Ergenlik Buhranını Televizyona En İyi Aktaran Dizilerden Biri: Skins

2007-2013 arası yayınlanan ergen dramasına kısa bir bakış atıyoruz.
Ergenlik Buhranını Televizyona En İyi Aktaran Dizilerden Biri: Skins

skins... ergenlik maceralarını en yalın şekilde ortaya koyan çok kaliteli bir ingiliz yapımı. bu diziye gençlik dizisi demek yanlış olur; görüntülerinin +18 olması, uyuşturucunun kralının gösterilmesi, en belirgin sebeplerdir. yalnız bu filmi bir kere seyreden bir ergeni de bir daha başından kaldırmak da imkânsızdır.

işte bu ikinci şıkka sığınarak bir karşılaştırma yaparsak; dawson's creek’i çok sevmiş olsak da, bu dizi kadar gerçekçi ve çarpıcı asla olamamıştır. sadece gerçekliği değil estetik yönden de daha güzeldir. bunun dışında başka bir gençlik dizi olan o.c. ise ikinci sınıf bir dizi kalır bu dizinin yanında. zaten çok farklı yaklaşıyorlar ergenliğe. unutmadan bir de gossip girl adlı diziyle de karşılaştırma yaparsak, skins çok fazla ağır basıcıktır. new york’ta geçen, cıvık karakterlerin bulunduğu, zengin hayatının en uç noktalarını anlatan, onların saçma sapan kaprislerinden oluşan bunların yanında fakir ama gururlu, çalışkan bir gençle geçen hikâyesiyle zaten baştan kaybetmeye mahkûm. çünkü karşısında bristol’da geçen çok iyi kurgulanmış, elemanların rollerinin hakkıyla ortaya koyduğu çok iyi bir dizi var. (bu söylediklerimden yola çıkarak; avrupa sinemasını, amerikan sinemasından daha çok sevdiğimi zannetmeyin, her zaman amerikan sinemasını daha çok sevmişimdir. ama bu dizide her şey tamamen farklı.)


her karakterin birbirinden çok farklı olmasına rağmen ortak paydanın sadece arkadaşlık olduğu duygusu etrafında toplanılması, dizinin kendi içerisinde en gerçekçi yanını oluşturmuş. klasik amerikan gençlik dizilerinde var olan zengin oğlan, zengin kız, gururlu fakir tiplerin, serserilerin olmadığı, bir masaldan ziyade daha çok insanın direkt suratına çarpan öyküsüyle ilerliyor.

filmde bulunan zengininde, fakirin de gayet basit bir şekilde etrafta görebileceğiniz tiplerden oluşması filmin diğer bir güzel yanı.

filmin diğer bir güçlü yanı: en sağlamından iyi bir drama olmasıdır

dizide bulunan tüm ergen karakterlerin aile ilgili büyük problemleri var olması bu problemlerin karakterlere nasıl yansıdığını, nasıl yanlış yönlere sürüklediğini çok güzel bir şekilde veriyor. filme hâkim olan melankolik hava, seyredenlerin daha duygusal bakmasına neden oluyor. bu zor atmosfer, var olan karakterlerin çaresizliğine, sevincine, ergenlik heyecanlarına çok daha çabuk adapte olmamızı sağlıyor.

içinde barındırdığı abartı duygusal tepkiler, çok sivri bir şekilde cereyan etse de, ”ancak bu hataları bir ergen yapar” diyerek dizinin gerçekliğinden kopmuyorsunuz. her karakter üzerinde çok fazla çalışıldığı, hepsinin çok ince işlendiği her halinden belli oluyor. ingilizlerin, coupling’le birlikte ortaya koyduğu, farklı karakter yapma özelliği bu dizide de var.


belki de dizinin bu kadar çarpıcı olmasının nedenlerinden biri de, kesinlikle ingiltere’de çekilmiş olması

ingilizlere has özgürlük havası filme pozitif katkı yapıyor. amerika’da çekilmesi durumunda yüzlerce kez sansüre uğrayacağı için bu kadar iyi olabilirimiydi bilmiyorum…

spoiler vermeden bir filmi anlatmak zor oluyor. mümkün olduğunca (hatta hiç vermedim) hikâye ile ilgili bir şey vermedim. belki çok abartılı bulanlar olacak ama gerçekten gayet keyifle ve hüzünle seyredilecek bir dizi. velev ki seyredip de beğenmeyen olursa efendim özel mesajdan rahatça küfür edebilir.

filmde en çok dikkat edilecek nokta; oynayan elemanların nasıl döktürdüğüdür. inşallah dizi sona erdiğinde bu görüşlerimizde bir değişiklik olmaz…

son yıllarda izlediğim en iyi sezon finali bu dizide olmuştur, wild world ile birlikte müthişti.

küçük de olsa biraz karakterlere bakarsak

sid: dizinin en kral elemanı, tony neyse bu tam tam tersi. (en sempatik, en şirin karakter ama bakir...)

tony: en alasından bir piç, ama kötü değil içinde hala bir şeyler var. (iki kelimeyle o.ç.'dur ama iyidir.)

jal: dizinin en aklı başında karakteri. (bu kız olmasa o grup dağılır diyorum başka bir şey demiyorum...)

cassie: en tatlı ama bir o kadar sorunları olan biri. (bir kız ancak bu kadar masum aşık olur…)

chris: en zor hayata sahip olmasına rağmen en neşeli adam. (kendisine helal olsun diyorum.)

anwar: her türk erkeği kendini onda görecek. (namaz kıl ama seks de yap içki de iç oh ne ala!)

maxxie: dizinin gay kontenjanını dolduruyor.

michelle: salak âşık… (fazla söze gerek yok.)

not: bu değerlendirme sadece 1. sezon seyredilerek yapıldı. ayrıca buradan cassie’ye selamlarımı yollayarak ilerde başka rollerde görmek umuduyla. :)