En Güzel Duyguların Katili: Evdeki Oyuncağı Götürmek İsteyen Misafir Çocuk

Bu çocuk modeline ne kadar kızsak da zamanında bizim de bunu yapmışlığımız vardır illaki. Sözlük yazarı "voluntas" da bu duyguya dair kendi hikayesini paylaşmış.
En Güzel Duyguların Katili: Evdeki Oyuncağı Götürmek İsteyen Misafir Çocuk
iStock


evdeki oyuncağı götürmek isteyen misafir çocuk... böyle bir kuzenim vardı

maddi durumları bize göre oldukça iyi, oyuncakları benimkilerden katbekat fazlaydı. ben sindy'lerle idare ederken onun barbie koleksiyonu vardı. onun kocaman bir barbie evine karşılık, sahip olduğum tek barbie, teyzemin karne hediyesi olarak aldığı çamaşır asan, ütü yapan barbie idi. oyunda bile o, parti elbiseleriyle ken tavlama peşindeyken, ben kül kedisi gibi pembe ütü masasında ömür çürütüyordum. 

neyse...

bu çok sevdiğim kuzenim bize her gelişinde eline kaptığı bir oyuncağı evine götürmek suretiyle adını kalbime daha da kalın harflere yazdırıyordu.
mavi saçlı kız kitabını kitaplıkta her gördüğümde çocukken en sevdiğim bebeklerimden olan mavi saçlı kız ve onun benden izinsiz kuzenime verilmesi geliyor mesela.
çünkü o ağlamasındı, çünkü o huysuzluk yapmasındı, çünkü geri getirirdi. 

hiçbirini geri getirmedi. 

bu yüzden hala en sevdiğim kuzenimdir. canım ciğerim.

yıllar sonra bunları hatırlamama sebep olansa, hafta sonu misafirliğe gelen oğlumun kuzeniydi

tam gitmeye hazırlanırken, gözüne kestirdiği iki oyuncağı kaptığı gibi başladı amcasına sevimli bakışlar atmaya. bizim oğlanın en sevdiği iki kocaman araba ve ikisi de hediye üstelik. kötü yenge olmamak için önce sessiz kaldım, aynı annemin ben küçükken yaptığı gibi. sonra tabi kötü yenge olmayı düşüncesiz anne olmaya tercih edip; bize geldikçe oynayabileceğini, eğer alıp giderse arkasından kuzeninin çok ağlayabileceğini (2 yaş büyük bizimkinden) falan anlatmakta çalıştım ama anne babası çocuğa bir şey demeyince eşim de kalbi kırılmasın diye "al oğlum, neyi istersen al götür" dedi. 

çok bozuldum a dostlar. oğlum boynu bükük olanları seyrederken, 2.5 yaşında, daha anlamlandıramadığı bu zorunlu paylaşmacılık içine itilmesine üzüldüm.

isterse aynı oyuncakları ona da alabiliriz, daha iyilerini de alabiliriz ama sırf o mutlu olsun diye, iyi amca olacak diye oğlunun en sevdiği oyuncakları verdiği için durumu izah ettim eşime misafirlerimiz oyuncaklarıyla beraber gittikten sonra.
şimdi belki anlamıyor ama büyümekte olan bir çocuğa sahip olduğumuzu ve kendini kuzenlerinden daha değersiz hissettirecek şeyler yapmamamız gerektiğini falan anlattım.

sonra acaba çok mu abartıyorum diye bu konuyla ilgili uzman görüşleri, akademik yazı vs. aramaya başladım derken yazarak uzun uzun içimi döktüm.

gözümün önünde benden koparılan mavi saçlı bebeğimi düşündüm ve oğlumun çekici kamyonunu...

olayın kısa analizi şu şekildedir

1) annenin olmaz dediğine baba olur dedi ve sonuçta onun dediği oldu. annenin sözü değersiz ve geçersiz, babanın sözü önemli. bu durum sık tekrarlanırsa çocuk ebeveynleri birbirine düşürüp istediğini yaptırır. ayrıca huzursuz bir çocuk olur çünkü hangi davranış doğru hangisi yanlış karar veremez.

2) baba, yeğenin istediğini yaptı. çocuk, babasının yeğenine kendinden daha çok değer verdiği mesajını aldı.

3) ağlayan yeğen istediğini elde etti. her iki çocuk da ağlamanın ne kadar etkili bir yöntem olduğunu öğrenmiş oldu. bir şey isteyip de hayır cevabını aldıklarında saniyesinde ağlamaya başlarlarsa şaşırmayın.

4) yeğen, hayatta istediği her şeye istediği zaman ulaşabileceği mesajını aldı. başka birinin hakkına saygı duymak gibi bir kavram geliştirebilmiş değil, tabii ki yaş küçük ancak bu gidişle geliştiremeyeceği de ortada.

anne-babanın görevi kendi çocuklarını ve kendi çocuklarının haklarını korumak. çocuğunuz başka birinin oyuncağını istediğinde, karşı tarafın (karşı taraf derken annesinin değil, oyuncağın sahibi anne değil çünkü, çocuğu kastediyorum) gönülden rızası olduğunu düşünüyorsanız alın. aksi halde, çocuğunuz o oyuncağı eve götürmek için hönkürerek ağlasa dahi almasına izin vermeyin. hayat bize istediğimiz şeyi istediğimiz zaman sunmuyor, öğrenmesi lazım.

aynı kararlı duruşu başka çocuk sizinkinin oyuncağını istediğinde de sergileyin. karşıda ittifak olmuş anne-çocuk var. siz de onların tarafına geçerseniz çocuğunuz ne hisseder? onu korumakla yükümlü kişinin, tam da ona ihtiyaç duyduğu anda onu yalnız bıraktığını... karşı tarafa, oyuncağı götüremeyeceklerini açıkça söyleyin. paylaşmak ayrı, sahiplenmek ayrı.

yetişkin için arabası neyse çocuk için oyuncağı odur. "buyur canım, anahtar burada, tepe tepe kullan" diyor musunuz? oyuncağını vermesini isteyerek çocuktan demesini istemiş oluyorsunuz ama... paylaşmak, birlikte olunan süre içinde oynamasına izin vermek demektir. eğer paylaşmak istemediği bir oyuncaksa (ki çok normal), misafir gelmeden önce saklaması, bir şekilde hiç göstermemesi daha iyi olabilir.

Diğerlerine Kıyasla Türklerin İngilizce Konusundaki Endişesi Yersiz mi?