Günlük Hayat İçinde Ufak Değişikliklerle Büyük Tasarruf Yapmanızı Sağlayacak Taktikler

Hepimiz yaşam standardımızı yükseltmek istiyoruz ama bunu yaparken bir yandan da aşırı harcamalardan kaçınmak kesinlikle gerekli bir hal alıyor. Sözlük yazarları bu duruma ilişkin çok yararlı olabilecek taktiklerini paylaşmış.
Günlük Hayat İçinde Ufak Değişikliklerle Büyük Tasarruf Yapmanızı Sağlayacak Taktikler
iStock.com


çoğu midemdeki sorunlar yüzünden kahveyi bırakıp, dışarıdan yemeyi azaltmamla geliştirdiğim tasarruf yöntemleridir bunlar.

-kahveyi bırakmak ayda 300 tl gibi bir rakam tasarruf etmemi sağlıyor.

-pastanelerde kullanılan malzemeler sanayi tipi oluyor. örneğin: alba marka yağ, ovalex adlı kıvam artırıcı yine sanayi tipi unlar kullanılıyor. bir kase supangleye, profitorele, kazandibine 10 tl vermektense kendim yapıyorum. koca tepsi kazandibi 5 tl gibi bir rakama mal oluyor. (hem de en iyi sütü, unu kullanıyorum). yaş pastayı (üşenmezsem) kendim yapıyorum.

- aracıdan değil, direkt üreticiden almaya çalışıyorum. örneğin, ankara ulus'ta çantacılar çarşısı var. kızılay'da 80 tl'ye satılan çantayı atölyeden 30-40 tl'ye alıyorum.

- kıyafet alırken modaya uygun parçalar değil de klasik parçaları tercih ediyorum. böylece modası geçti diye yeni kıyafet almam gerekmiyor. mesela, bu sene moda olan paçası saçaklı kot ya da gül işlemeli mavi-beyaz cizgili gömlek seneye demode olacak ama bedenime yakısan klasik kesim jean üstü normal mavi-beyaz çizgili gömleği her sezon giyerim.

- ayak sağlığı çok önemli. ucuz ayakkabı almam, ucuz topuklu hiç almam. o kadar para verdiğim ayakkabıyı sırf topuğu çizildi diye kenara koymaya gönlüm el vermediğinden toplu taşıma kulanacaksam babet ya da spor ayakkabı giyip ofiste ayakkabımı degiştiriyorum. (hem otobüse yetisırken rahat koşuluyor :) )

ekmeği, birayı, yoğurdu, peyniri ve sucuğu evde yapıyorum. sebze ve meyveler ucuz ve lezzetliyken salça, reçel, kurutulmuş sebze vs yapıyorum.

ayrıca, bahçeli evde olduğumdan bahçede sebze yetiştiriyorum ve kümes yaptım, her gün 4 yumurta alıyorum.


bazıları yazılmış olsa da ben de kendi yöntemlerimizi paylaşmak istedim. israfın her türlüsünden kaçınmak gerektiğine inananlardanım.

@summerssecret'ın da önerdiği gibi yandaş marketler yerine (bkz: migros) ya da (bkz: carrefour)'dan alışveriş yapıyoruz. birçok kişinin düşündüğü gibi kesinlikle pahalı değil, kampanyalarla baya baya ucuza bile gelebiliyor alışveriş.

ilk ürün migros elma sirkesi. ben bu sirkeyi çamaşır yumuşatıcı olarak kullanıyorum. gülmeyin, ne kadar az kimyasal kullanırsak o kadar iyi. ilk denememde çok korktuk pis pis sirke kokacağız diye ama hiç de korktuğumuz gibi olmadı. bir kahve fincanı kadar sirkeyi yumuşatıcı gözüne koyun ve deterjanın etkisinden kurtulmuş çamaşırlarınızla mutlu mesut yaşayın. tabi ki yumuş yumuş olmasını da beklemeyin. 750 ml sirke 1,5 lira ve en az 10 yıkama kadar dayanıyor.

migros süt litresi 2 lira, üstelik (bkz: sek) yapıyor, yani hem tasarruf sağlıyoruz hem de boykota devam ediyoruz.

yine migros'ta satılan (bkz: abant su) mesela. bizim suyumuz kesinlikle bu. hem tadı bize uygun hem de fiyatı damacana sulardan daha ucuz.

şöyle ki abant 5 litrelik fiyatı 1,70 lira, damacanalar 19 litre ve 7-9 lira arası hemen hemen. abant suyun 20 litresi 6,80 liraya geliyor.

carrefour'un da dönem dönem çok başarılı kampanyaları oluyor, marketten alışveriş sırasında verdikleri kitapçıkları vaktiniz varsa inceleyin derim. %50 indirimleri bile yakalayabiliyor insan.

gıda alışverişi dışında belirtmek isterim ki, biz sigarayı bıraktık. yaklaşık 20 yıllık tiryakiler olarak hiç kolay olmadı ama oldu, başardık. darısı bırakmak isteyip de bırakamayan herkesin başına.

içkiyi de minimuma indirgedik. ayda 3-5 diyelim. o da evde. 

bunun dışında dışarda yemek yemeyi de lahmacun, döner, sushi vb. evde yapılamayacak yemekler dışında kestik.

abur-cubur, ambalajlı gıdaların hepsini kestik. bunu, içindekiler kısmını okuduktan sonra yapmaya karar verdik. onun yerine evde sağlığa daha az zararlı kurabiye, çerez vb. şeyler yapmaya gayret ediyoruz.

kıyafet meselesi ise en kolayı oldu. ekşi sözlük'teki birçok yazarın da dediği gibi, ihtiyaç haricinde neredeyse hiç bir şey almıyoruz denebilir. insanın nefsini yenmesi hiç kolay olmuyor elbette, arada kaçaklar olmuyor mu tabi ki oluyor ama kararlı olmak ve direnmek kesinlikle işe yarıyor.

evdeki ampullerin hepsini led ampullerle değiştirdik. kesinlikle tavsiye ediyorum.

ekonomik düzen bu derece bozuk olmasa da ekonomi yapmak insana kendini daha iyi hissettiriyor. keşke elimizden ihtiyacı olanlara yardım etmek de gelse.


dışardan yemek yemiyorum. bunu tasarruftan ziyade kullanılan yağ, malzeme, mutfak gibi detayları düşünerek yapmıyorum. fiyatı ne olursa olsun evi de kendimi de eşyaya boğmamak için ihtiyaç duymadığım hiçbir şeyi almıyorum. sahip olunan her eşya külfet gibi geliyor bana. sigara kullanmıyorum. ayda 2 şişe şarap alıyorum ve onun dışına nadiren çıkıyorum. arabam yok, benzin almıyorum. çok sosyal bir hayatım da yok. yani genelde hayatımda birçok şey yok. bir kiraya bir de organik gıdaya çalışıyorum anlayacağınız. ancak bu şekilde tasarruf edebiliyorum.

sigara değil tütün içmek. 

yemekhanede yemek yemek ve evde düzenli yemek pişirmek/kahvaltı yapmak. 

alkolü azaltmak, mümkünse dışarıda fazla içmemek. 

cidden ihtiyacın varsa bir şey almak. (kıyafet vs.) 

uçak biletlerini önceden almak, son dakikaya bırakmamak. kampanyaları takip etmek.

kuaföre gitmemek, saçını kendin kesmeyi öğrenmek. (bu biraz da kuaförlerin her seferinde saçımı istediğimden fazla kesmesinden dolayı bir kaç yıldır uyguladığım bir yöntem) 

ağda gibi şeyleri de evde yapmak aynı şekilde. hatta mümkünse 1 yıl kısıp lazere para ödemek ama sonradan çok rahat etmek.

dışarıda zırt pırt kahve içmemek. bir kahve 8-9 lira ve haftada 5 defa içseniz cidden benim gibi bir öğrenci için önemli bir para, bugün kahveye ne kadar çok harcağımı fark ettim. 

yandaş marketlerden alışveriş yapıp, onlara para kazandırmak istemiyorsanız ve aynı zamanda tasarruf da yapmak istiyorsanız migros, carrefour gibi marketlerin kendi üretimi ürünleri almak. baya uygun oluyor fiyatları hem de çok daha kaliteli olduğunu düşünüyorum.

ha bir de son olarak aylık akbil kullanmak sanırım.

starbucks'tan bir venti ( büyük boy) kahve alın, fazladan bir boş bardak isteyin, starbucks çalışanları bunu vermek zorundadır, eğitimlerinde var bu. büyük boy kahveyi ikiye bölün, 2 adet küçük boy kahve elde edin, alın size yüzde 40 tasarruf.

bunu yaparken utananlar var, be arkadaşım ne var bunda, elin gavuru sizi küçük kahveyi pahalı satıp kazıklarken bir şey olmuyor da, bunu yapmak mı utanç verici. hiç çekinmeden yapın.

anlayamayanlar için edit: bir büyük boy filtre kahve 6 tl'dir. 1 küçük boy kahve 5 tl'dir. 2 küçük alsanız 10 tl yapacak, siz 6 tl ile aynı kahveyi alıyorsunuz. bu dediğim taktik neredeyse bütün yeyip içme bazlı franchising firmaları için geçerlidir. aynısını patates kızartması için, kızarmış tavuk için, soğan halkası için, kola için uygulayabilirsiniz.


evle iş yerim arasında 35 km'lik bir mesafe vardı,

ben bu yolu kendi arabamla gitmeye kalksam; 100 km'de fabrika değeri 7-8 litre olan ancak gerçek hayatta 8-9 litre aralığında seyreden aracımın yakıt masrafını, otopark ücreti ve köprü geçiş bedelini her gün ödeyecektim.

toplu taşıma kullanmam halinde en az 3 vesayit değiştirmek zorunda kalıyorum ve bunlardan biri metrobüs, dönüş için de keza aynı şekilde; toplam 6 vesayit olacaktı.

kısacası ben günde en az 15-20 lira gibi bir tutarı yalnızca toplu taşımaya işe gidip gelmek için harcayacaktım. kendi aracım daha da masraflı olacaktı.

oturmuş olduğum semtte spor salonlarının aylık ücretleri 150-200 lira bandında seyrediyor. bunu da yazalım bir kenara.

hafta sonları da şöyle bir çıkıp dolaşalım desek, onuda toplu taşıma sıkıntılı olacağı için mecbur arabayla yapsak farkettirmeden bir 10 litre benzin eksiliyor depodan. ayda 40 litre de oraya yazsak.

arabanın rutin kilometre bakımı, parça değişimleri, değer kayıpları falan hariç benim aylık minimum ulaşım maliyetim üç aşağı beş yukarı 700 lira civarında tutuyor. 150-200 de spor salonu demiştik. 850-900 lira gibi bir giderden söz ediyoruz aylık. biz bunu düz 1000 liraya yuvarlasak 12 ayda 12.000 lira gibi bir tutarla karşı karşıya kalıyoruz. 3 yılda 36 bin lira eder.

işte ben üç yıldır işe bisikletle gidip geliyorum. çalıştığım kurumda duş alma ve üzerimi değiştirme kıyafetlerimi muhafaza edebileceğim dolap imkanım olduğu için çok ama çok ciddi ölçüde tasarruf etmemi sağlıyor bu durum. çünkü yılın dört ayı hariç neredeyse her gün bisikletle gidiyorum işe, hafta sonları ulaşımı bisikletle sağlıyorum.

baştan alırken verdiğiniz para çok gibi gelebilir gözünüze ama iyi bir bisiklet üçüncü ayını doldurmadan hem maddi açıdan kendisini amorti ediyor hem de ciddi biçimde zaman kazandırıyor.

edit: arkadaşlar şöyle bir durum var; evimle işyerim arasında ki mesafe 35 km ancak bu entry'i yazdığım saatlerde evden işyerine kadar olan mesafeyi hesaplaması amacıyla açtığım yandex navi'nin belirttiği değer olan 46'yı sizlerle paylaşmışım. bu hatamızı bir düzeltelim evvela.

edit 2: bisikletle kat ettiğim mesafeye gelince; evimden sirkeci vapur iskelesi sahil yolu hattından 22 kilometre, e5 aksaray beyazıt güzergahından da 15 kilometre. buradan vapurla kadıköy'e geçip oradan da göztepe'ye 4 km kadar bisiklet sürüyorum. mesafe daha kısa oluyor ve maksimum 90 dakika sürüyor.


kural 1: satın almak için elimi uzattığım her ürün için "gerçekten buna ihtiyacım var mı?" sorusunu soruyor ve cevabını verirken kendimi kandırmıyorum. basit ama farkındalık yaratıp almaya çalıştığım pek çok şeyden vazgeçmemi sağlayan bir yöntem. varolan ihtiyaçlara verilen parayı azaltmaktan daha çok alışveriş yapıp mutlu olma ilüzyonuna karşı bir önlem sanırım. bir ekonomistin tavsiyesiydi sanırım ama kimdi hatırlayamadım. 

kural 2: her ay maaşım yatar yatmaz gram altın alıp o hesaba elimi sürmüyorum. hayatımda para biriktirememiş bir insanken şaşırtıcı bir şekilde para biriktirmeye başladım.

bi kavanoz aldım, kapağını deldim. gün içinde devamlı kağıt para harcıyorum. cebimde mutlaka madeni para kalıyor. bazen 1-2 lira, bazen 7-8 lira fark etmiyor. gün sonunda direkt kavanoza. kavanoza da dokunmak yasak. 1 ayda 350-400 tl çıkıyor içinden. kimden kötü?

bi de daha önceden de yazmıştım bi yerde. çevrenizdeki bilimum yancı, otlakçı yavşaktan kurtulun. bu en etkilisi.

siz türkçe'de nasıl diyorsunuz demek gibi olmasın ama türkçe'ye sanırım henüz yerleşmemiş ve youtube'da salgın haline gelmiş iki konsept var; meal prep ve capsule wardrobe.

ilki kısaca yemek planlama. 3 gün, 5 gün ya da bir haftalık yemeği bir seferde yapıyor, buzdolabında veya dondurucuda saklıyorsunuz. malzeme ziyan olmuyor, sağlıklı yiyorsunuz ve zamandan bayaaa tasarruf.

ikincisi, giysi dolabı planlama. renk ve stil paletinizi belirleyip bunun dışında kıyafet almıyor, toplam sayıyı sınırlıyorsunuz. yine zaman ve paradan tasarruf. ayrıca tüm dolap uyumlu olduğu için ne giyseniz düzgün kombin oluyor.

yaşam tavsiyesidir.


hedefli harcama yapmaya özen gösterin.
buna düzen ekleyin.

eğer ki gerçek anlamda birikim yapmak istiyorsanız para biriktirmekten daha çok düzenli harcama yapın.

sabit harcamalarınız olsun. ekstralarınızı ayın ortasından belirleyin.


bir sigorta fonu gibi mantaliteniz olsun.

yaşadıklarınızı yaşamınıza göre endeksleyin fakat risk oluşturabilecek her durum için fonlanma yapın.

yani; atıyorum 100 lira kazanıyorsunuz diyelim.
100 liralık bir kazanç size neler yapmayı, ne gibi yaşam sunmayı belirliyor? yaşam kalitesindeki etkisi nedir?

atıyorum kazandığınız bu miktarda ideallerinizi belirliyorsanız muhtemelen en güzel telefonu, en iyi ayakkabıyı kullanıyorsunuzdur. bu süreçte aksesuar veya seçenekleriniz çoksa bunlar muhtemelen eskimeye açık, kırılmaya, dökülmeye, kaybolmaya da meyilli şeylerdir. alım gücünüz ortalamanın gerisinde olup fakat; "ben her şeyin iyisini kullanırım" mantığını yaşıyorsanız eğer...

işte burada fonlama devreye giriyor.
yani aldığınız her şeyin bozulma, çalınma, kaybolma ihtimali için köşeye ayrı bir para atın.

diyelim ki atmadınız ve para biriktiremiyorsunuz.

ne oluyor bu sefer?

telefonunuzun camı kırıldı diyelim. direkt biriktirdiğiniz paradan alıyorsunuz.

arabanızın motorunda sıkıntı var ya da sigorta zamanı geldi. direkt biriktirdiğiniz paradan çekiyorsunuz.

bu gibi seçenekleri yaşam kalitesinin üstünde tutarsanız arada paranızın yetmediği ya da yetişemeyeceği dengesizlikler ortaya çıkıyor bu sefer eksiye düşüyorsunuz hatta gününüzü kurtaramıyorsunuz bile.

sonrada karta yükleniyorsunuz. sonrada ekside olduğunuz için para biriktirme hırsınız hiç oluyor.

o yüzden yaşam standartlarınızı iyi değerlendirmek istiyorsanız. ideallerinizi paranıza göre; paranızı hedeflerinize göre, hedeflerinizi belirlediğiniz düzene göre sıralayın.

bunu çok iyi yaparsanız paranız artıya geçecek ve siz bunu fazlalık olarak gördüğünüzde harcamak yerine biriktirmeyi seçerseniz çok daha iyi güvence sahibi olursunuz.

insanın köşede parası olması, kendisini güvende hissettirir.

bu da duruşu, özgüveni, ve doğru kararlar almayı yeğler.