David Lynch Bilim Kurgu Çekerse Ne Olur Sorusunun Cevabı Gibi Film: Donnie Darko
donnie darko... 16 yaşındaki bir lise öğrencisinin yaşadığı, draması yoğun bir bilim kurgu hikayesi. film, çekimlerin yapıldığı sırada 25 yaşında olan yönetmen richard kelly’nin ilk uzun metrajlı filmi. yönetmen kelly, daha önce bir çok yönetmenin uğradığı bir lanete, bu filmiyle uğruyor. kelly, ilk filminde bir başyapıta imza atıyor ve eleştirmenlerden tam puan alarak, bir mucizeye imza atıyor. ancak kelly’nin bu büyük başarısı, yönetmenin kariyerini aşırı derecede olumsuz etkiliyor, sonraki yıllarda yönetmen, hiçbir filmiyle ilk filminin başarısını yakalayamıyor. ne yazık ki kelly, sonradan çektiği tüm filmleriyle yoğun bir eleştiri bombardımanına tutulup, kariyeri hiç istemediği noktalara sürükleniyor ve bir süre sonra, tam olarak 2009 yılında film çekmeyi tamamen bırakıyor.
yirmi birinci yüzyılda vizyona girmiş en iyi bilim kurgu filmleri listelerine baktığınızda, donnie darko’nun çok özel bir yerde olduğunu görürsünüz. donnie darko bu yüzyılda gösterime giren ve eleştirmenler tarafından başyapıt statüsünde gösterilen en düşük bütçeli bilim kurgu filmidir. genellikle çok yüksek bütçelerle çekilen bu türün yapımlarının aksine, donnie’nin hikayesi, içinde bol draması ve duygusal tonu da bulunan mükemmel bir bilim kurgu örneğidir.
yönetmen kelly’nin filmi, usta yönetmen david lynch’in filmlerine birçok açıdan benziyor
sanki david lynch, kendi türünden biraz sapmış ve bilim kurgu çekmeye karar vermiş gibi. eğer daha önce birçok lynch filmi izlediyseniz, bu filmi izlerken bunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. elbette bu da filmin değerini inanılmaz biçimde artırıyor.
80’li yılların sonlarında geçen film, tamı tamına üç kuşak seyirci için bulunmaz bir nimet anlamı taşıyor. öncelikle 80’lerde çocukluğunu ve gençliğini yaşayan x kuşağı. sonrasında x kuşağı abilerine ve ablalarına özenen y kuşağı. ve en sonunda, bu film vizyona girdiğinde daha çok küçük olan ve bir kısmı henüz doğmamış olan z kuşağı. bir çok kuşağın ilgisini çeken donnie darko, nesilden nesile aktarılan, önemli bir sosyo kültürel mirastır.
filmde donnie’yi ve ablasını canlandıran jake ve maggie gyllenhaal kardeşlerin, gerçek hayatta da kardeş olması harika sonuç veriyor. bu filmden sonra iki kardeş de hollywood’da şöhret basamaklarını hızla tırmanıyor ve yıldız oluyorlar. birçok filme de ayrı ayrı rollerde imza atıyorlar.
filmin 80’li yıllarda geçtiğini söylemiştik
dolayısı ile filmde bu yıllara ait pek çok değerli gönderme de bulunuyor. geleceğe dönüş serisi, şirinler, cinnet, kötü ruh, e.t., küçük deniz kızı, günaha son çağrı, şeytanın ölüsü, karate kid, evli ve çocuklu dizisi, bunlardan sadece bir kaçı. filmin geniş referans yelpazesi, dönemin popüler kültürünü harika yansıtıyor. özellikle o sırada gündemde olan abd başkanlık seçiminin iki adayı olan, bush ve dukakis’in propagandaları bile filme yedirilmiş. film, seçimin hemen öncesinde sonlandığından, bizler george w. bush’un başkan seçildiğini göremiyoruz. 1990 yılında ortadoğu için bir tür kıyamet anlamına gelen körfez savaşı’nı başlatan başkan’ın george w. bush olduğunu, tarihi gerçeklerden biliyoruz.
donnie’yi birçok amerikalı ve avrupalı eleştirmenin başyapıt statüsünde konumlandırması, öncelikle filmin yönetmeni richard kelly’nin yazdığı orijinal senaryonun mükemmelliği ile ilgilidir. donnie’nin bu çizgi dışı öyküsü, yeni yüzyıla merhaba demiş ve bilim kurgu türüne tutku derecesinde bağlı sinema seyircisi için, tadına doyulmaz bir anlatıyla birlikte bizlere sunulmuştur. donnie’den yaklaşık 20 sene önce vizyona giren spielberg klasiği e.t. (extra terrestrial)’nin çocuk oyuncularından olan drew barrymore, aynı zamanda bu filmin de yürütücü yapımcılarından biridir. barrymore bu tercihi ile, richard kelly’e güvenmenin karşılığını fazlasıyla almıştı. kendisi donnie darko’da hem oyuncu olarak hem de yapımcı olarak yer aldığı için filmi en çok sahiplenen ve emeklerinin karşılığını fazlasıyla alan bir hollywood yıldızıdır.
Uyarı: Bu noktadan sonrası spoiler içerir.
filmin konusundan bahsedersek
bir gece uykusundan “uyan!” diye seslenen biri tarafından uyandırılan donnie’nin yatağının üzerine, bilinmeyen bir yerden gelen uçak motoru düşüyor. daha sonra bu varlık tarafından ölümden döndüğünü ve bu sayede hayatta kalabildiğini anlayan donnie, yaratık ne derse onu yapmaya başlıyor. tavşan kostümlü korkunç yaratık o’na: "28 gün sonra kıyametin kopacağını" söylüyor. bu yıkımı sadece donnie’nin durdurabileceğini belirtiyor.
film ilerledikçe anlıyoruz ki, dünyaya bir tür kıyamet getirme potansiyeli bulunan paralel evrenden gelen jet motoru, aslında dünyaya zaman zaman teğet geçen ve dünyadaki olayları istikrarsızlaştırma tehlikesi barındıran ölümcül bir olasılık evreni. bu paralel evreni, bir tür “doğal afet” miş gibi düşünmek gerekiyor. eğer seçilmiş kişi, -ki burada seçilmiş kişi donnie oluyor-, paralel evrendeki olayları olması gerektiği gibi gerçekleştirmezse, evren 28 gün içinde bulundukları dünyayı çökertiyor ve kıyamet kopup dünya tamamen yok oluyor.
donnie’nin bunu engellemek için ne yazık ki kendi canını feda etmesi gerekiyor. çünkü paralel evrenden sadece demir bir parça, zamanda yolculuk yaparak normal evrene ulaşabiliyor. o parça da donnie’nin annesinin paralel evrende düşen uçağının jet motoru. donnie, üstüne düşen o motoru zamanda yolculukla geçmişe göndermeli ve yatağından kalkmayıp ölmeli ki, olaylar rayına oturabilsin. aksi takdirde dünya 4 haftada yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor.
elbette donnie tüm bunları çok kısa bir sürede öğreniyor ve bu sırada okuluna yeni gelen sınıf arkadaşı gretchen’e aşık oluyor. donnie hem anne, babasını ve kardeşlerini, ayrıca gretchen’i bu kıyamet senaryosundan kurtarmak için, kendisinin kurban olarak seçildiğini, hem ona yardım eden farklı boyuttan gelen tavşan kostümlü frank’ten, hem de “ölü babaanne” diye tüm mahalleli tarafından dalga geçilen fizikçi roberta sparrow’un kitabından ve sparrow’un donnie’nin kulağına fısıldadığı “her canlı yalnız ölür” sözleriyle anlayabiliyor. çünkü yaşlı fizikçi sparrow, bir gün teğet evrenin dünyaya bir nesne göndereceğini ve bunu anlayanın kendisine ulaşacağını adı gibi biliyordu. donnie’nin kendisiyle iletişime geçmesi, fizikçinin zamanda yolculuk ve paralel evrenler arası geçiş teorisinin ispatı oluyor.
işte tüm bunların ışığında donnie darko, aynı zamanda bir tür süper kahraman filmi değeri taşıyor
ancak buradaki kahraman donnie, bildiğimiz süper kahramanlara benzemiyor. donnie, psikolojik sorunlar yaşayan, şizofreniyle boğuşan, anti sosyal kişilik bozukluğu bulunan bir genç. psikoloğundan sürekli terapi alıyor ve ilaç kullanıyor. dolayısı ile donnie’nin yüzleştiği bu korkunç gerçek, izleyicisine ilk etapta donnie’nin bozuk psikolojisinden kaynaklanıyor gibi görünüyor. ve fakat izleyiciyle birlikte donnie, çevresinde tüm olan bitenleri görmeye başladıkça, buna dair kanıtlar çoğalıyor ve yaşadıklarının bir tür sanrı olmadığına donnie’yle beraber bizler de emin oluyoruz.
donnie’nin süper kahramanlık hali, filmde aşık olduğu genç kız gretchen tarafından söyleniyor. gretchen donnie’ye; “donnie darko, bu ne biçim bir isim? süper kahraman gibi.” diyor. donnie de gretchen’a “gerçek bir süper kahraman olmadığımı nereden biliyorsun?” diyor. bu repliklerle anlıyoruz ki, donnie’nin kendini bilme hususundaki hisleri fazlasıyla kuvvetli. bu açıdan donnie,aynı kendisi gibi asosyal ve sıradan bir vatandaş olan, o çok sevdiğimiz matrix’teki neo karakteriyle benzeşiyor. çünkü her ikisini de, yüzleşmek zorunda kaldıkları zoraki şartlar kahraman yapıyordu. donnie’nin omuzlarına bu zorlu görev, yani dünyayı kıyametten kurtarma yüklenmişti. aynı matrix’teki thomas anderson’ın sırtına yüklendiği gibi.
hazır matrix demişken, izleyenler hemen hatırlayacaktır: neo da matrix’te tavşanı takip edip, harikalar diyarına adım atıyordu. ancak bu, son derece korkunç gerçeklerle baş kahramanımızın yüzleşmesine sebep oluyordu. işte bunun bir benzeri donnie’nin de başına geliyor ve donnie’ tavşanı takip ederek, sonunda kendini kahraman yapacak olaylar silsilesini sürdürüyordu.
film hakkında tüm seyircilere önemli bir husustan bahsedelim
filmin lütfen yönetmenin kurgusunu yani “director’s cut” versiyonunu izleyin. çünkü yönetmenin kurgusunda, donnie’nin başına gelen olayların ve gerçekleştirdiği eylemlerin, fizik teorileriyle basit anlatısı ve ilave açıklayıcı görseller de bulunuyor. filmin bu versiyonunu izlemeniz, filmin her sahnesine adım adım hakim olabilmeniz ve ipin ucunu kaçırmamanız açısından da oldukça faydalı olacaktır.
donnie darko filmi izleyen seyircinin zihnine şu 3 fikri ve cevap verirken zorlanacağı soruları yerleştiriyor
1. korkunç bir olaydan kılpayı kurtulduğunuzu ve kurtulmanıza vesile olan varlığın size “dünyayı kurtarmak için 28 günün var dediğini” düşünün. bu tuhaf yaratığın ve herkesin deli diyerek dalga geçtiği yaşlı bir kadının dediklerine inanıp, kendi yatağınızda kahkahalarla bedeninizi ölümün soğuk kollarına terk eder miydiniz? hem de öldükten sonra hiçbir kişinin, sizin onların hayatını kurtardığınızı bilmeyecek olmasını, ayrıca psiko terapi aldığınızı ve ruh sağlınızın pek de yerinde olmadığını hesaba katın. şimdi de soruyu tersten soralım; sadece 28 gün fazladan yaşamak için, tüm insanlığı yok edecek kıyamete “hoşgeldin!” diyebilir miydiniz?
2. ikincisi; hepimizin lisede donnie gibi anti sosyal kişilik bozukluğu bulunan sınıf arkadaşımız olmuştur. siz donnie gibi birinin, bir gün dünyayı kurtarabileceğini, büyük bilimsel buluşa imza atabileceğini, ya da sizin hayatınıza herhangi bir kişiden çok daha fazla dokunabileceğini düşünür müydünüz? yoksa bunun tersi olarak, böyle bir çocuğa karşı, “benden uzak dursun da, ne yaparsa yapsın” mı derdiniz?
3. filmin bizlere yönelttiği son önemli soru ise; “keşke zamanı geriye alabilsem, -bunu, şunu- asla yapmazdım.” dediğiniz büyük pişmanlıklarınız var mı? bu pişmanlıklar sizde aynı olayı tekrar yaşama ve bu kez farklı karar verme isteği uyandırdı mı? vicdanınız rahat mı, ya da keşke o kişiyi kırmasaydım diye başınızı yastığa koyduğunuz oldu mu?
filmde bunu, sondan bir önceki sahnede, rüyasından uyanıp farklı tepkiler veren oyuncu grubunun mimik ve jestleriyle görürüz. donnie’nin bir şekilde hayatına dokunduğu ve hayatını kurtardığı bu kişiler, rüyalarında kendi vicdanlarıyla yüzleşmişler, hayatlarının geri kalanında, dünyanın kurtarılmasının bir anlamı olması için, kendi iç dünyalarıyla da hesaplaşmışlardır.
tam da bu esnada, gary jules’un o mükemmel şarkısı; “mad world” (çılgın dünya) çalar. bu, tam olarak sinema sanatına hediye edilen, büyüleyici bir sahnedir. jules’un harika sesiyle vokal yaptığı bu slow parça, filmle felsefi anlamda bütünleşerek, filmin yıllar içerisinde kendi kültünü yaratmasına büyük katkı vermiştir.
gary jules - mad world
peki filmin son sahnesinde tam olarak ne olur?
zamanda geriye gidip 2 ekim tarihine döndüğümüze göre ve gretchen donnie’yi hiç tanımadığı halde, donnie’nin evlat kaybından yüreği yaralı annesine, neden el sallar? bu sahneyi de seyirciler olarak siz yorumlayın. acaba olağanüstü bir biçimde gretchen, ismini az önce küçük bir çocuktan duyduğu donnie’nin, hayatına dokunduğunu hissetmiş ve annesine ondan mı selam vermiştir, yoksa sadece evladını kaybeden acılı bir anne gördüğü için onunla empati yaptığından mı, kadını selamlamıştır? hadi bakalım, bu son sahnede, acaba yönetmen kelly bize ne anlatmak istemiş olabilir? karar sizin ;)