Fakir Kalmanın Sebebi Gerçekten de Denememiş Olmak mı?

Neoliberal anlayışın pek sevdiği bu ve benzeri düşünceleri farklı bakış açılarıyla irdeliyoruz.
Fakir Kalmanın Sebebi Gerçekten de Denememiş Olmak mı?
iStock

2018 yılında yayınlanan "küresel adaletsizlik ve eşitsizlik, yoksulluk" raporuna göre fakirliğin en büyük sebebi yine fakirliktir

aileniz, sosyal statünüz ve imkanlara ulaşabilme oranınız arttıkça fakir kalma ihtimaliniz azalır. zengin aileler, zenginliklerini çevreleri ile sınırlı tutarlar. bu yüzden son 50 yıldır küresel zenginlik oranı arttığı halde gelir eşitliği aynı oranda artmamıştır.

zengin ve nüfuzlu bir sosyal çevrede büyürseniz, imkanlarınız da o oranda artar. kısacası fakirseniz, yüksek ihtimalle fakir veya bir üst kademede orta gelirli olursunuz. 90'lı yıllarda siyahi bir ailede doğan bir çocuğun prestijli bir iş sahibi olma ihtimali beyaz bir ailede doğan bir erkek evlattan on kat oranında azdır.

bugün, prestijli okullar yale, harvard vb öğrencileri genellikle nüfuzlu ailelerin evlatlarıdır. burslu ve başarılı bireylerin bu okullara kabul oranı yıllardır düşmektedir. nepotizm, bu kurumlarda da artık büyük bir sorun. astronomik harç ücretlerini ancak bu aileler ödeyebilir. yine de bu adaletsiz yapıda sıyrılan, fırsat yaratabilen bireyler var. ancak bu da bence "marketing" işinin bir parçası. sosyal patlamayı durduracak bir sübap.

ek okuma için:
söz konusu rapor
harvard ve nepotizm, makale
economist, makale

başarı, zenginlik, güç, para, şan, şöhret gibi kavramlar yalnızca sizin elinizde olan ve yalnızca sizin kişisel çabanızla elde edebileceğiniz şeyler değildir

doğduğunuz tarih, okula yazdırıldığınız gün ya da içine doğduğunuz aile sizin kaderinizi şekillendirmekte büyük bir rol oynar. elbette çalışarak, 'deneyerek' zengin olabilirsiniz ancak insanların fakirliğine sebep olarak "denememelerini, daha çok çabalamamalarını, daha çok 'yenilmemelerini', ellerinden gelenin en iyisini yapmamalarını" sunamazsınız. tüm bunları yaptığı halde yine 'fakir' olarak hayatını sürdüren onlarca insan vardır. hayatta her şey birbiriyle ilişkili.

malcolm gladwell'in outliers isimli eserini okursanız konu çok daha anlaşılır olacaktır. 

"fakir kaldın çünkü denemedin", modernizm gibi şahane bir sistem içerisinde ola ola onun atığı olan bir insan söylemidir

ağır versiyonunu söyleyecek olursam kapitalizm çöplerinin çıkardığı hışırtı, liberal mide bulantılarının pis kokusu... onlarca imkanla doğ, onlarca şans geçsin eline ve sen seçe seçe bu cümleyi seç... bunu düşün, kurgula ve utanmadan bir de başkalarına yüksek sesle ifade et.

herkes, herkesi kendi gibi sandığı için, "çok beğeniliyor, dikkat çekiyor ve örnek gösteriliyorum" sanrısı ile dolaştığı için; sıklıkla insanlar "kendi değerlerinin" evrensel değerler olarak herkeste hüküm sürdüğü düşüncesiyle yaşamlarını devam ettirip gündelik hayat pratiklerinde de bunların örneklerini sunuyorlar sıklıkla. herkes herkesi, ahlaktan, etikten, değerlerden, iyi ve kötünün ayrımını yapabilme ve bunu hayata geçirebilme gibi hususlardan azade; akıl ve fikirden uzak birer primatmış sanıyor. yeter ki yapayım, yeter ki zengin olayım mottosuna sahip olduktan sonra; evet olursun. bu "olmak" demek; herkes için olmak demek değil. sen arsız yüzsüzsen herkesten bunu beklememen gerek. bir felaketi ortadan kaldırmak için onu görünmez kılmak sanki hiç olmamış gibi davranmak gerekir. felaketi en iyi ortadan kaldırma yöntemi budur. felaketin yaralarını sarmak, hatalardan ders almak, yeni bir inşaya girişmek gibi şeyler asla ortadan kaldırma metodu kadar işe yaramaz. bunun "insani değerler" üzerine görünüşü de bu fikirdir. benim iğrenç bir mahlukat olduğum gerçeğini normalmiş gibi göstereyim de iğrençliğim ortaya çıkmasın...

somut olarak, 33 senedir yaşamam, 10 senedir de aktif iş hayatında olmam hasebiyle edindiğim gözlemlere bakarsam; kim böyle laflar ediyorsa ya gerçekten adam akıllı hayatını idame ettiremeyecek kadar rezil bir hayat sürüyor ya da elde ettiklerinden ve zenginliğinden çok o kişilerin ne kadar arsız yüzsüz, dolandırıcı, ahlaktan ve etikten yoksun oldukları konuşuluyor ve herkes onlardan kaçıyor. hayallerine ve hedeflerine yavaşça ve kararlı şekilde ilerleyip bunu para odaklı bir sistem içerisinde ilerletmeyen ve yönetmeyen kişiler de gayet zengin/mutlu/huzurlu hayatlar sürüyorlar. onlar da elbette birçok şeyi başaramadı, başkalarını denedi ve hayatlarını güzelce idame ettiriyorlar.

her an mutlu olunması gerektiği, her hedefe ulaşılabilmesi gerekliliği, çıkılan her yolda başarılı olunması fikri postmodernizm pislikleridir. uzunca süredir dönen bu dünya üzerinde hiçkimse, hiçbir kurum, kuruluş, his, varlık, oluşum, düşünce kişiye her daim mutluluk ve başarı sözü vermez. çevrenizden aldığınız 2-3 övgüyü genelgeçer kuralmış gibi kabul edip sanrılar içerisinde en iyisi ben olacağım nihahaha şeklinde gezdiğinizde; olsanız olsanız filmlerdeki karikatürize kötü karakterlerin kopyası olabiliyorsunuz en fazla. ya gülüp geçiliyorsunuz, ya aşağılanıyorsunuz, ya dışlanıyorsunuz ya da s*ktir ediliyorsunuz bir süre sonra.

kesinlikle var böyle bir şey

21 yaşında tarih bölümünden mezun oldum. evlilik hayalleri kurduğum kadın 22. yaşımda beni terk etti. 'tarih bölümünün ataması zor ya o puanı yapamazsın ayrıca doğu görevinde var kim gelecek hakkâri'ye' diyerek.

işte bu söz öbekleri beni ateşleyen şeyler oldu. oturdum düşündüm. lcw'de tezgahtar olarak işe başladım. çok sağlam bir yerden yazılım öğrenmek için kursa yazıldım. şimdi ise meslekte 13. yılını deviren bir yazılımcıyım. amerika'ya taşındım çok güzel bir işim ve de eşim var.

bana 'tarih bölümünün ataması zor ya o puanı yapamazsın' diyen kız ne mi yapıyor? karı koca becayiş yapma derdinde. siz siz olun savaşmaktan asla korkmayın denemekten vazgeçmeyin. hayat kısa ve kuşlar uçuyor maalesef.

Final yorumu

fakir kaldın çünkü denemedin, risk almadın sürünüyorsun, işine mutluluktan zıplayarak gitmiyorsan hemen şimdi istifa et, sevdiğin işi yapmıyorsan hiç çalışma daha iyi (taş yiyebilirsin mesela, yeter ki sevmediğin işi yapıp kendini yorma) vs gibi yabancı kişisel gelişimcilerden alıp burada akıl vermeye çalışanlar kendilerini bu sözlerin çıktığı ülkelerde yaşadıklarını zannediyorlar veya sosyal medya koçu olup kolay para kazanma derdindeler. insanlar zaten mutsuz, çalışıp emeklerinin karşılığını alamıyorlar, ekonomide para pul olmuş şu durumda böyle akıl veren cümlelerin kimseye faydası yok hatta “acaba ben mi beceriksizim? yoksa ben yeteri kadar cesur olmadığım için mi para kazanamıyorum? korkusu işleyip insanları daha da mutsuz etmekten başka bir seye yaramaz.

hakkaniyetin olduğu, küçük bir pozisyondan bile başladığın bir yerde ceo pozisyonuna gelebildiğin, küçük bir girişimde bile çok satabilecek bir pazara sahip bir ülkede olsan en azından işsizlik maaşıyla veya part time bir işle standartın altında (bizdeki standartlarla karıştırmayın, insani koşulların altı demiyorum) biraz yaşar ve denersin. risk almak tamamen karakterle alakalı bir davranış biçimidir ve her ülkede böyle insanlar vardır. çoğu da istediği başarıları elde edip para kazandıktan sonra bile risk almaya devam ederler. yukarıdaki gibi bir ülkedeyse bu insanlar aptallık değil, cesaret örneği olurlar.

ayrıca herkes iyi koşullarda yaşamayı hak etmek için risk almak, sıfırdan bir şeyler üretmek, çok süper bir fikir bulmak zorunda degil. fakirlik hiçbir zaman kişinin kendisinden kaynaklanmaz. bu, içinde yaşadığı ülkenin sorunudur.