Gelecek Oscar Ödülleri'nde Adını Sık Sık Duyacağınız Bir Film: Sing Sing

2024'ün hitlerinden olacağa benzeyen filmin geniş kritiği, buyrun.
Gelecek Oscar Ödülleri'nde Adını Sık Sık Duyacağınız Bir Film: Sing Sing

sanat iyileştirir ve insanı erdemli hale getirir

ve sonunda oldu. sadece bir film izledim, manevi olarak zenginleştiğimi hissettim. sing sing 'i deneyimlemek olağanüstü keyifliydi. 2024'ü bitirmemize yaklaşık 4 ay kala izlediğim bu güzel film, benim için -şimdilik- yılın en iyisiydi. görünen o ki, sene sonu listemin çok üstlerindeki yeri garanti. sing sing (2023-imdb linki)

2023 yılının sonbaharında, ilk kez toronto film festivali'nde, son derece kısıtlı bir izleyici kitlesi ile buluşan film, yönetmen greg kwedar'ın henüz ikinci uzun metraj projesi. yönetmenin 2016 tarihli filmi transpecos, çok parlak bir gerilim olmasa da, ilk deneme için aslında hiç de fena bir film değildi. bu film, sing sing'ten sonra meraklı izleyicilerin de bir şans vereceklerini düşündüğüm bir yapım.

sing sing, içerisinde üst düzey oyunculukları barındıran ve gerçek hayat hikayesinden uyarlanan bir film. yönetmen kwedar bu filmle hedefi 12'den vuruyor ve 2024 senesine sinema adına damga vuruyor. şimdi kısaca filmin konusuna değinelim;
(yazıda spoiler bulunmayacaktır. filmin kesinlikle spoiler yemeden izlenmesi gerekiyor.)

sing sing fragman


john "divine g" whitfield (colman domingo), işlemediği bir suçtan ötürü, new york'un ünlü sing sing hapishanesine atılır. divine g, serbest bırakılmasını kolaylaştıracak bir yol olan, sanatla iyileşme programı'na (rehabilitation through the arts / r.t.a.) katılır. burada mahkumlar, tiyatro oyununda görev alırlar. her mahkum, kendilerine verilen metinleri ezberler ve oyunda oynar.

clarence "divine eye" maclin (kendisi), sing sing'teki mahkumlardan biridir ve hapishanede sıkıntılı işlerine devam etmektedir. önceleri kendisi bu tiyatro oyununda yer almak istemez. clarence daha sonra john'un ve kendisinin dönüşümü için, kararını tekrar gözden geçirir ve programa dahil olur. divine lakaplı iki adam, divine g ve divine eye, william shakespeare eserlerinde yer alırlar (hamlet, bir yaz gecesi rüyası). program geliştirilip katılımcı sayısı artınca, mahkumlar artık kendi yazdıkları, orijinal oyunları oynamaya başlarlar. filmde paul raci tarafından canlandırılan mahkum brent buell 'in yazdığı; breakin the mummy's code (mumyanın şifresini kırmak) isimli oyunda oynayan mahkumlar, sanatın iyileştirici gücünü bünyelerinde hissettikçe, değişecek ve dönüşeceklerdir. ancak bu dönüşüm, bir çok açıdan kendilerine faydalı olsa da, belki de hiç tahmin edemeyecekleri duygusal çatışmalar, sosyolojik kutuplaşmalar ve gerçek hayatın negatif yansımaları, onları bekliyor olacaktır.

1996 yılında new york'taki sing sing hapishanesinde, mahkumları suçluluk psikolojisinden uzaklaştırma ve hapisten çıktıktan sonra, bir daha aynı yere dönmemesini sağlamak adına, bir rehabilitasyon programı başlatıldı. orijinal ismi rehabilitation through the arts olan programa katılan mahkumlar (sanat yoluyla iyileşme), ünlü yazarların oyunlarını sergileyip, sanatın iyileştirici gücüyle, hayatlarının aslında çok daha üstün amaçlarla bezeli olduğunu ve kendilerini gerçekleştirmenin imkansız olmadığını idrak etmeye başladılar. program o kadar başarılı olmuştu ki, programa katılıp cezasını biten mahkumlardan sadece yüzde 3'ü, hapishaneye geri dönüyordu. oysa bu oran çoğu cezaevinde yüzde 60'lara kadar çıkıyordu. yani hapise bir kez düştünüz mü, ömrünüz boyunca hayatınızın kararması çok kuvvetli bir olasılıktı. işte rta programı, bunun önüne geçmek adına oluşturulmuş ve mahkumların kalbinin düştüğü derin karanlıktan, onları kurtarmayı amaçlıyordu.

filmde izlediğimiz oyuncuların neredeyse 10'da 9'u gerçekten hapiste yatmış. dolayısı ile film fazlasıyla gerçek. özellikle baş yardımcı oyuncu olan clarence maclin, hırsızlık yüzünden gençliğini yakmış bir adam ve filmde kendisini oynuyor. o'nun dışında bir kaç istisnai oyuncuyu saymazsak, filmde göreceğiniz karakterlerin çoğu, cezasını tamamlamış ve özgürlüğüne kavuşmuş kişiler. sing sing'e geri dönüp bu sefer tiyatro amacıyla değil, gerçek bir hikayeyi anlatma amacıyla oradalar ve bizler için bu güzel filmde oynamışlar. ya da tekrar yaşamışlar diyeyim; belki de böylesi daha doğru olur. ayrıca filmde mike mike adlı karakteri canlandıran sean san jose de, başrol colman domingo 'nun uzun yıllardır arkadaşıymış.

filmin uyarlama senaryosunu yönetmen kwedar, önceki filminde birlikte çalıştığı clint bentley ile birlikte yazmış. filmde oynanan oyun breakin' the mummy's code ve john h. richardson'a ait komedi kitabı the sing sing follies 'ten uyarlanan film, tek kelimeyle kusursuz bir tonda metne dökülmüş. kwedar ve richardson'un buradaki başarısı takdire şayan.

sing sing öylesine büyülü bir film ki, sürprizleri bunlarla sınırlı değil. filmin yapımından para kazanan tüm kişiler, aynı yapım sürecinde/aşamasında beraber bulunduğu kişilerle eşit miktarda ödeme almış. yani nasıl hapishanede yemek alırsınız, herkese eşit miktarda yemek verilir, burada da aynı. yapım 5 aşamaya ayrılmış ve burada katkı veren her kişi bütçeyi aralarında bölüşmüş. aklıma hemen bizim imece usulü geldi. sing sing bu haliyle görüp görebileceğiniz en gerçek "dayanışma" filmi. işte filmin başarısının ardında yatan temel nedenlerden biri de bu. filmin aslında hiç "rol" yapmaması. bir nevi belgesel niteliğinde olması.

gelelim filmin 2025'teki 97. oscar ödül törenindeki şansına

en baştan söyleyeyim, sing sing şimdi belirteceğim 3 dalda aday oldu bile. yani bu üç daldan o kadar eminim ki, şimdiden size söyleyeyim bir kenara not edin; en iyi film, en iyi erkek oyuncu (colman domingo), en iyi yrd. erkek oyuncu (clarence maclin). bu üç dal sing sing için tartışmaya kapalıdır. o'nun dışında filmin, uyarlama senaryo, kurgu, yönetmenlik dallarında da şansı var ancak bunlar için şimdiden kesin konuşamam. 2025'in şubat ayında yazacağım oscar yazısında, filmin ödül şansını zaten enine boyuna irdeleriz. bu şimdilik bir ön bilgilendirme olsun. ne derecce büyük bir filmle karşılaşacağınız konusunda, mutlaka size fikir verecektir.

filmi izlerken şöylesi kutlu bir çatışma yaşadım; filmde hangi aktör daha büyük oynamıştı? başrol domingo mu? yoksa yardımcıda maclin mi? açıkçası ben bunu hala çözemedim. sadece bu iki adamı izlerken büyülendiğimi ve ikilinin oyunculuk sınırlarını zorladığını söylemem gerekir. bu aslında pek de tarzım değildir ama burada topu, siz okurlara atıyorum. filmi izledikten sonra siz de bir değerlendirin. sizce hangisinin oyunculuğu daha iyiydi?

şimdi de gelelim okurları heyecanlandıracak başka bir bölüme. az çok tahmin edeceğiniz üzere sing sing, vizyona girmesinin üzerinden tamı tamına 30 yıl geçen, seyirciyi derinden etkileyip, imdb'nin 1 numarasına çıpa atan the shawshank redemption 'a benziyor. ve bu benzerlik hiçbir şekilde kopya anlamı taşımıyor. çünkü sing sing zaten gerçek hayat uyarlaması. esaretin bedeli'nden 30 yıl sonra çekilmiş bu kadar iyi bir hapishane filmini deneyimlemek, elbette ki en çok, bu türde çekilen filmleri ve özel olarak o dev filmi sevenleri memnun edecektir.

filmin 1999 tarihli the green mile ile hikaye anlamında bir bağı yok. tek benzerlik ikisinin de hapishane filmi olması, onun dışında bir benzerlik söz konusu değil. bunlar dışında film yakın geçmişte deneyimlediğimiz çok özel bir film olan, sound of metal'e benziyor ve 1989 yılının klasiği dead poets society'e de uzaktan göz kırpıyor. bu iki filmde sanatın diğer iki dalının, bir grup insana erdem yüklediğini tecrübe etmiştik. bunlar sırasıyla; müzik ve edebiyat.

filmle ilgili siz değerli okurlara söyleyeceğim şeyler şimdilik bunlardı

şimdilik diyorum çünkü bu film çok uzun yıllar konuşulacak bir film olacak, buna eminim. sinema adına çok da parlak geçmeyeceğini düşündüğüm 2024 senesinin gözbebeği gibi duran bir film sing sing. yazıyı bitirmeden potansiyel seyirciye uyarımızı yapalım, filmden spoiler yememeye azami gayret gösterin. çünkü bu film spoiler yediğinizde zevkinizin bariz düştüğü filmlerden bir tanesi. filmde geçen bir replik bunu anlatıyor. bu film; yüreğinize biraz ağır gelebilir. bu sebeple tiyatroyla geçmişi ve tiyatroya sevgisi olan, duygusal olan, sanattan haz alan, hümanist birey olan, empati seviyesi yüksek seyirciyi epey zorlayacak bir film sing sing. dolayısıyla filmi izlemeden önce, kağıt mendil tedariğinize emin olun. çünkü filmi kuru gözlerle bitirmeyi başaramayabilirsiniz.

burada bir övgü de a24 yapım şirketine yapalım. a24 öylesine zekice yönetilen bir şirket ki, şu filmin haklarını alıp, yaklaşık bir yıldır filmini özenle işledi. film bir kaç festivalde çok kısıtlı seyirciye gösterildi ve neredeyse dünya prömiyeri yaptığı toronto'dan bir sene sonra gösterime girdi. abd gösteriminde bile kısıtlı sayıda salonda gösterildi ve hala bu filmi izlemek isteyen seyircinin en az %95'i filmi görebilmiş değil. apple tv+'ın yayın haklarını satın aldığı filmin, dijital platform gösterimi sanırım iki ayı bulur. yani oscar'da yarışacak filmlerin sezonu olan ekim-kasım aylarında film dijitalde doruğa çıkacak. bu muazzam yönetim için a24'ü ne kadar övsem az. doğal güzelliği besbelli olan ve çok başarılı, hafif bir makyajla kusursuz görünen bir kadın düşünün. işte a24 bunu şu anda en iyi yapan şirket konumunda. elindeki materyalin limitlerini zorluyor ve malını olabilecek en üst düzeyde pazarlamayı başarıyor. kurulalı 12 sene olup, 16 tane oscar alabilmek, her babayiğidin harcı değil.

işte sing sing böylesi bir filmdi, daha doğrusu deneyimdi sevgili okur

filme başyapıt ya da klasik olur diyebilir miyim? kendim için evet. çünkü sing sing şimdiden başucu filmim oldu ve benim için bu filmin önemi çok çok büyük. ancak filmin, yönetmen greg kwedar'ın mucizesi olduğunu ya da sinemaya olağanüstü bir damga vurduğunu, kwedar sineması diye bir tür yarattığını, yani "kurucu sinema" olduğunu söylemek zor. filmi daha çok, duygulara hitap eden, sanatın farklı dallarını bünyesinde bulunduran ve sinemanın en saf ve gerçek haliyle izleyiciyi buluşturan, duygusal bir belgesel olarak sınıflandırmamız/tanımlamamız gerekir.

sing sing'i izlerken, filmin çoğu yerinde kendinizi bir tv dizisi, belgesel ya da tv programı izliyor gibi hissedebilirsiniz. emin olun ki bu, yönetmenin kasıtlı yaptığı bir şey. bütçe düşüklüğü sebebiyle asla değil. yönetmen kwedar filmini, doğal ışık (güneş ışığı) ve kapalı yerlerde en doğal tona yakın olarak çekmiş. bunun sebeplerini sayayım; filmin gerçek hayattan uyarlama olduğunun vurgusu/anlaşılması, tiyatronun insanların direkt önünde icra edilen bir sanat olması sebebiyle, gerçek ışığın tiyatrodan alınan keyfi maksimuma çıkarması, hapishanedeki mahkumların, kırlarda koşma, ormanda yürüme ve güneş ışığına olan ihtiyaçlarının seyirciye hissettirilmesi. işte bu sebeple, filmdeki her türlü detayın, incelikle düşünüldüğünü unutmayınız.

değerli seyirci, size tüm samimiyetimle söylemek isterim ki, 21. yüzyılda vizyona girmiş olan, muhtemelen en iyi hapishane filmiyle karşı karşıyayız. sing sing 'in beğeneceğiniz bir film olacağını umuyor ve bu filmi size müjdelediğim için fazlasıyla mutlu olduğumu belirtmek istiyorum. hiçbirimiz mükemmel değiliz. sadece hapishanede yatan mahkumlar değil, hepimiz sanatla iyileşmeye ve ruhumuzu yüceltmeye ihtiyaç duyarız. işte bu filmin böylesi bir gücü var. ruhunuza iyi geliyor ve sizi sanata doyuruyor. sing sing, oscar sezonuna çok güçlü gireceği kesin olan ve çok konuşulacak filme kayıtsız kalmaması gereken tüm "güzel sanatlara duyarlı" izleyicinin, "kesinlikle kaçırmaması" gereken bir yapım. çünkü sing sing hümanizmi harika betimliyor ve hepimizin bir gün "içeri" girme adayı olduğumuzu unutmamamızı, ancak ve ancak empati geliştirme becerisi edindiğimizde gerçekten bir insan olabileceğimizi vurguluyor. işte sing sing bu erdemleri bize layığıyla anlatabildiği için pırıl pırıl, sıra dışı ve harikulade bir film. <3

letterboxd puanı + ilk izlenim ve yorum: 5/5 link

ekleme: filmde çalan o mükemmel şarkının linkini, yazıya eklemesem olmazdı. bu nefis şarkıyı çalma listenize eklemeyi unutmayın. abd'li müzisyen adrian quesada'nın like a bird 'ü, tüylerimi diken diken eden, harika bir müzik. şarkının vokalinde ise abraham alexander var. yolu oscar olsun!

adrian quesada - like a bird (sing sing original soundtrack)