Erkek Kılığıyla Denizlere Açılıp Korsan Olan Mary Read’in Hikayesi

mary 1685 civarında ingiltere’de doğuyor. annesiyle ilgili bilgiler var ama babasıyla ilgili pek net bir şey yok. hatta bazı kaynaklara göre babası evden gitmiş, annesi de başka biriyle ilişkiye girip mary’yi doğurmuş. mary'nin abisi küçük yaşta ölüyor, annesi de mary’yi erkek gibi büyütüyor. erkek gibi büyütmesinin sebebi aslında basit, annesi ölen oğlunun adına maaş alabilmek için böyle bir yola başvurmuş. fakirlik diz boyu, annesi de çareyi bunda bulmuş. yani mary daha çocukken erkek kıyafetleri giymeye, erkek gibi davranmaya başlıyor. mary büyüdükçe bu erkek kimliğini iyice sahiplenmeye başlamış. bu sayede iş bulabiliyor, kimse onu sorgulamıyormuş. önce hizmetçilik, daha sonrasında da ingiliz ordusuna katılma süreci başlıyor. flanders savaşı’na katılıyor; orada da cesaretiyle dikkat çekiyor. fakat burada çok enteresan bir şey oluyor: mary bir askere âşık oluyor ve o adama kendisinin aslında kadın olduğunu açıklıyor. bu herif de sağ olsun anlayış gösteriyor, evleniyorlar hatta. ama hayat bu ya, mary’nin kocası erken yaşta ölüyor ve mary yine erkek kılığına girip askerlik, denizcilik gibi işlere dönüyor. çünkü başka şansı yok. kadın olarak bir limanda çalışamaz, denize açılamaz, silah taşıyamaz o dönemde.
işte tam bu noktada mary read’in korsanlığa geçişi başlıyor. bir gemiye biniyor, ama gemi karayipler civarında korsanlar tarafından ele geçiriliyor. normalde ya esir alınır ya da öldürülürsün. ama mary o kadar etkileyici ki, korsanlar onu kendi saflarına katıyor. tabii hâlâ herkes onu erkek sanıyor. mary zamanla karayipler’de meşhur olan charles vane ve onun yardımcısı calico jack’in tayfasına katılıyor. zaten olayların asıl koptuğu yer burası. çünkü bu gemide mary dışında bir başka kadın daha var: anne bonny. ikisi de erkek kılığıyla takılıyor başta ama sonra aralarında sağlam bir dostluk gelişiyor. hatta bazı tarihçilere göre aşk da olabilir diyorlar ama buna dair somut bir bilgi yok, sadece iddia. anne bonny, mary read’e ilgi duyunca, mary de kendisinin kadın olduğunu açıklamak zorunda kalıyor. anne başta mary’i erkek zannedip flörtleşmeye çalışıyor. ama mary göğsünü açıp “ben de senin gibiyim” deyince olay çözülüyor. bunu duyan calico jack ise önce deliye dönüyor ama sonra “aman ne olacak, kılıç sallıyor mu? sallıyor” diyip geçiyor. bu arada korsanlar arasında mary'nin cesareti dillere destan. yani sadece gösteriş olsun diye değil, gerçekten çatışmalarda ön saflarda yer alıyor. kılıçla dövüşüyor, silah kullanıyor. erkeklerden geri kalmıyor, hatta çoğuna taş çıkarıyor. o dönemde bile erkek korsanlar, mary’nin savaş yeteneklerine hayran kalıyor.
mary ve diğer tayfa, jamaika açıklarında ingiliz ve ispanyol gemilerine saldırılar düzenliyor. sadece ticaret gemileri değil, askerî gemilerle de kapışıyorlar. girdikleri çatışmalarda hem hızları hem de taktikleri sayesinde kazanç sağlıyorlar. tabii bu işin içinde yağma, rehin alma, mal kaçırma gibi şeyler de var. yani devletin umursamadığı fakirler için bir çıkış yolu adeta. mary’nin en bilinen olaylarından biri, gemileri kuşatıldığında bile direnmeye devam etmesi. korsan gemileri ingiliz donanması tarafından yakalanıyor. tayfanın çoğu teslim oluyor ama mary ve anne, sonuna kadar çatışıyor. hatta tayfanın erkekleri korkudan saklanırken bu iki kadın elinde kılıçla “yiyorsa gel” modunda savaşıyor. ama tabii sayı çok olunca sonunda yakalanıyorlar. yakalanmalarının ardından jamaika’da yargılanıyorlar. suçları sabit, korsanlık. normalde direkt idam edilirler. nitekim mahkeme de idam kararı veriyor. ama mary read ve anne bonny çok zekice bir hamle yapıyor: “hamileyiz” diyorlar. o dönem ingiliz yasalarına göre hamile bir kadını asamazsın. gerçekten de ikisi de hamile.
bu sayede infaz erteleniyor. fakat mary read hapis şartlarına fazla dayanamıyor. zaten zayıf düşmüş durumda, bakımsızlık ve hastalık yüzünden 1721 yılında cezaevinde hayatını kaybediyor. yani asılmadan ölüyor ama yine de özgür bir şekilde ölme şansı olmuyor.