Game Of Thrones'un 6. Sezon 5. Bölüm İncelemesi
--- spoiler - 6x5 the door ---
her ne kadar dizinin ilk 3 sezondaki kalitesinden bir şeyler kaybettiğinde hemfikir olsak da, 6x5 bana göre duygusal anlamda en çarpıcı got bölümlerinden birisiydi. bölümün son sahnesi ned stark'ın idamı ve red wedding ile beraber, gelmiş geçmiş en güçlü sahnelerin arasında yerini aldı.
littlefinger, iş görüşmelerini keranede yapma geleneğini sansa'yı mole's town'a çağırarak devam ettirdi. buluşma mekanını, daha önce gilly'nin çalıştığı ve wildling saldırısında darmadağın edilen yer olarak da biliyoruz aslında. baelish, direk jon'a gitmek yerine, sansa ile teketek görüşmeyi tercih ediyor ki, bunda sansa'yı boltonlara vermesine jon'un nasıl bir tepki vereceğini bilmeyişi etkili olmuş olabilir. ancak, littlefinger nerden bilsin ki, sansa da en sonunda akıllanmış.
ben geçen sezon, littlefinger'ın sansa'yı boltonlara verişinin, bealish açısından çok saçma bir hareket olduğunu yazmıştım (kitapta böyle bir şey yok) ve burada bunun sonuçlarını çok açık gördük. littlefinger, "sansa'yı joffrey'nin elinden kurtaran kahraman" olabilecekken, "sansa'yı ramsey'e veren o.ç." olmayı tercih etmiş oldu. bana göre, baelish bunu yapmayacak kadar akıllı bir adamdı, ama dizi dramanın dozunu arttırmak için böyle bir yol tercih etti.
sansa'nın, littlefinger'a güvenmemesi, dizide şu ana kadar yaptığı en akıllı hareket olabilir. belli ki, en sonunda bir stark, littlefinger'ın güvenilmez bir adam olduğunu öğrenmiş. ancak, sansa'nın kaçırdığı bir nokta var. vale şovalyeleri, littlefinger'a bir pamuk ipliğiyle bağlılar. yani, eğer sansa baelish'in teklifini kabul edip, gidip kuzeni robyn aryyn ile birlikte vale lordlarına kendini ve verdiği savaşı anlatsaydı, vadinin desteğini kesinlikle alırdı. o noktadan sonra, littlefinger fikir değiştirmeye kalksa bile, robyn ve vale lordlarını, sansa'nın karşısında savaşmaya ikna etmesi zor olurdu. yani, sansa, belki littlefinger'a güvenmemekte haklıydı ancak buna karşılık yapabileceği en akıllıca hareket ona siktiri çekmek değildi. baelish'i reddederek, littlefinger ve vale şovalyelerini, tamamen karambole yollamış oldu. şimdi, baelish'in kimi, ne zaman vuracağı hiç bir şekilde belli değil. dostlarını yakın, düşmanlarını daha da yakın tutman gerekir sansa stark. öyle, "ramsey beni sikti" duyarı kasarak yürümüyor bu entrika işleri.
bu arada, littlefinger'dan, brynden tully, yani blackfish'in riverrun'ın kontrolünü geri aldığını öğrendik. böyle bir şey mümkünse bile, geriye oldukça zayıf bir riverrun bırakması gerekir. yani, bir sonraki bölümde haldır haldır ortama akan tully ordusu görürsek bunun çok saçma olacağını söylebiliriz. ama sanırım, winterfell'e yardıma gelmek yerine, blackfish bir "frey intikam planı" yaparak bunu uygulamaya geçirmeye çalışacak.
bir başka duygusal sahne de, daenerys ve lord friendzone arasında yaşandı. sanırım, "artık ölecem amk açılayım şu hatuna" diye düşünen mormont, en sonunda duygularını itiraf etti. kendisine doğru yaklaşan dany'den kaçmaya çalışması da gerçekten çarpıcı bir detaydı. bilimum duygusal sahneden tiksinen benim gibi öküzü bile etkilemeyi başardı.
dany, mormont'u derdine bir çare bulması için yolluyor ancak mormont çok büyük ihtimal başka bir şey bulacak. geçen sefer yollandığında, tyrion lannister'ı bulup getirdiydi. bu sefer de benjen stark'ı filan bulmasın lan? ben jorah'ın grayscale hastalığı kaptığından beri bir intihar saldırısyla dany'nin hayatını filan kurtarmasını bekliyorum açıkçası. bana göre, son hareketi dany'e kritik bir noktada yardımcı olmak olacak ama bu hareket onun hayatına malolacak.
dış işleri bakanı tyrion ile iç işleri bakanı varys, bir başka delegeyi ağırladı bu bölümde. high priestess of cenab-ı r'hollr, kinvara. aslında kitapta bu bambaşka bir karakterdi ama dizi bir başka memeli ablayı tercih etmiş. herhangi bir şikayetim olduğu sanılmasın. eğer melisandre'deki memenin yarısı bile olsa kendisinin başımızın üzerinde yeri var. konu dağılmadan, memeleri bir yana koyup bu buluşmanın önemini irdeliyelim.
melisandre karakterinin bize anlattığı en önemli şey, r'hollr takipçilerinin ne kadar fanatik olduklarıdır. melisandre, stannis'i çocuğunu yakma noktasına kadar götürecek kadar uçmuş bir kardeşimiz. zaten, büyü ve büyücüden tiksinen varys de bunun farkında olsa gerek ki, r'hollr ile yapılacak iş birliğine pek sıcak bakmıyor. tyrion, "mesajımızı yaysın" diye bu cemaati yanlarında istiyor ancak cersei'nin başına başka bir cemaat tarafından örülen çoraplardan haberi olması lazım. hele ki, bu cemaat r'hollr ise işler daha da karışıyor.
dany'nin amacı westeros'u işgal etmek ancak westeros halkı için r'hollr tamamen yabancı ve doğudan gelen fanatik bir din. eğer dany, kendisini bir r'hollr temcilcisi haline getirirse, "hakkı olan tahtı geri isteyen targaryen" imajından, "doğudan ejderha ve büyüyle işgale gelen ateş fanatiği" algısına doğru kayabilir. bu da, onun westeros'da ne kadar destek göreceğini doğrudan etkiler. zaten, elinde westeros'ta korku uyandıran ejderhalar, unsullied ve dothraki gibi askeri birlikler olan dany'nin, bunların üstüne bir de "yabancı ateş dini" eklemesi ne kadar mantıklı olur bilmiyorum. ancak, bu hareket, yazının sonunda bahsedeceklerimi destekleyen bir şey olur.
arkadaş ne dövdünüz şu arya'yı be? yemin ediyorum gına geldi artık bu hazırlık montajlarından. bari oldu olacak, arya'yı jaqen ve waif'in üzerinde oturduğu bir at arabasını kaldırırken gösterip arka plana da eye of the tiger koyun da, tam olarak rocky 4'e bağlayalım. neyse ki, arya'ya en sonunda bir yan görev verildi de, hatun görevi tamamlayıp biraz xp alacak.
biraz bölümle alakasız ama bu arya'nın "no one" olma süreci bence tamamen bir kandırmaca. jaqen, gerizekalı değil. arya'nın aile bağlarından asla kopamayacağını biliyor. zaten, faceless men gerçekten bir "hiçkimse" isteseydi, gider yetim öksüz bir dilenci bulur onu çalıştırırdı. gidip westeros'u en güçlü ailesinden birisinin kızını alıp, geçmişini unutmasını beklemek benim kafama pek yatmıyor.
o yüzden, ben arya'nın seçilmesinin başka bir nedeni olduğundan eminim (kitapta warg yeteneği olması bunlardan birisi). jaqen, arya ile ilk tanıştığı günden beri onun kimleri öldürmek istediğini ve bu hırsından vazgeçmeyeceğini biliyor. bana göre, faceless men, arya'yı hiçkimse yapmak için değil, onu amacına ulaştırmak için çalışıyor. faceless men'in tamamen karanlıkta olan amaçları, belli ki arya'nın düşmanlarının ortadan kalmasıyla örtüşüyor. zaten, jaqen'in arya'yı babasının ölümünün sahneye konduğu bir tiyatroya yollaması da tesadüf değil. jaqen, onun unutmasını değil; hatırlamasını istiyor. bu noktadan sonra, arya, faceless men'e ihanet edip kendi kafasındaki kişileri öldürmeye başlasa bile, bu aslında jaqen'in çoktan planladığı bir şey olacak.
ironborn olağanüstü genel kurulu, delegelerin yoğun ilgisiyle yapıldı. gördük ki, ironborn oy atmak yerine, bağırarak lider seçiyor. ilk önce kürsüye çıkan yara, "ben sizi bacınızım" söylemiyle, kardeşi theon'un da "evet, ben değil, yara bacınızdır" yardımıyla seçimi kazanacak gibiydi. ancak, arkalardan gelen euron greyjoy, theon'u "hadi ordan çüksüz" çıkışıyla yere serince, kongre salonunun havası birden değişiverdi.
euron, ekonomik ve sosyal vaadlere girmek yerine, "daenerys, benim çükümü yicek" gibi akıl almaz bir seçim vaadi ortaya koydu ve gördük ki, ironborn delegeleri 16 yaşında ergen kafasıyla oy veriyor. (kitapta, euron'un bir dragonhorn'u var ve bunu kullanarak ejderhaları çalacağı vaadiyle seçimi kazanıyor)
dizi, ironborn lordları arasındaki kırılgan ilişkileri anlatmak yerine, olayı direk yara vs euron olayına çevirdi. buna pek itirazım yok aslında ama seçim sonrası yaşanan olaylar acaip saçmaydı. euron, seçimi kazandığına göre, adadaki lordların ve onların adamlarının yarısından fazlası kendisini destekliyor. peki böyle bir ortamda, yara ve theon nasıl oluyor da ironborn donanmasının en iyi gemilerini hiç kimsenin haberi olmadan çalıyor? 1-2 gemi de değil. 50'den fazla gemiyi arakladı elemanlar. yuh artık. burası bana direk yara'nın theon'u kurtarmak için dreadfort'a girip, ramsey ve köpeklerine yakalanmasına rağmen, elini kolunu sallaya sallaya ordan çıkmasını hatırlattı. ya yara'nın ışınlanma yeteneği var ya da yine sıçışa gelen bir ironborn senaryosuyla karşı karşıyayız.
euron'un bu olaya tepkisi daha da komikti. orta çağ teknolojisiyle bir gemi ne kadar zamanda yapılıyor haberin var mı euron efendi? bir de yaşadığın çorak adada kaç tane ağaç var onu saydın mı? hadi diyelim, euron'un hammadde ve işgücü var. dany'nin westeros işgalinin başlamasının eli kulağındayken dizinin böyle bir şey yapması neyin kafasıdır anlamadım. 2 bölüm sonra, euron gökten zembille inmiş 100 gemiyle ortama akınca bu saçmalığın daniskası olmayacak mı? bari, ironborn donanmasını yarı yarıya paylaştırsaydınız yahu. dizi bazen öyle tercihler yapıyor ki, aklım hayalim almıyor yemin ediyorum.
bu arada theon'un isteğiyle, yara ve adamları büyük ihtimal jon snow'a yardım edecekler.
ah işte, en güzelini sona sakladım.
kitap okuyucularının, diziden öğrendiği en önemli bilgi ile açtık kuzeyin hikayesini. white walkerlar, children of the forest (cotf) tarafından yaratılmışlar!!
westeros tarihini bilmeyenler için ufak bir hatırlatma yapayım. cotf, westeros'ta daha ilk insanlar buraya göç etmeden önce yaşayan, doğa ile uyumlu ve güçlü büyü yetenekleri olan bir ırk. bran'a yardım eden leaf karakteri de bu ırkın günümüze kalan bir avuç temsilcisinden birisi. insanların, westeros'a göç etmesi ve yayıldıkları arazileri hızla tüketmesi yüzünden, cotf ile ilk insanlar arasında uzun süren savaşlar yaşandığı biliniyor. özellikle, cotf için çok önemli olan weirwood ağaçlarının yakılması, bu çatışmanın başlamasının en önemli nedeni. cotf, insan göçünü engellemek için aldığı radikal kararlardan ilki, westeros ile essos arasında o zamanlar var olan kara bağlantısını, yani arm of dorne'u yok etmek oluyor. bu başarılı olmayınca, benzer bir hareketi westeros'un ortasındaki the neck diye anılan bölgeyi suyla kaplamayı deniyorlar, ancak orayı bir bataklığa çevirmekten öteye gidemiyorlar. bilinen tarih, cotf ile ilk insanlar arasında 2000 sene süren savaşın, bir anlaşma ile son bulduğunu söyler. yine aynı tarihe göre, anlaşmanın üzerinden 4000 yıl geçtikten sonra westeros, white walkers saldırısına uğrar ve bu sefer cotf ve ilk insanlar, bu yeni tehdite karşı birlikte savaşmak zorunda kalırlar. hatta, duvarın yapılması için cotf, insanlara yardımcı olur.
bran'ın bu bölümdeki vizyonu bize gösterdi ki, aslında white walkers, children of the forest'ın insanlara karşı kullandığı bir silah olarak ortaya çıkmış. ancak, kontrolü kaybedildikten sonra bütün insanlığı tehdit bir güce dönüşmüş. bu, westeros'u anlayışımızı temelden sarsacak önemde bir bilgi.
böylesine önemli bir bilgiyi öğrendikten sonra bran, gece evdekilerin uyumasını fırsat bilip weirwood'a bağlanıp biraz xhamster bakmak istiyor ancak bağlantısı night's king tarafından hackleniyor. night's king'in bran'a dokunması, cotf tarafından yapılan ve bulundukları mağarayı koruyan büyünün de sonu anlamına geliyor ve ortam white walkerların işgaline uğruyor.
bu noktada ilginç olan, olaydan haberdar olan bloodraven'ın, bran'a "ben olmalısın" dedikten sonra, onu tekrar winterfell'e götüren bir vizyonun içine sokması. bu vizyonda, genç ned stark'ın, jon aryyn'in yanına robert baratheon ile birlikte kalmak içi gönderildiği sahneyi görüyoruz. benim bu sahnenin önemi ile ilgili bildiğim bir teorim tabi ki var, ancak dizinin bu konuyu işleyeceğinden pek emin değilim. (bu teori, stark, baratheon, tully, aryyn gibi ailelerin, lyanna-rhaegar olayından çok önce targaryenleri devirmek için plan yaptığına ve bu planları uygulamaya geçirmek için çocuklarını birbirine yaver olarak gönderip, ailelerini evlilik yoluyla birbirlerine bağladıklarına dayanıyor (stark-tully-aryyn evlilikleri). şu aşamada, bloodraven'ın, daha önemli olaylar varken neden bu vizyonu tercih ettiğine dair aklıma başka bir şey gelmiyor açıkçası.
bran, bu vizyonları izleyedursun, dışarıda önce summer, sonra leaf ve en son da hodor onu kurtarmak için kendilerini feda ediyorlar. dizinin geçmişinde çok ölen oldu ama hiçbirisinin bu kadar etkileyici olduğunu söyleyemem. hodor'un, bran tarafından warglanmasıyla beyin tramvası geçirdiği teorileri haklıymış ancak diziyi de bu sahneyi işleyişinden dolayı tebrik etmek lazım. diziyi yazanları eleştirmeye devam edecek olsam da, bu noktada yönetmen jack bender'e şapka çıkartıyorum. hani, öküzün önde gideni olmasam hodor'un bağırışlarında ağlardım gibi geliyor. üstüne aynı sahnede summer da gitti. geçen hafta shaggydog, bu hafta summer. sürüden ayrılan kurtlar birer birer ölüyor lan. (ghost ölürse, bir tek nymeria kalır ve o da bir kurt sürüsüyle takılıyor) haftaya ghost da ölürse çocuğumu yakarım yemin ederim. (bu arada bran'ın kuzeyin karlı karanlığında bulacak kişi büyük ihtimal benjen stark olacak)
bu noktada, kafamdaki bir başka soru, hodor'un neden vizyon içerisinden warglandığı sorusu. bloodraven, night's king'in mekanı bastığını farkında olsa gerek ki, bran'a "arkadaşını dinle" diyor. peki bu noktada, neden bran uyanıp hodor'u warglamak yerine, vizyonda kalıp geçmişteki hodor üzerinden kontrol etme olayına giriyor? buna neden gerek vardı pek anlamadım. sanırım bu kısımları tam olarak değerlendirebilmemiz için, bu konular hakkında daha detaylı bilgi edinmemiz gerekecek. ben şu ana kadar, bran'ın gördüklerinin aslında geçmiş değil, geçmişin bir yansıması yada bir kaydı gibi görüntüler olduğunu düşünüyordum. ancak bran, hodor'da beyin hasarı yarattıysa, belli ki geçmişi de etkileyebiliyor. bu noktadan sonra, geçmişte başka hangi olayları etkiledi diyerek yüzlerce teori üretileceğini tahmin edebiliyorum.
yazıyı sonlandırmadan önce, hikayenin geneliyle ilgili bir tespit sıçmak istiyorum. daha önceki entrylerimde, george r. r. martin'in, hemen hemen bütün eserlerinin temelinde savaşın ne kadar kötü bir şey olduğu olgusunun yattığından bahsettim. bugün de, white walkerların, savaş kazanmak için ortaya çıkarılmış bir nevi biyolojik silahlar olduğunu öğrendik. aynı bölümde, ateş fanatikleri de, daenerys'i ile işbirliği yapmak için sahneye başka bir aktör çıkardılar. ben, fantezi kitaplarında alegori aramaktan nefret ederim ama yazarımızın gerçek tarihten ne kadar fazla etkilendiği de aşikar. bana göre, white walkerlar biyolojik silah iken, ejderhalar ve genel olarak ateş büyüsü de, nükleer silahları temsil ediyor. yani, çok yakında, westeros kuzeyinden biyolojik ve güneyinden nükleer silahlarla gelen orduların istilasına uğrayacak. yazarımız, serinin sonunun "bittersweet" olacağını söylemişti. yani, serinin sonunda belki bir zaferden söz etmek söz konusu olacak ama bunun bedeli çok ağır olacak. belki, daenerys, babası deli kral gibi ortalığı yakma obsesyonunun pençesine düşecek ya da elindeki silahların kontrolünü tamamen kaybedecek. belki de jon, insanlığı hem dany'nin hem de white walkerların gazabından kurtarmak zorunda kalacak. belli ki, sonunda tahta oturacak kişinin yöneteceği westeros, hikayenin başladığı noktadan çok farklı bir yer olacak.
buz ve ateşin şarkısı, iki kitle imha silahının arasında kalarak can veren masumiyetin ve doğanın ağıtı mı olacak yoksa?
--- spoiler ---