Geleceğe Dönüş Serisindeki Sadece Orijinal Dilinde Anlaşılabilen İnce Espriler

Geleceğe Dönüş (Back to the Future) serisini çoğu insan küçükken izlediği için kaçırmış olabilir ancak İngilizce kelime oyunlarının olduğu ve yalnızca orijinal dilinde anlaşılabilen pek çok espri varmış bu filmlerde.
Geleceğe Dönüş Serisindeki Sadece Orijinal Dilinde Anlaşılabilen İnce Espriler

back to the future, farklı zaman dilimlerinde geçtiği için bu zamanlardaki kültür farklılıklarını, ince ve çok komik kelime esprileriyle çok güzel ortaya döken bir film serisi. gelgelelim bu esprilerin çoğu, türkçe'ye çevrilirken arada kayboluyor ve izleyici "bu ne demek ki" derken bulabiliyor kendini ya da hiç anlamayabiliyor. aslında bu kelimelerin ingilizcedeki bağlamları göz önüne alındığında gerçekten çok komikler.

aklımda yer eden bazı örnekler şunlar

- ilk filmde, marty 1955'teki kafeye gittiğinde kafedeki adam "bir şey ısmarlayacak mısın sen çocuk?" diye sorduğunda marty önce "bir tab (coca-cola'nın şekersiz varyantı gibi bir şey) alayım" der. tab 1960'lı yıllarda çıktığı için adam ne olduğunu bilmez ve marty'nin hesabı istediğini zannedip "bir şey ısmarlamazsan hesabı veremem" der.

sonrasında da "tamam o zaman pepsi free (pepsi'nin tab varyantı gibi) alayım" der. ancak pepsi free de 1980'lerde çıktığı için adam yine bilemez, marty'nin bedava pepsi istediğini zannedip "pepsi istiyorsan parasını vereceksin" der.


- ikinci filmde biff'i arabasını, malum gübre olayından sonra bıraktığı temizlikçi terry'den teslim alırken görürüz. terry, biff'e borcunun 300 dolar olduğunu söyleyince biff "300 bucks? that's bullshit" der. o zamanlar bullshit kelimesi argoya tam yerleşmemiş olsa gerek ki terry, biff'in söylediğini "300 dolar mı? resmen saçmalık" değil de "300 dolar mı? alt tarafı boğa bokuydu" şeklinde algılar ve "hayır biff, bu at bokuydu" (no biff, it was horseshit) şeklinde yanıt verir. seriyi her izleyişimde hiç şaşmaz, hep gülerim. :))

not: bu arada fark eden oldu mu bilmem; yine ikinci filmde marty ile yaptığı "keşke cubs'a para basabilsem" muhabbeti yapan yaşlı adam da terry'dir.


bir de biff'in deyimlerin içine sıçarak söylemesi ünlüdür, malum.

- why don't you make like a tree and get outta here der mesela sıkça. aslı make like a tree and leave olan, tree-leaf (ağaç-yaprak) arasındaki bağlantıyla ve leaf'in söyleniş benzerliğinden dolayı kelime oyunuyla leave halini almasıyla bu kalıba kavuşmuş deyim esasında "öyle bir yaylan ki gidişinle ağaçlar ve yapraklar sallansın" anlamında söylenir. tabi biff, deyimin yarısının içine sıçıp aslında anlamsız bir şey söyler. bu konu yüzünden dalga konusu olduğunun farkına varmış olsa gerek, ikinci filmde future-self'inden "düzgün söyle şunları" diyerek tokadı yer :)


- yine ikinci filmde biff, terry'den arabasını alırken alışverişten loraine ile arkadaşını görüp yanlarına gider. loraine'e "sana okulun en yakışıklı erkeği ile baloya gitme fırsatı sunuyorum" der. loraine de buna karşılık "işim var saçımı yıkayacağım" deyince "that's about as funny as a screen door on a battleship" der.

deyimin aslı "screen door on a submarine"dir. denizaltındaki sineklik şeklindeki bir kapı, içeriyi su basmasını engellemeyeceği için bu deyim de "işe yaramaz" anlamında kullanılır.
biff aslında loraine'in söylediğine karşılık bu deyimi "yemezler canım" anlamında kullanır; fakat deyimin içine s*çarak "savaş gemisindeki sineklik gibi" şeklinde söyler. marty de "savaş gemisi değil, deniz altı o, allah'ın salağı" diyerek biff ile dalgasını geçer.


filmin altyazılarında bu kısmın çevirileri, netflix dahil izlediğim her yerde yanlış yapılmıştı diye hatırlıyorum. uzun zamandır netflix'den izlemedim, belki düzeltmişlerdir.

bir de pek kelime oyunu sayılmaz ama ilk filmde marty'nin babasının badaklığı karşısında usanıp "tanrı aşkına george, doğmuş olmam mucize" demesi de ayrı komiktir.