Dekorasyonu 1900'lerin Başından Beri Neredeyse Aynı Olan Viyana Kahvecisi: Cafe Hawelka

Sigmund Freud, Gustav Klimt ve Nazım Hikmet gibilerin yolunun geçtiği cafe, içine girenleri hızlı bir zaman yolculuğuna çıkarıyor.
Dekorasyonu 1900'lerin Başından Beri Neredeyse Aynı Olan Viyana Kahvecisi: Cafe Hawelka

cafe hawelka, viyana kafesi denince aklıma gelen ilk yer

tam da hayal edildiği gibi bir kafe. ikinci dünya savaşını yaşayan, zamanında entelektüellerin, yazarların, sanatçıların ziyaret ettiği, şimdi öğrenciden turiste kadar her kesimden insanın görülebileceği bir cafe. ne zaman gittiysem kurucuları leopold hawelka ve eşi josefine hawelka geçmiş yaşlarına rağmen müşterilerine hizmet için çalışıp dururdu. tanısınlar tanımasınlar herkesi selamlar, yer bulmak için çabalarlardı.

23 mart 2005 tarihinde 92 yaşındaki josefine hawelka, 29 aralık 2011'de ise 100 yaşındaki leopold hawelka maalesef vefat ettiler.

hawelka döşemelerinden tavan kaplamalarına, içerisindeki telefon kulübesinden mobilyalarına kadar sizi 70 yıl geriye götürebilecek bir mekan

verdikleri melange (melonj) oldukça güzel. viyana'ya giderseniz nasıl turistler buraya gelip yana yana kebapçı arıyorsa siz de mutlaka o mekanı o şekilde arayın.

cafe hawelka hoş bir mekan: duvardaki afişler, posterler... 

viyana'da yemek-içmek gerçekten pahalı ama ilk defa burada kendimi kazık yiyormuşum gibi hissettim. ayrıca garsonlar öyle anlatıldığı kadar sevimli değil. mesela bizimle ilgilenen şişman bir garson vardı, menü istedik "menümüz yok, kalkın kara tahtadan bakın" dedi. sonra da hesap gelince "lan bunun fiyatı böyle miydi?" diye düşünmeden edemedik. hesabı istediğimizde adama pek ısınamadığımdan mümkün olan en küçük bahşişi bırakabilmek için cebimdeki cent'leri sayarken -tabiri caizse küfür gibi bir bahşiş bırakacaktım- adam bana "service is not included" dedi. üstelik bana! yaşar ustaya. kabalığa bak. leopold amca'nın duvardaki resimde gözleri doldu... ben de "then include it" dedim. garson kelime oyunumu anlamadığı gibi "en az %10" dedi. öküze bak... onu da mı ben hesaplayayım? ben de ona "bizde bugüne kadar kimin parası kalmış tosun?" dedim. hesap 31.2 euro tutuyordu, ben toplam 33 verip "az ye biraz, az ye..." diyerek çıktım...


bu arada bahsedilmemiş ama akşamları saat 10:30'dan sonra çıkardıkları buchteln adında içi reçelli bir ekmekleri var ki enfes. maria theresien dedikleri portakal likörlü kahve de iyi. bu arada çakallar reçelli ekmeğin tarifini saklıyormuş. bence kesin şişman garsonun işi ama dur bakalım...


bayağı bir salaş olan, kredi kartı geçmeyen ama ciddi anlamda tarih kokan bir kafe

biz çok sıcak bir günde gittik ve dışarıda oturma alanı bulunmasına karşın içeride oturduk. oturduğumuz yer tam sunum yapılan yerin önüydü ve hemen hemen her masa boş olmasına karşın üzerinde "rezerv" yazıyordu. yazıya rağmen birisine oturduk ve problem yapmadılar.


içerisi inanılmaz sıcaktı ve klima yoktu. pervaneler biraz serinletmeye çalışıyordu işte mekanı. baya bi oturduk biz mekanda gelen gidenleri izlemek için. eski tarz gazete okuma demiriyle gazete okuyan dedeler, kahve içmeye gelen ilginç tarzları olan teyzeler.

evet kahvesi (özellikle melange) ve tatlıları güzel. fiyatları da oldukça makul. hatta istanbul'daki cafelerin çoğundan daha ucuz. ama büyük bir beklenti ile gitmemenizde fayda var.


Nasıl gidilir?

1. viyana'da stephansdom'un karşısında zara vardır. sırtınızı stephansdom'a verin, zara'nın sol tarafından yürüyün, biraz ileride, sol tarafta h&m mağazasını, biraz daha ilerisinde paul shark mağazasını göreceksiniz. paul shark'ı gördüğünüz sokağa dalın. sağ tarafta, tarihi dokudan keyif alan insanların çıkmak istemeyeceği, viyana'nın işte viyana'dayım diyebileceğiniz yerlerinden biridir.