgiye rağmen çekip gitmiş olmanın buruk hatırası... kısa da olsa bi ana ait hissetmenin özlemi ve verdiği güç. yanlış da olsa gitme kararını vermiş olmak... kaçmanın korkaklık olmaması... sonuçları mutluluğu getirmeyecek olsa da... ve sonradan hatırlamak işte, o kaçış anını... sonuçları öğrenilmişken yılların sonrasında. o kaçış anına aitliğini hatırlaması insanın... belki de hayat boyu en mutlu olduğu anlardır insanın hayatından kaçarken yaşadıkları, hızla giden bir arabada, sonuçları düşünmeden, korkusuzca... geride kalan sadece anısı olur yenik ömründen gerilere dönüp bakınca...
belki de sadece 'o insan'laki kaçış anları kalacak bizden, bir gün yenilgimizden gerilere baktığımızda... en azından ait olmuş olmayı hissetmiş olmakla avunacağız ne kadar avunulabilirse...

Genelde gözden kaçırılan nokta

bu parça tracy chapman'ı ünlü yapmıştır yapmasına ama asıl önemi, parçanın folk müziği tekrar (60'larda olduğu gibi) protest bir çizgiye çekmesidir. elbette yalnızca bir aşk şarkısı değildir fast car, içinde bulunulan ekonomik koşulları ve hayat standardını dolaysız bir biçimde eleştirmektedir. müzikal anlamda ise dikkat çekici olan 80'lerde, cafcaflı synth harikası (!) eserlerin döneminde bu kadar sade bir müziğin (elbette chapman'ın berrak sesiyle birleşince) başarıyla ortaya konmuş olmasındadır. bu başarı da bir grammy ile tescillenmiştir zaten.

Şarkı sözlerinin derinine inelim

fast car... okuma yazma bilmeyen cahil cühela kesiminin herhangi bir kitap bir roman veya bir döküman okumamış en azından birkaç kült eski ve dolu film ve veya dizi izlememiş eski şarkıları dinlemeyip eski insanları yaşamları görmemiş ve kendi karakter ve etraflarına adeta sanal masallar ve yalanlardan haleler auroralar ören bir takım sözlük kezbanları ve bize de düşerci meriçler tarafından hadi arabaya binelim buralardan gidelim demeye çalıştığı söylenen tracy chapman ablamızın efsane şarkısı.

fast car tam manasıyla felaketin sefaletin kahpelik ve kalleşliğin içinden çıkılmaz derin çukurların merdivensiz kuyuların kimsesizlik ve çaresizliğin adeta insanın ruhunu delip geçen yalnızlığın o kış o ayaz ve kar buzun şarkısı, sanki bir ağıt, bir ağlayış, bir derin dert yanma, sitem ve isyan etme öyküsüdür.

şimdi motoru çalıştırıp yeniden dinleyelim, belki dinlerken uzun zamandır aradığımız uykulara kavuşup teslim oluruz çocuklar başlıyoruz...

you got a fast car
i want a ticket to anywhere
maybe we make a deal
maybe together we can get somewhere

any place is better
starting from zero got nothing to lose
maybe we'll make something
me, myself, i got nothing to prove...

senin hızlı bir araban var bense her yere gidebileceğim bir biletim olsun istiyorum.
belki anlaşabiliriz seninle, evet belki beraber bir yerlere gidebiliriz.

burası hariç her yer güzel, her yer olur, yeter ki burası olmasın, neresi olursa. sıfırdan başlayalım, nasılsa kaybedecek bir şey yok, belki bir şeyler yapabiliriz, ben kendim ve zaten benim ispat edecek, kanıtlayacak hiçbir şeyim yok.

you got a fast car
i got a plan to get us outta here
i been working at the convenience store
managed to save just a little bit of money

won't have to drive too far
just 'cross the border and into the city
you and i can both get jobs
and finally see what it means to be living...

senin hızlı bir araban var benimse bizi buralardan alıp götürecek bir planım. az biraz para biriktirmek icin bakkal köşelerinde çalışıyorum görüyorsun...

fazla ileriye gitmemize gerek yok, fazla sürmeyelim yeter ki sınırı geçip şu kahpe kasabadan sefaletten çıkıp şehrin içine girelim.

orada ikimiz de bir iş bulur ve sonunda yaşamanın ne demek olduğunu anlamaya başlarız.

see, my old man's got a problem
he live with the bottle, that's the way it is
he says his body's too old for working
his body's too young to look like his

my mama went off and left him
she wanted more from life than he could give
i said somebody's got to take care of him
so i quit school and that's what i did...

görüyorsun babamın bir problemi var, içki şişeleriyle birlikte yaşıyor, o böyle ne yaparsın. çalışmak için çok yaşlı olduğunu söylüyor hep ama aslında genç vücudu böyle bitik görünmemesi gereken yaşta. annem olacak kadın bizi bırakıp gitti, hayattan fazlasını istiyormuş evet babamın ona verebileceklerinden fazlasını. böyle olunca mecburen yaşlı bitkin ve alkolik babama bakmak için okulumu bıraktım, evet bunu yaptım.

you got a fast car
is it fast enough so we can fly away?
we gotta make a decision
leave tonight or live and die this way...

senin hızlı bir araban var belki ama fakat yeterince hızlı mı bizi buralardan götürmek için? öyleyse bir karar verelim ya bu gece çekip gideceğiz veya bu şekilde yaşayıp öleceğiz evet bu şekilde.

so i remember when we were driving, driving in your car
speed so fast it felt like ı was drunk
city lights lay out before us

and your arm felt nice wrapped 'round my shoulder
and i-i had a feeling that ı belonged
i-i had a feeling ı could be someone, be someone, be someone...

evet hatırlıyorum senin arabanla hızlı çok hızlı sürdüğümüzü, o kadar hızlıydık ki sarhoş gibiydim şehir ışıkları önümüzde uzanıp gidiyorlardı.

ve evet senin kolların omzumda güzeldi hisler güzeldi işte tam o anda kendimi o ana oraya ait hissettim ve biri olabilirdim evet birisi olabilirdim ben de...

you got a fast car
we go cruising, entertain ourselves
you still ain't got a job
and ı work in the market as a checkout girl

i know things will get better
you'll find work and i'll get promoted
we'll move out of the shelter
buy a bigger house and live in the suburbs...

evet senin hızlı bir araban var. süzülüp gidiyor, eğleniyorduk ikimiz ama senin hala bir işin yok ve bense bir markette kasiyer olarak çalışıyordum evet checkout girl...

işler daha iyiye gidecek biliyorum, sen bir iş bulacaksın ve ben terfi alacağım, içinde yaşadığımız bu küçük barakadan taşınıp daha büyük bir ev alıp şehrin hemen dışında yaşayacağız...

you got a fast car
i got a job that pays all our bills
you stay out drinking late at the bar
see more of your friends than you do of your kids.

i'd always hoped for better
thought maybe together you and me'd find it
i got no plans, i ain't going nowhere
take your fast car and keep on driving...

senin hızlı bir araban var, benimse tüm faturalarımızı ödeyen bir işim. ama sen geceleri geç saatlere kadar barlardasın ve içiyorsun tıpkı babam gibi. kendi çocuklarından daha fazla arkadaşlarını görüyorsun evet tıpkı babam gibi... ben hep daha iyisini umut ettim, seninle birlikte bulacağımız daha iyi yerleri, benim başka planlarım yok başka bir yere gitmiyorum.

sense o hızlı arabanı al ve sürmeye devam et...