Erkeklerdeki Uzun Sakal Modasının Altında Yatan Gerçek Sebep

Günümüzde artan uzun sakal bırakma furyası, altında nasıl bir gerçek barındırıyor? Uzun sakal modasının tarihini Sözlük yazarı "hooker with a penis" ile inceliyoruz.
Erkeklerdeki Uzun Sakal Modasının Altında Yatan Gerçek Sebep


tarihte malumunuz sakal hep moda olmuş, yani erkeklerde bir anda hortlamıyor tabii. tarihte sakalı ordularında yasaklayan yegane adam garip biçimde büyük iskender. nedenini çok iyi bilmiyorum, adamın gözüne temiz görünmüyormuş ama. o dönemde böyle bir temizlik algısı nasıl şekillenir emin değilim.

tarihte sadece osmanlı'da değil, genel türk-islam yapısında da sakal önemli bir kritermiş. sene 1500'ler, o dönem mısır'ı memlüklar yönetiyor. yavuz sultan selim burayı fethetmeden önce kendisine gönderilen elçilerin sakalını-bıyığını kesiyor, adamları uyuz ve topal eşeklere bağlayıp geri gönderiyor. 

bu arada enteresan bir bilgi: osmanlı'da berberlerde müslümanlara ve gayrimüslimlere ayrı ustura, ayrı havlu vs. kullanılırmış. hatta bu konuda 17. yüzyılda kanun bile konulmuş. berberlerin 5 vakit namazını kılması zorunluymuş, bu kısmı belki de adamların sünnetten de sorumlu olmasıyla ilişkilendirilebilir.

büyük iskender hariç tarihte böyleymiş, ama günümüzde neden traş olmak modern algılanıyor?


okuduğum ikna edici argüman 1. dünya savaşına dayanıyor.

1. dünya savaşı kimyasal silahların kullanıldığı ilk savaş sayılabilir. bu dönemde abd ordusu savaşa dâhil olunca askerlerine sahada gaz maskesi takmayı zorunlu kılabiliyormuş bazı durumlarda. gaz maskesi takmak için de traşlı olmak gerek malum (yoksa surata oturmuyor). ayrıca sakala takılan havadaki kimyasal partiküller saça takılandan daha çok zarar verebiliyor bünyeye. 

askerin bu ihtiyacını giderecek, tam amerikan icadı olan müthiş bir şey de 10 yıl kadar önce piyasaya sürülmüş: gillette'in güvenli traş bıçakları. ustura kullanmaktan çok daha güvenli, yerli malı, hızlıca kendi kendini traş edebiliyorsun. ordu bunlardan milyonlarca sipariş ediyor ve bütün askerler hemen her gün traş oluyor.



savaş bitiyor, genç, yakışıklı, kahraman askerler savaşı kazanmış biçimde ülkeye dönüyorlar. bu kadar karizmatik adamlar topal olsalar, topallık moda olur. eh adamlar traşlı olunca da traşlı olmak moda oluyor ve bu bütün batı medeniyetlerini etkiliyor.

ama ilginç biçimde ingiltere'yi böyle etkilemiyor. ingiltere'de özellikle 1842-1971 arasında sakalın giderek popülerleştiği gözleniyor. birazdan bahsedeceğimiz bir araştırmada bunun sebebini ingiltere piyasasında o dönem bekar kadın sayısının azlığına bağlıyorlar ama ben diğer argümana daha çok tav oldum, özellikle 19. yüzyılda asya kültüründe yaygın olan, sakalın bilgelik göstergesi olduğu gerçeğinin yavaş yavaş ingiliz kültürüne de yansıması olarak gösteriliyor. dolayısıyla amerika'da olanın tersi, ingiltere'de olmuş. hindistan'daki ingiliz askerleri çevrelerine bilge görünmek için sakal bırakıyorlar, memlekete dönünce de sakallı kahraman oluyorlar.


bu arada yıllar sonra bile gillette garip biçimde hindistan piyasasına girmekte zorlanıyor. adamların günde 20.000 kafayı kazıyan bir tapınakları olmasına rağmen.

ingiltere özelini geçersek, medeni(?) toplumlar böyle traş olmaya başladı. bugün hemen hemen hiçbir dayatma olmadan bu sakal modasının hortlaması incelendiğinde, baştaki muhteşem yüzyıl argümanına baksanız da hızla bunu çürütebilirsiniz: moda sadece türkiye'de yaygınlaşmadı. örneğin kimileri dünya'da yaygınlaşmasına jake gyllenhaal'ın katkı sağladığını düşünüyor. (şu adamın soyadını google'lamadan yazabilen kadınlar var...)


university of western australia'da gencecik bir bilimadamı var, biological anthropology çalışıyor. demin bahsettiğimiz araştırmayı yapan ekipten. bunlar 154 çeşit primat üzerinde bir deney yapıyorlar ve ulaştıkları sonuç kabaca şöyle: yabancılara kalite/statü göstergesi sağlamanın önemli olduğu görece kalabalık primat gruplarında vücuttaki süsler/takılar vs. önem kazanıyor ve ayırt edici oluyor.

bu araştırma gösteriyor ki, sözkonusu primatların tamamında, eğer görece kalabalık bir grupta yaşıyorlarsa, daha gösterişli "ornamentlar" (süs diyelim) erkekleri diğer erkeklerden daha güçlü/statü sahibi kılıyor.

küçük gruplarda yaşadığınızda, herkes birbirini çeşitli etkileşimlerle tanıdığından bu süsler aracılığıyla kalite ve gösteriş sinyallerine ihtiyaç duyulmuyor. ama gruplar kalabalıklaştıkça, kişinin hızlıca statüsünü ölçeklendirebileceğimiz araçlara ihtiyaç duyuyoruz: rütbe, mücevher, chp'li kadın kolu fönü, sakal...


özetle sakal alışkanlığının artmasını bu içgüdüye bağlıyorlar.

her şey gün içinde etkileştiğimiz insan sayısının artması ve bunlara en hayvansı içgüdümüzle statümüzü belli etmek istememize indirgeniyormuş herhalde. buradan hareketle bu sakal modasıyla birlikte sakalımı kesmeye başlamamı asosyalleşmeye başlamamla ilişkilendirebilir miyim acaba? hmm...