Ebeveynlerinin İhmal Ettiği Çocuklarda Görülen Bağlanma Türü: Kaygılı Bağlanma

Kaygılı bağlanma nedir? Neden olur? Nasıl çözülebilir?
Ebeveynlerinin İhmal Ettiği Çocuklarda Görülen Bağlanma Türü: Kaygılı Bağlanma

annede veya babada depresyon, anne veya babanın kendine has problemleri nedeniyle ilgisi yarım kalmış, bağlanma, güven problemleri yaşamış, belirsiz doyum çekmiş çocuklarda, yani böyle çocukluk geçirmiş yetişkinlerde görülebilen bir durum kaygılı bağlanma. 

özellikle anne çok etkili. bu yetişkinlerin annelerinde düşük benlik saygısı, ebeveynlik görevlerinde ve başa çıkma stratejilerinde yetersizlik göze çarpar. bazı annelerde doğum sonrası depresyon görülebilir ya da ciddi bir psikotik bozukluk söz konusu olabilir.

bu insanlar başkalarıyla olan ilişkilerinde sürekli diken üstünde, kaygılı, ilişkinin devamından şüpheli yaklaşımlarıyla kendi iç dünyalarında sıkıntı çekerler. kontrolcü olmak zorunda kalırlar. hassastırlar, her şeyden anlam çıkarabilirler. duygusal ihtiyaçları karşılandığında oldukça normal ve neşeli, mutlu görünürler ama iç dünyaları yine karamsardır ve her fırsatta kendilerine bir durum çıkarabilirler.

kaygılı bağlanma ‘muhtaç’ ya da ‘yapışkan’ olarak tanımlanabilir.

çoğu kaygılı bağlanan kişi, onlara hiçbir zaman yeterli yakınlık ve güven vermiyor gibi görünen kaçıngan bağlanan kişilerle ilişki kurar veya evlenir. bu durum kaygılı bağlanan kişilerin terk edilme korkularını ve kusurlu ya da sevilmeyen biri oldukları inancını doğrular.

bu durumun çözümü olabilir. tavsiyeler şöyle

bağlanma biçiminizi fark edin. kaygılı ve kaçıngan davranışlarınızın farkında olmaya başlamanız değişimin ilk adımıdır. neye ihtiyacınız olduğuna ve ne hissettiğinize dikkat edin.
duygularınızı partnerinizle paylaşın. zihinsel çarpıklıklarınızı fark edin ve onlara meydan okuyun.

ilişkiye dair ihtiyaçlarınızı ve beklentilerinizi partnerinize açıkça iletin. kendinizi iyi izleyin davranışlarınız hakkında farkındalık geliştirin. kendiniz hakkında iyi hissettirecek şeyler yapın. güçlü yanlarınızı ve başarılarınızı kabul edin.

bir terapistle çalışın (bağlanma stilinizi değiştirmek sanıldığından zordur.)

kaygılı bağlanma stiline sahipseniz

*birinden ayrılmak size çok acı verir. bu nedenle içinizde bir ses size "ne olursa olsun yeter ki gitmesin" der.

*kendi yetenek ve özelliklerinizi küçümseyerek onunkileri abartmaya eğilimlisinizdir.
ilişkide vericisinizdir.

*onunla iletişimde olmadığınız her an onu düşünürsünüz, başka konulara odaklanmakta zorlanırsınız. 

*onunla iletişime girdiğinizde kaygı hissiniz kaybolur.

*hayatınızdaki kişinin aşk için son şansınız olduğuna inanırsınız

*sizi rahatsız eden davranışları konusunda "değişebilir" diye düşünmeye eğilimlisinizdir.

*partnerinizle sorun yaşadığınızda yoksunluk belirtileri gösterirsiniz (yemek yiyemez, uyku uyuyamaz, mantıklı düşünemez duruma gelirsiniz)

*yakınlık ve samimiyet istersiniz.

*ilişkideki yerinizi açıkça bilmek ve partnerinizin sadakatinden emin olmak istersiniz.

*çoğunlukla tepkisel davranırsınız.

*fiziksel yakınlık istersiniz.

*partnerinizin bir başkasıyla ilgilenmesi veya ilgilenecek olması sizi kaygılandırır.

*bir partnere hızla bağlanma eğiliminiz vardır.

*bir çatışma anında meselenin gerekçelerini konuşmak yerine düşünmeden sonradan pişman olacağınız şeyler söyleme ve yapma eğiliminiz vardır.

*partneriniz size soğuk ve uzak davranırsa bir şeyleri yanlış yaptığınızdan endişe duyarsınız.

32 yaşındayım, 15 yaşımdan beri tüm ilişkilerim kaygılı bağlanma stiliyle geçti

her zaman kaçıngan bağlanan erkeklere ilgi duydum. onlar benim için kazanılması gereken bir savaş, keşfedilmesi gereken bir ada, iyileştirmem gereken bir hasta, inanılmaz bir tutku kaynağı oldu. bana düzgün yaklaşan güvenli bağlanan insanlar da girdi hayatıma her seferinde sıkıcı buldum, kaçmak istedim. yabancı hissettim. yani kaygılı bağlananlar güvenli bağlanan biriyle ilişkilerinde o ilişkideki kaçıngan oluyormuş bu deneyimledim.

gerçekten aşık olduğum kaçıngan bağlanan bir insanla yıllar yıllar süren ayrıl barış, kavga et seviş, hakaretler et, hakaretler duy ama yine de bırakama döngüsünde artık bunun bana iyi gelmediğini kurtulmak istediğimi fark ettim. kurtulmak istediğim o değil, bu bağlanma stilydi ama. güvenli bağlanmayı öğrenip, bunu onunla pratiğe dökmek istedim. fakat ben artık güvenli bağlanmaya çalıştıkça kaçıngan bağlanan kişi tarafından sürekli tetiklenip eski halime döndürülmeye çalıştım. muhtemelen bilinçli bir kötülükle değil çünkü o da kendi döngüsünde kurbandı. benim kaygım onun tutkusunu besliyordu. ben değişirsem o da değişmek zorunda kalırdı.

bu döngüyü kırmak istedim ve terapiye başladım. terapistimle emdr uygulamaya başladık. aylar süren seanslar sonucunda bu kaygılı bağlanmanın kaynağını ilk anıyı bulmaya çalıştık ve bulduk. belki bir çoğunuza komik ya da saçma gelecek anlatacaklarım. anımda anaokulundayım, sınıfın gözdesiyim, çok ama çok değer verdiğim hayranlık duyduğum bir ingilizce öğretmenim var. bir gün yaramazlık yaptım tüm sınıfı da gaza getirdim hep beraber şımardık, saçmaladık yani çocukluk yaptık aslında sadece. öğretmenim dedi ki nesnac sen çok yaramazsın böyle devam edersen gideceğim ve aldı çantasını sınıftan çıktı. biz 15 çocuk öyle arkasından bakaladık. tüm sınıf arkadaşlarım ağlamaya başlayıp senin yüzünden diye beni suçlamaya başladı. ve ben o gün bilinçaltımın en derinlerine “eğer biri gidiyorsa benim yüzümdendir, ben kendim olursam onlar giderler. gitmelerini istemiyorsam onların istediği gibi bir olmalıyım, gitmemeleri için çabalamalıyım” düşüncesini kazıdım. kazımışım yani. daha sonrasında ergenlik döneminde ailemle kurduğum çatışmalı ilişki, ilk sevgilimin beni en yakın arkadaşımla aldatması sonucunda bu düşünceyi beynimde iyice kanıksamışım. sonrasında da hep kendimi ispatlamaya çalıştığım, gitmemeleri için kendimden taviz verdiğim, kendim olursam gidecekler mi diye test ettiğim insanları hayatıma soktum.

bu döngüyü fark etmek, ilk anıyı bulmak bile bu döngüyü kırmak için henüz yeterli değil, en azından benim için. çocuklukta ruhumuzun ne kadar hassas olduğunu, ne kadar kırılgan olduğunu ama aynı zamanda sünger gibi her şeyi içine çektiğini unutmasın kimse. çocuk olmak da, çocuk yetişirmek de çok zor. yetişkin olmak da pek kolay sayılmaz.