Dostoyevski’nin Kendi Yaşamıyla Birçok Paralellik Taşıyan Son Romanı: Karamazov Kardeşler
karamazov kardeşler, dostoyevski'nin hayatı boyunca peşini bırakmayan 'baba katillliği' sorunsalıyla hesaplaştığı 1000 sayfalık eseri, son kitabıdır
nasıl tolstoy son kitabı olan (bkz: voskreseniye)'de hayatı boyunca peşini bırakmayan sorunsalları, ikilikleri ve günahlarıyla hesaplaşmışsa bu kitap da dostoyevski için pederin günah çıkarma kabinidir. hayatının çeşitli dönemlerinde büründüğü 3 farklı kişilik ve 1 alt kişilik burada mitya, ivan ve alyoşa da vücut bulmuştur. kitabı okumadan önce fedya'nın hayatına dair kesitleri, kırılma noktalarını bilmek kitaptan alınacak zevki sanıyorum ki bi' 20 kat falan arttıracaktır.
fyodor pavloviç karamazov
kitapta kadın düşkünü özelliğiyle öne çıkan çocuklarına karşı ilgisiz karamazov kardeşlerin babası, dostoyevski'nin öz babasının kitaptaki izdüşümüdür. taşrada askeri doktorluk yapan dostoyevski'nin babası mihail, dostoyevski ve annesine karşı son derece acımasızdır, alkol bağımlısıdır ve kesin olmamakla birlikte pedofili gibi sapkınlıklara yatkın olduğu düşünülmektedir.
en büyük kardeş mitya'nın babasından borç istediğinde baba fyodor pavloviç'in "artık yaşlandım kadınlar tipime bakmazlar, bu saatten sonra onlar benim paramı ben de onları yiyeceğim benden para isteme" deyişi fyodor pavloviç'i son derece güzel anlatmaktadır. karısı öldükten sonra çocuklarının bir kez dahi olsun yüzüne bakmamış onlar için para harcamayı zul görmüş bütün parasını kadınlarla alemlerde yiyen kitapta şehvet düşkünü özelliğiyle ön plana çıkan oğlunun sevgilisine göz koyacak kadar sevimsiz bir ihtiyardır.
dostoyevski'nin öz babası mihail'in alkolik olduğu, dostoyevski ve annesine karşı her zaman saldırgan ve gaddar olduğu bilinen bir gerçek bununla birlikte kimi araştırmacılara göre kadın düşkünü olduğu ve pedofili gibi sapkınlıklara yatkın olduğu da düşünülmektedir. karısı öldükten sonra dostoyevski'yle mihail'in zaten yok denebilecek olan baba-oğul ilişkisi tümüyle yok olmuş, dostoyevski mitya karakterinin yaşadığına benzer şekilde gençlik yıllarında askeri okulda babası tarafından tümüyle unutulmuş fakirlik içinde bir hayat geçirmiştir. yine çocukluğundan itibaren geliştirdiği düşünülen oedipus kompleksiyle birlikte babasından ölümüne nefret ederken, bir yandan ondan korkmakta annesini de babasının karşısında bir melek statüsüne çıkarmaktadır. babasından ölümüne nefret eden ve ölmesini isteyen- ve belki de onu öldürmeyi tasarlayan- dosto'nun isteği sonunda kabul olur. ölümü her ne kadar şaibeli de olsa genel kanı ormanda küçük yaşta bir kızla ilişkiye girmeye çalışan baba mihail dostoyevski'nin köylüler tarafından bulunup testilerine sopalarla vurularak vahşice öldürüldüğüdür.
bu isteğin gerçekleşmesi karşısında dostoyevski mutlu olmak bir yana babasının ölmesini istediği ve bu gerçekleştiği için babasını kendi öldürmüşçesine suçluluk hissetmiş ve ömrünün sonuna kadar onu bırakmayacak sara nöbetlerinden ilkini geçirmiştir. dünyanın en büyük yazarını doğuracak koşullarda bununla birlikte olgunlaşmaktadır.
mitya karamazov
dostoyevski'nin orduda geçen ilk gençlik yıllarını resmettiği kitapta taşkın ve kontrolsüz yapısıyla öne çıkan herkesin çekindiği ancak oldukça çocuksu ve saf bir karakterdir. dosto'nun orduda geçen ilk yıllarında kendini içkiye, kumara kaptırdığı mitya gibi sürekli herkesle kavga eden biri olduğu bilinmektedir. dostoyevski baba karamazov'u da mitya'ya öldürtmüştür, yani ilk gençlik dönemine. gerçek hayattaysa babası öldüğünde dostoyevski'nin içindeki mitya karakteri de ölmüştür, mitya ivan'a evrilecektir.
ivan karamazov
ivan tüm dostoyevski kitapları arasındaki belki en karizmatik en etkileyici karakterdir. zaten kitabı okuyan insanların büyük bölümü de en çok o ve onun 18 sayfa boyunca aralıksız konuştuğu büyük enginizasyoncu bölümüne hayrandır. özetle ivan nihilist ateist ve bohemdir, kadınlar tarafından çekici bulunur ama kadınlarla ilgilenemeyecek kadar ontolojik sorunlara boğulmuştur. ivan her konuştuğunda dini yok eder, kilisenin içinden geçer hayatının son döneminde yobaz denebilecek bir seviyede hrıstiyanlığa saran dostoyevski'nin dine dair tüm kuşkularını dile getirir. dostoyevski ivan'la evet artık inançlıyım ve boşlukta değilim ama körü körüne de inanmıyorum, kuşkularım var demektedir.
askerliğin ardından sosyalist ve entellektüel çevrelere girmeye başlayan dostoyevski sosyalizm fikrine her ne kadar mesafeli olsa da kısa zamanda dönemin nihilist, ateist ve yeri geldiğinde anarşist düşüncelerinden etkilenerek bu yönde bir savrulma yaşamıştır. bu dönemde çar aleyhine yazdığı bir şiir yüzünden idam cezasına çarptırılmış gözleri bağlanıp idam edilmek üzereyken son anda yetişen çarın ulağı tarafından 8 arkadaşıyla birlikte affedildiği bildirilmiş cezası 4 sene kürek cezasına çevrilmiştir. bu, yazarın hayatındaki en büyük 2. kırılma noktasıdır, dostoyevski o gün içindeki ivan'ı öldürmüştür ve bambaşka bir insan olmaya doğru ilerlemektedir. suç ve cezada bu konu şu paragrafla işlenecektir:
"nerede okumuştum, hani bir idam mahkûmu ölümünden biraz önce şöyle söylemiş ya da düşünmüştü: ‘yüksek ve sarp bir kayalıkta, ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört bir yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek bir fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmamda gerekse o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir.’ yeter ki yaşasam, sırf yaşasam! nasıl olursa olsun, ama yeter ki yaşasam!"
alyoşa karamazov
dostoyevski'nin 3 yaşında ölen oğlunun ismini verdiği bu karakter 19. yy rusyasına inmiş bir isa gibidir. gerçek olamayacak kadar saf, dürüst günahsızdır. kendini manastıra kapatıp dünyanın tüm hazlarından kaçarak kendini tanrıya adamak istemektedir. şehvet düşkünü bir babadan böyle bir çocuk çıkması okur tarafından ilk başta başarısız bir karakter tasvir olarak görülür. ancak baba pavloviç'e en çok benzeyen bir nevi alyoşa'dır.
saçları traş edilip sibirya sürgüne gönderilen ve burada sadece incil okumasına izni verilen dostoyevski için sürgün dönemi oldukça ızdıraplı geçmiştir. burada sırf zevk için bebek öldüren, basit bir saat için 4-5 kişinin canını alan canilerle bir arada kalmaktadır soylu bir aileden gelen ve yazar olarak kısıtlı da olsa bir ünü olan biri için son derece utanç verici olan bu durum karşısında yapabileceği tek şey olan incil okumaya verir kendini. ruhu bir kez daha dönüşüm geçirmektedir ve sürgünden döndüğünde bambaşka bir insan olmuştur. bu dönemde rus mistisizmine yönelmeye başlar, rus emperyal kimliğini keşfeder ve çıktığında yiğit bulun tadında allah çara millete zeval vermesin kıvamında bir adama dönüşür. fikirleri ilerde (bkz: aleksandr dugin)i hatta putin'i falan bile etkileyecektir sonrasında. rus orduları istanbul'a yürürken çıkardığı gazetede (bkz: ayasofya) için çan parası toplayacak kadar yobaz bir hrıstiyan ve rus milliyetçisi olmuştur. hayatına dair tüm açmazları ve ikilikleri hrıstiyanlık ve mütevazı bir yaşam da bulmuştur dostoyevski. buhranlarla dolu, ızdırapla geçen bir ömrün sonunda ilk defa manevi olarak kurtuluşa bu dönemde erer dostoyevski ve alyoşa bunun bir yansımasıdır. budaladaki prens mışkin olgunlaşmıştır ve fedya tüm hayatı boyunca olmak istediği adamı alyoşa da ölen oğlunun ismi altında bizlere anlatmıştır.
smerdyakov
baba fyodor pavloviç'in gayrı meşru oğlu, kitapta iğrenç bir karakter olarak karşımıza çıkar. tam bir yeraltı insanıdır zaten smerdyakov da rusça pis kokan, iğrenç gibi bir anlama gelmektedir. sürekli sara krizleri geçirmektedir ve babanın gerçek katilidir. cinayetiyse mitya'ya-dostoyevski'nin gençliğine yıkar. smerdyakov'da dostoyevski sara krizleri geçiren iğrendiği ve korktuğu alt benliğini anlatır fedya, ruhunun karanlık ve asalak tarafıdır. smerdyakov ivan'ı manüple eder, mitya yı yok eder ancak alyoşa nın varlığı ve karakteri karşısındaysa silinir gider.
kitap biter, dostoyevski hayatı boyunca kaçtığı ve yüzleşemediği baba katilliğiyle artık yüzleşmiş ve suçu smerdyakov'da ruhunun karanlık tarafında bulmuştur ve belki de hayatında ilk defa manevi olarak huzura kavuşmuştur. ama şu cümleyle bitirmeden de edemez:
"çocuğunuz, ‘seni neden sevmeliyim baba ?’ diye sorduğunda bu soruyu yanıtlayamıyorsanız gerçek bir baba olduğunuzdan kuşku duymalısınız."