Girdiğiniz Ortamlarda Kendinizi Kolayca Kabul Ettirmek İçin Bilmeniz Gereken Birtakım Kurallar
1. onların bir kopyası olun.
1999'da new york üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre insanlar bir müddet sonra farkında olmadan karşısındaki insanın davranışlarını, mimik ve jestlerini taklit etmeye başlıyor ve bu fenomene chameleon etkisi adını veriyorlar. yani bukalemun etkisi.
bu araştırmada, araştırmacılar kadın ve erkek öğrencileri bir araya getiriyor. bunlardan birer partner seçmeleri isteniyor (tabii, bu partner rolünde olanların bazıları deneyin gerçek amacından haberdarlar ama diğer katılımcılar bunu bilmiyor) ve çeşitli görevler veriliyor. bu deneycilerden bazıları görevler süresince denek partnerlerini çeşitli seviyelerde taklit etmeye başlıyor. yani kimisi bu taklit işini en az ölçüde, kimisi en üst noktada yapıyor. görevler tamamlandığında deneklere partnerlerinden ne kadar hoşlandıkları soruluyor ve ortaya şu sonuç çıkıyor: kendilerinin mimik ve jestlerini çok daha fazla taklit eden partnerle çalışan denekler partnerlerini sevdiğini söylüyordu. yani, deneye göre insanlar, kendilerini taklit eden diğer insanlarla daha kolay uyum sağlıyor, daha fazla gönül bağı kuruyor.
2. onların çevresinde çok daha fazla zaman geçirin.
bizde bir laf vardır, hepimiz biliriz: gözden ırak olan, gönülden de ırak olur. işte buna benzer bir fenomen daha var psikolojide: mere exposure effect. pittsburgh üniversitesi'nde yapılan birmere exposure effect. yani, maruz kalma etkisi. bu fenomene kısaca değinelim. bir insan bir şeye ya da kişiye çok fazla aşina olduğunda ondan hoşlanma, onu tercih etme eğiliminde bulunur.
araştırmada, psikologlar 4 tane kadın deneyciye psikoloji dersinde öğrenciymiş gibi gelmelerini ister. bu kadınların her biri farklı zaman aralıklarında derse katılırlar. bir süre sonra, psikologlar erkek öğrencilere dört kadının da fotoğrafını gösterir ve erkekler, kendisiyle hiçbir iletişim kurmamalarına rağmen derse en çok gelen kadın deneyciye daha fazla ilgi duyarlar.
hatta mit araştırmacılarının yaptığı çok daha eski bir araştırmaya göre de, birbirine yakın yaşayan öğrenciler, birbirine daha uzak yaşayan öğrencilere göre daha kolay arkadaş oluyormuş.
bu iki araştırmaya baktığımızda, insanlar kendisine aşina gelen kişileri daha çok sevmeye eğilimlidir. bu nedenle, uzak olan arkadaşlarınızla dahi arayı soğutmayın, hem kendinizi unutturmayın, hem de onun radarındaki potansiyel arkadaşları eleyin. hehehe.
3. diğer insanlar hakkında övgüyle bahsedin.
insanlar kendi kafasında, sizin diğer insanları tanımladığınız özelliklerle sizin kişilik özellikleriniz arasında benzetmeye gidecektir. bu fenomene spontane kişisel özellik aktarımı (spontaneous trait transference) deniyor.
bir araştırmaya göre insanlar, diğerlerinin tanımlandığı özelliklerin gerçekten onları yansıtmadığını bilse bile bu fenomenin ortaya çıktığını söylüyor. yani, a kişisinin b kişisi hakkında yaptığı tanımlamaların gerçekten b'yi yansıtmadığını bilseniz bile, siz ister istemez kafanızda, a kişisinin kişisel özellikleri ve onun b kişisini tanımladığı özellikleri arasında bir bağ kuruyorsunuz.
siz birinin ne kadar zeki ve sevecen olduğundan bahsederseniz, insanlar sizi de bu saydığınız sıfatlarla ilişkilendirecektir. aynı şey tam tersi için de geçerli tabii. siz birisi hakkında olumsuz yorum yaptıkça insanlar bu yorumları sizinle ilişkilendirecek.
4. modunuzu yüksek tutun.
emotional contagion (duygu bulaşması) denilen bir durum var. bu durum, insanların çevresindekilerin ruh haline büründüklerini, onların hissettiği duyguları hissetmesini ifade eder. kısacası, mutlu bir insanın yanında daha mutlu, agresif insanların yanında kendinizi daha rahatsız ve hoşnutsuz hissedersiniz. bu sebeple, siz pozitif oldukça, çevrenizdeki insanlar da pozitif olacaktır. sonuçta kimse 7/24 mızmızlanan birinin yanında durmak istemez, değil mi?
5. çevrenizdekilerin arkadaşlarıyla arkadaş olun.
triadic closure: bu kavrama göre, eğer a ile b ve a ile c arasında bir bağ varsa, b ile c arasında da bağ olma olasılığı daha yüksek. bu da, ortak arkadaşları olan insanların daha da yakın olmasını sağlayan etkilerden.
bu etkiyi örneklendirmek amacıyla british columbia üniversitesi'ndeki öğrenciler, facebook'ta rastgele kişilere arkadaşlık isteği gönderen bir program tasarladılar. sonuçlara göre insanların kendileriyle daha fazla ortak arkadaşı olan kişilerin arkadaşlık isteğini kabul etme oranı, hiç ortak arkadaşı olmayanlara göre daha yüksekti. yani, ortak arkadaş sayısı arttıkça o kişinin arkadaşlık isteğini kabul etme eğilimi de artıyordu.
6. karşınızdakine her zaman övgüde bulunmayın.
kişilerarası çekicilikte kazanç-kayıp teorisine göre, etkileşim içinde olduğunuz insanlara her zaman değil de ara sıra bulunduğunuz övgüler daha etkileyici oluyor.
minnesota üniversitesi'ndeki araştırmacıların 4 farklı senaryoda yaptığı bir deney var. 80 kadın öğrenci ve deneyci bir araya getiriliyor ve ikili gruplar halinde bir görevde bulunuyor. birincisinde sürekli pozitif; ikincisinde tamamen olumsuz; üçüncüsünde olumlu başlayıp giderek olumsuzlaşan ve dördüncüsünde ise olumsuz başlayıp giderek pozitifleşen değerlendirmelerde bulunuluyor. deney sonunda denekler, olumsuz başlayıp olumlu değerlendirmelerde bulunan partnerlerini daha çok sevdiklerini ifade etmiştir. (alıntı yaptığım sitede yanlış yazılmış, makaleye göre doğrusunu yazıyorum buraya.)
7. samimi ve ehil biri olun.
sosyal psikolog olan susan fiske, insanların diğerlerini onların samimi ve yetkin/ehil olmalarına göre yargıladığını iddia eden bir teori üzerine temellendirdiği basmakalıp içerik modelini ileri sürmüştür.
bu modele göre, eğer kendinizi samimi olarak gösterirseniz (örneğin rekabetçi değil de arkadaş canlısı olarak), insanlar size güvenebileceğini hissetmeye başlayacaktır. eğer kendinizi yetkin, donanımlı olarak gösterirseniz (mesela finansal ve eğitim yönünden yüksek bir statüdeyseniz) insanlar size saygı göstermeye daha yatkın olacaktır.
tabii önce samimi yanınızı, sonra yetkinliğinizi göstermeniz daha doğru olacaktır.
8. kusurlarınızı zaman zaman açığa çıkarın.
pratfall effect'e, yani pratfall etkisine göre, insanlar siz bir hata yaptığınızda sizden daha çok hoşlanmaya meyillidir. tabii, bu sadece sizin genelde ehil biri olduğunuzu düşündüklerinde geçerli. böylelikle, sizin o kadar da kusursuz olmadığınızı gösteren bu minik hatalar, çevrenizdekilere sizin aslında ilişki kurulabilir ve yer yer de zedelenebilir biri olduğunuzu düşündürtecektir. bununla da ilgili bir deney var.
9. ortak değerlerinize vurgu yapın.
bir araştırmaya göre insanlar, kendilerine benzeyen insanlara daha çekici gelmekte. buna benzerliğin getirdiği cazibe etkisi denmekte. bu araştırmada psikolog, cinsellik ve siyaset gibi tartışılagelen farklı konularda zıt düşünen öğrencileri bir araya getiriyor ve bir eve yerleştiriyor. deneyin sonunda öğrenciler, kendileriyle aynı doğrultuda düşünen ev arkadaşlarını sevdiğini söylüyor.
yani, siz de biriyle daha yakın olmak istiyorsanız, onunla paylaştığınız ortak değerleriniz üzerine düşünün ve bunlara vurgu yapın.
10. onlara düşünmeden, gelişigüzel şekilde dokunun.
bu dokunma şekline subliminal dokunuş deniyor; muhatabınızın zar zor fark edebileceği hafiflikte ona belli belirsiz, tesadüfi şekilde dokunmanız gerekiyor. bu konuda iki araştırma mevcut. biri, bir kitapta dile getiriliyor. bu çalışmada, bir erkek bir köşede bekliyor ve oradan geçen kadınlarla konuşmaya çalışıyor. deney sonunda, muhatabın koluna hafifçe dokunarak yapılan sohbet sayısının, hiçbir şey yapmadan yapılan sohbet sayısını ikiye katladığını ortaya çıkarıyor.
diğer deney ise müşterilere hafifçe dokunan garsonların, hiç temasta bulunmayan garsonlara göre daha fazla bahşiş aldığını gösteriyor.
özetle, karşı tarafa rahatsızlık vermeyecek ve çok da abartmayacak şekilde hafifçe temaslarda bulunun.
11. gülün.
her ne kadar milletçe gülmeyi unutsak da, gülmenin size kazandıracağı iki şey var:
a. siz gülümsedikçe göze daha cazibeli geleceksiniz.
b. insanlarla tanışırken gülümsemişseniz, bu daha sonra onlar tarafından hatırlanmanıza yardımcı olacak.
12. insanlar kendilerini nasıl görmek istiyorsa onları o şekilde görün.
kendini doğrulama teorisine göre hepimiz, olumlu ya da olumsuz kendi fikirlerimizin, görüşlerimizin veya inançlarımızın diğer kişilerce doğrulanmasını, onaylanmasını istiyoruz. stanford ve arizona üniversitesi'nde bununla ilgili yapılan bir araştırma sürecinde iki deney yapılıyor. bu deneylere göre yüksek özsaygıya sahip insanlar övülmekten hoşlanıp olumsuz eleştiriler duyduklarında kötü hissederken, düşük özsaygısı olan insanlar övülmekten hoşlanmıyor ve kötü hissetseler bile kendilerine yapılan olumsuz eleştirilerin doğru olduğunu düşünüyor.
bir başka araştırma da, insanların bizim hakkımızdaki kanıları kendimizinkilerle örtüşüyorsa onlarla ilişkilerimiz daha sorunsuz, düzgün yürüdüğünü söylüyor (doğal olarak). çünkü anlaşılmış hissediyoruz ve bu da bizi samimiyet noktasında daha ileri götürüyor.
13. onlara bir sır verin ya da içinizi açın.
yine yapılan bir araştırmaya göre siz insanlar hakkında biraz daha kişisel ve özel bilgiler öğrendikçe aranızda bir güven bağı oluşuyor. siz de onlardan özel yaşamına dair bilgiler edindikçe o kişi size daha yakın hissediyor ve ilerleyen zamanlarda içini açma konusunda tereddüt yaşamıyor.
14. insanlardan iyi şeyler bekleyin.
pygmalion etkisi denilen bir etki var. bu etki, insanlardan bir şeyler beklediğimizde onların o beklenti doğrusunda hareket etmeye başladıklarını ifade eder. sözgelimi, siz bir insanın bir meşgalesinde onun ne kadar başarısız/başarılı olduğunu söyledikçe onun o işte başarısız/başarılı olmasını tetiklemiş olacaksınız. bu sebeple, siz de çevrenizdeki insanların size arkadaş canlısı olarak davranmalarını istiyorsanız, ona o şekilde hissettirin ki o beklentinizi gerçekleştirmek durumunda kalsın.
15. ondan hoşlanıyormuş gibi yapın.
reciprocity of liking (yani hoşlanmanın karşılıklı olması), fenomenine göre birinin bizden hoşlandığı kanısına vardığımızda biz de o kişiden hoşlanmaya meyilli oluyoruz. tabii, bunun tam tersi için de aynı şey söz konusu. birisinin bizden hoşlanmadığı izlenimine kapılırsak biz de o kişiden hoşlanmamaya eğilimli oluyoruz.
bununla da ilgili bir deney var. deneyde katılımcılar gruplara ayrılıyor ve onlara bazı katılımcıların belki de kendilerinden hoşlandığı söyleniyor. bu gruplar deneyci tarafından katılımcılar arasından rastgele seçilmiş kişilerden oluşturulmuş olmasına rağmen, deney sonunda katılımcılar, en çok da güya kendilerini sevdiklerini düşündüğü insanlardan hoşlandıklarını söylüyor.
16. mizahi yönünüzü ortaya çıkarın.
iş yerinde bu, mizahi anlayışınızın durumuna göre riskli olabiliyor ve diğerlerinin gözündeki statünüze olumsuz etkisi de olabiliyor. bu yüzden, bunun dozunu sizin ayarlamanız gerekiyor.
17. insanların kendileri hakkında konuşmalarına izin verin.
harvard araştırmacılarının yaptığı bir deneye göre kendiniz hakkında konuşmak, tıpkı yemek, para ve seks kadar faydalı bir şey olabilir.
bu çalışmada araştırmacalar, katılımcıları fmri makinesine oturtarak onlardan ya katılımcıların kendi düşüncelerine ya da diğer insanların düşüncelerine yönelik sorulan sorulara cevap vermelerini istedi. duruma göre de bu cevapların ya özel olarak kalacağı ya da yakınlarıyla paylaşılacağı söylendi. sonuçlar gösteriyordu ki katılımcıların yanıtlarını aleni şekilde söylediği durumlarda, beyinlerinin motivasyon ve ödül ile bağdaşmış kısmı çok daha aktif oluyordu. hatta, kimse dinlemese dahi kendileri hakkında konuştuklarında bile durum böyleydi.
kısacası, bir insanın size kendisi hakkında konuşmasına fırsat vermek onda hem ödül algısı yaratacak, hem de bu sebeple sizinle kurduğu bu etkileşimde sizin hakkınızda daha olumlu anılar bırakmasını sağlayacaktır.