Evlilik Stresi Yaratıp Güzel Ortamı Bozan Gereksiz Alışkanlıkları Gözler Önüne Seren Bir Eleştiri
bu stresin kaynağı, evliliğe gidecek süreçte iş bölümünün sağlıklı yapılmaması ve çok fazla parametre girilmesidir.
nişanı kız tarafı yapar, kınayı oğlan tarafı yakar. nişanı oğlan alır, gelinin kafasındaki elmayı vurursa ömür boyu mutlu olurlar gibi aptalesk bir sürü veri arasında, yuva kurmak nasıl sağlıklı olur anlamıyorum. beyaz eşyayı kız, siyah tabağı oğlan alır. yatak odasının dolaplarını kız alır, yer döşemesini oğlan döker. duş başlığını kız takar, seramik harcını oğlan karar. düğünde ilk halayı damadın kayınçosu, sürek avını gelinin babası başlatır. gelinin annesi meşaleyle ortada koşan çocukları tutuşturup, damat tarafına yollar falan...
bütün bunlar nedir yahu?
iki insan sevmiş birbirini, eve çıkmak istemişler. olmuşken bir tane de bebecik olsun, belli bir süre sonra "babba" desin diye düşünmüşler. zavallı kızın kafasına gelin başı monte etmek, damadı soyup soğana çevirecek aksiyon uydurmak, bir sürü yancı karaktere para yedirmek, görev dağılımı yapmak ve mutlaka savaş çıkarmak da ne ola ki? akıllıyım diyen bir adamın bir saatini vermeyeceği işler için, aylarca uğraşmak neden?
yazdıkça daraldım, oysa artık güzel ve cici şeyler yazacaktım. düğün salonlarının mahşeri görüntüsü gitmiyor gözlerimin önünden doktor, meşale gibi çocuklar, katlı yaş pastalar, limonata krizleri ve damadın yüzündeki acı pişmanlık, "ben ne yapıyorum burada" tebessümü. davul zurnaya hiç değinmiyorum, aklıma süheyl-behzat ileri ikilisi geliyor.
mümkünse, bugünden itibaren kimse evlenmesin. batan güneş fonlu, rötuşlanmış rezalet fotoğraflar olmasın vitrinlerde, 2 ton gelin başları sonsuza kadar yok olsun.
düğün salonları ilelebet kapansın, halı saha olsun.