Erkeklerin İlk Yürüme Metodu: Gocuğu Hoşlanılan Kızın Gocuğunun Üstüne Asmak

İlkokul yıllarının naif ötesi yürüme yöntemini Sözlük yazarlarının anekdotlarıyla hatırlayalım.
Erkeklerin İlk Yürüme Metodu: Gocuğu Hoşlanılan Kızın Gocuğunun Üstüne Asmak

nedir bu?

ilköğretim çağındaki sevgi kelebeği erkeklerin ritüeliydi bu. gocuğu alır derin bir iç çekerek hoşlanılan kızın gocuğunun üstüne veya hemen yanı başına asıverirsin. içgüdüsel bir şeydir bu, erkeklerin genlerinde var...

aksaklıklar...

aynı kızdan hoşlanan başka bir çocuğun, olay mahalline gocuk gocuk üstüne asıldıktan sonra varması ve kendi gocuğunu sizinkinin üstüne asmasını müteakip yere düşen gocuğunuzu görmeniz ve o dakikadan itibaren ne yazık ki hoşlandığınız kızın gocuğuyla, ondan hoşlanan diğer çocuğun gocuğunun üst üste olduğunu keşfetmenizle sonuçlanan hüzünlü bir eylemdir.

yalnız ne kadar safmışız be...

benim ilkokuldayken kırmızı bi' gocuğum vardı

erkeğim ama gocuk bana ablamdan kalmıştı. garibanlık diyeyim ve orayı uzatmayayım.

bu gocuğun aynısından da sınıfın en çirkin kızında vardı. ama pis kırmızı bi gocuk, hiç bi güzelliği yok. zaten erkek adama onu giydirerek ağzına etmişsiniz bir de başka kızla pişti ediyosunuz lan yoksulluk nasıl bi piçsin sen, insanın üstüne gittikçe gidiyosun.

neyse ben gocuğu hoşlandığım kızın gocuğunun üstüne asardım, bu salak kız gocukları karıştırırdı hep gelip benimkini alırdı, hoşlandığım kızla da dolayısıyla hiç gocuk alma esnasında karşılaşmazdık.

ben o gocukla bile gaza gelip sevdiğimin gocuğunun üstüne asmışım yani senin yaptığın iş mi uyuz kadın?

bir de not gireyim; ben hangi kızı sevsem onu seven bir dingil vardı senin de sol kulağının arkasını burdan çınlatıyorum. hayır bir şey yapacağından değil ama ben kızla aynı sıraya düşerdim arkamızda biterdi mal mal iş yapardı.

çocukluğumu yediniz ulan.

sınıfa ilk gelen kazanırdı

sonra gelen hoşlanılan kişi montunu seninkinin üstüne ya da yanına asarsa o da senden hoşlanıyor olurdu. umutla hayata devam edilirdi... asmaz ise senden hoşlanmıyor demekti ve o 6 ders zehir olurdu. bunlar hep flört işte. tabi yan sıranda ya da yakın sıralarda hoşlandığın kişi oturuyorsa yere kalemini düşürme olayları falan da var ama oralara girmiyorum. (bkz: ilkokulda aşk başkadır)

sümerbank dönemine paralel bir dönemdir bana kalırsa

tarihe bakınca uzunca bi süre, 90ların ortasında kalitesiz, naylonsu, elyaflı, uyduruk alternatifler artınca, bişeye benzeyenler kaban, benzemeyen mont oldu. gocuklar bitti. sümerbankın şubelerindeki ürünlerin yenilenmediğini hatırlıyorum, 99'da kapanmış, mağazalar için stoklar yıllarca eritilmiş 2006'ya kadar ama orda süreç var.

ülke geneline kaliteli, görece uygun fiyatlı ürünler dağıtan bi kurum aslında sınıfsal ayrımların oluşmasına uzun bir süre engel olmuş olabilir.

vardı böyle şeyler

aşık olunan kişiye seni seviyorum denmezdi de cocukca hevesler olurdu icin icin;
masasi, cantasi, kitabi, kalemi, montu, onlugu hasılı her seyi kiymetli ve guzel gorunurdu goze.

sinifa giriste goz ilk onu arardi, sirasina bakilirdi gelmis mi diye. eger gelmediyse; ne oldugunu öğrenmek icin cirpinilirdi. hasta mi olmus? okuldan mi ayrildi yoksa? akilda binbir soru. okuma bayrami gibi etkinliklerde ayni grupta olmak icin can atılırdı mesela. girecegin ogrenci kolunu ilgi alanina gore degil, sevdiğin kisiye gore belirledigin bir donemdi...

onu uzaktan birkac dakika goruvermenin bile gununu guzellestirmeye yettigi, gercekten masum ve temiz sevilen zamanlar...

dünyanın en masum eylemidir

ilkokul 3 ya da 4'e kadar ben de yaptığımı hatırlıyorum. ilkokulda sevdiğin bir kız olur ve onunla iletişime geçmenin her türlüsü çok kıymetlidir. mesela silgisi bitse yada kaybolsa senden silgi istemesi müthiş heyecanlı bir durumdur. kalemi düşse senin eğilip alman, gücü yetmediği bir durumda senin yardım etmen vs.

"gocuk" meselesi de onun gibi. iletişime geçebildiğin her şey kalbini okşar...

kanımca kilit noktası şu

ders bittiğinde o montlar oradan alınacağı ana denk getirip yüz yüze gelmek. "ben benimkini alayım da sen de seninkini al" gibi. sonra başlasın muhabbet...