Eski Dönemlerde Gemiler GPS Olmadan Nasıl Seyahat Ediyorlardı?

Şimdilerde teknoloji iyi, güzel fakat eski zamanları bir düşünsenize. Hiçbir teknoloji yok ve denizin ortasındasınız, kara görünmüyor... ne yapıyorlardı acaba? Sözlük yazarı ''everything at once today'' anlatıyor.
Eski Dönemlerde Gemiler GPS Olmadan Nasıl Seyahat Ediyorlardı?
iStock.com

eski zamanlarda teknolojiye sahip olmayan gemiler açılırlarken mümkün mertebe "kara kaybolmadan" yolculuklarını sürdürürlerdi. bunun sebebi, eğer yeterince açılırlarsa ve kara kaybolursa tekne tayfası farkına bile varmadan kendi etraflarında büyükçe daireler çizmeye başlayabilecek olması. bu yüzden kıyıyı rehber alarak hareket ediyorlardı.

işlerine yarayan ilk buluş "dead reckoning" yani parakete hesabı'nı ölçen cihazdı. denizciler artık saat başına veyahut gün başına ne kadar yol aldıklarını hesaplayabilir hale geldiler. kaptanlar, ellerindeki haritalarla bu aygıttan ve manyetik pusuladan aldıkları verileri birleştirerek düşük bir hata payıyla nereye doğru, ne kadar yol kat ettiklerini ölçebilmeye başladılar. en azından kısa mesafeli yolculuklar için. fakat okyanusun ortasında fırtına gibi olumsuz hava koşullarında hata payı oldukça artıyordu ve geminin yönünü doğru bir şekilde ayarlamak çok zorlaşıyordu. bu yüzden bu yöntemle güzel bir havada 1-2 haftalık yolculuklar en makulüydü.

denizciler bir geminin location'ından bahsederken söyledikleri terimleri "longtitude" ve "latitude"'tür. yani "enlem" ve "boylam".

dünya modellerinde bu çizgileri görebiliyoruz. boylam dediğimiz yukarıdan aşağıya kesen, enlem dediğimiz de paralel olarak kesen hayali çizgidir.

şimdi, kamaramızda elimizde bir pusula olduğunu, tarihi-zamanı doğru olarak bildiğimizi ve navigasyon masamızın olduğunu varsayalım. bu navigasyon masası, bulunduğumuz yerde öğle vakti olduğunda güneşin ne kadar yüksekte olduğunu bize göstersin. eğer güneşin açısını öğle vaktinde kuzey ve güney ufuğuna bakarak ölçerseniz, önünüzdeki navigasyon masasında tarihe de bakarak enleminizi ölçebilirsiniz. yalnız tarihi doğru olarak bilmeniz gerekir ve bu masa olmadan ölçümü yapmanız imkansızdır çünkü güneş, mevsimler değiştikçe ve dünyanın etrafında dönmesiyle birlikte her tarihte farklı bir konumda bulunmaktadır.

iStock.com

artık enlemimizi, yani ekvatora olan uzaklığımızı bulduğumuza göre sıra geldi boylamımızı bulmaya. bunun için de ihtiyacımız olan tek şey tamamen doğruyu gösterdiğine emin olduğumuz bir saat.

eğer saati tam olarak doğu bilirsek, güneşin açısı, tarih ve saat ile birlikte enlem ve boylam hesabımızı doğru bir şekilde yapabiliriz. tabii bu navigasyon masamızın da doğru değerleri göstermesi gerekmekte. gemi doğuya doğru hareket ettikçe, güneş daha erken doğacaktır. batıya doğru hareket edilirse de tam tersi olacaktır. yani buradaki anahtar durum zamanı tam olarak doğru bilmek. ancak o zamanlarda bu kolay bir şey değildi ve büyük bir sorun teşkil edebiliyordu.

sorun şu ki, zamandan bahsederken tam tamına saniyesi saniyesine doğru olarak bilinmesi gerekiyor zira bu değerler ile boylam hesaplaması yapılıyor. dünya, ekvator çevresinde tam olarak 24.900 mil uzunluğundadır. dünya, dönüşünü saatte 1.000 mil hızla tam olarak 24 saatte tamamlıyor. eğer saat ayarında 1 dakikalık bir hata payınız olursa, bu size 16 millik bir sapma olarak geri dönecektir. eğer 5 dakikalık hata payınız varsa, 80 millik bir sapma oluşacaktır.

bu yüzden 1714 yılında ingiltere krallığı, tam olarak doğru saati gösteren bir makine icat edecek olan kişiye para ödülü vereceğini açıkladı. böylece, john harrison adındaki bir arkadaşımız 40 yıl süren yarışı kazanarak adını tarihe "kronometre" olarak yazdırdığı bir icat ile çıkageldi.

Harrison'ın kronometresi

ancak, bu zamanda kullanılan saatler tamamen mekanik olduğundan dolayı havanın sıcaklığı, nem, titreşim, korozyon gibi dış etkenlerden etkilenebiliyordu. gemiler dalgaların neden olduğu sallantı, nem ve tuzlu su korozyonları sebebiyle, içinde bulundurduğu aletleri oldukça etkiliyordu. ayrıca o zamanlardaki gemiler oldukça yavaş oldukları için seferler aylar, hatta yıllar sürüyordu.

1770'li yıllara kadar bu problem devam etti. 1775 yılında captain cook adındaki bir arkadaşımız 3 yıllık seferinden, ödüllü yarışma için gönderilen kronometre ile muazzam bir başarı ile dönmeyi başardı. hatta bu kronometre, karada kullanılan saatlerle kıyaslandığı vakit en fazla 8 saniyelik bir sapma payıyla gayet başarılı bir şekilde çalıştığı ortaya konulabildi.

Captain Cook

daha sonralarda yer-yön bulma işi navigasyonlar sayesinde çok kolaylaştı. şimdiki gemiler, global positioning system, yani gps sayesinde nereye gitmesi gerektiğini görebiliyor. denizcilikte kullanılan gps'ler, bizlerin kullandığı gibi caddeleri değil, yalnızca enlem ve boylam değerlerini göstermektedir. bunun yanı sıra; yakınlardaki karaları, limanları, deniz fenerlerini ve denizin derinliğini yaklaşık olarak hesaplayabilmektedir.

ayrıca modern gps aletlerinde mob yani (man overboard), türkçesi, "denize adam düştü" acil çağrı butonu bulunmaktadır. bu buton, denize birisi düştüğü anda gps'te ilgili yeri işaretleyip, kaptana konumunu bildirerek tekrar gemiyi geri çevirip tam da gerekli noktaya geri dönebilme şansını vermektedir. ufak bir şeymiş gibi gözükse de, açık denizlerde denize düşen bir kişi, geride bırakılan dalgalar yüzünden saniyeler içerisinde gözden çok kolay kaybolabilmektedir. bu sistem sayesinde bunun önüne geçilmiştir.