Hansel ile Gretel Hikayesinin Anne, Ekmek ve Su Metaforları Üzerinden Freudyen Bir Okuması

Alman Grimm Kardeşler tarafından ilk olarak 1812'de yayınlanan hikayeye Sözlük yazarı "kedu", oedipus kompleksi ve diğer Freudyen açılardan bakarak sağlam bir yorum getirmiş.
Hansel ile Gretel Hikayesinin Anne, Ekmek ve Su Metaforları Üzerinden Freudyen Bir Okuması

hansel ile gretel çoğu masal gibi oedipal temaların işlendiği hikayedir, lakin burada ilginç olan karakterin sadece erkek olması değil, aynı zamanda yanında bir kız kardeşin de bulunmasıdır.

oedipus kompleksinin olduğu yerde "anne" figürünün varlığı yadsınamaz. hansel ile gretel hikayesi de sembolik olarak okunduğunda bu ikilinin bir açısının anne olduğu, böylece hikayenin temelindeki üçgenin yaratıldığı görülür. lakin, anne figürü bazı hikayelerde oldukça belirgin ve aktif bir rol alırken, bazılarında sadece bir isim olmaktan ileri gidemez. bu hikayede de, anne rolündeki karakter doğrudan varlığı ile belirmese de, aslında kardeşler üzerindeki etkin nokta, hatta olay örgüsünün kilit noktasıdır.

bütün hikaye üvey annenin çocukları ormana bırakması ile başlar

üvey anne figürü, masallarda "kötü"yü simgeler diye yüzeysel bir yorum yapmak oldukça yanlış olacaktır, zira bu hikayede görünmeyen fakat var olan üvey anne çok daha farklı bir konumda bulunmaktadır. öncelikle, annenin çocukları ormana bırakması iki yönlü olarak okunabilecek bir eylemdir. açı çocuklara çevrildiğinde, lacan'ın mirror stage düşüncesi farklı bir yön katacaktır. anne, koruyan ve besleyen figüründen çocukları ormana bırakması ile aksi bir portreye bürünmüştür. anne artık yemek sağlayan, korunak sağlayan figür değildir. ormana bırakılmak, çocuklar için terk edilme, anneden ilk kopuş, birey olmanın daha da önemlisi artık bağımlı olmadıklarının bir fiilidir. kendilerinin en temel güdüleri sağlanmadığından, ormanda kendi yiyeceklerini bulmalı, kendi korunaklarını sağlamalıdırlar. artık, anneden bağımsız bireyler olarak kendi ihtiyaçlarını giderebilmelidirler. anne açısından ise, bu durum belki de çocukları ev dışındaki topluma ilk adımı sağlamalarının sembolik bir okunmasıdır.

burada devreye giren ikinci bir sembol ise "ekmek"tir

ekmek, insanın en basit yiyecek öğesi, eve dönüş yolunu bulma aracı olarak kullanılmıştır. fakat ekmeğin kuş tarafından yenilmesi, gene çocukların oral ihtiyaçlarına yapılan bir göndermedir. bireyin duyduğu en büyük ihtiyacın beslenme olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ekmeği gene anne ile bağdaştırdığımızda bunun hem evi, hem de sütü sembolize ettiği fikrine rahatlıkla ulaşılabilir. bebek, beslenme açısından anneye muhtaçtır, annenin bedenine bağımlıdır. lakin bir müddet sonra anne, bebeğiyle bütün olmaktan çıkıp onu yavaş yavaş "bireysel"leştirmeye başlar sütten keserek. çocukların ormana bırakılması yine bu noktada artık oral olarak anneye bağımlılıktan çıktıklarının, ekmeğin hazır yenen bir madde olmadığının aksine kazanılması gerektiğini gösteren bir harekettir.

çocuklar evlerindeki ekmekten artık uzak oldukları için, cadının şekerden evi açlıklarına en cazip teklif gibi gözükür

evden, yani anneden ayrılışın henüz tecrübesizliğinde olan kardeşler elbette ki cadının sunmuş olduğu tatlı, renkli şekerleme evine kanarlar. çocuklar bu noktada beslenme ihtiyacı duyarlar, bir yandan da anne tarafından ihanete uğramış olduklarını düşündükleri için hayal kırıklığı içerisindedirler. cadı ise onlara, aksine, ihtiyaç duydukları dünyayı sağlayan figürdür. bir çocuğun ilgisini kandırabilecek her türlü yiyeceğe, temiz çarşaflara, mis yataklara, kısacası bir anne korumasına sahiptir, bir başka deyişle, bir anne figürü olarak cadı bunların hepsini sağlayabilecek niteliktedir, fakat ertesi gün ise tüm durum tersine döner. çocuklar ikinci defa anne figürü tarafından ihanete uğradıklarını düşünür, ikinci bir hayal kırıklığı ile artık "birey" olma yoluna girerler. artık bağımsız karakterler olduklarının bilincine varmaya çalışırlar.

lakin, bu noktayı tam olarak kavradıkları zaman eve dönüş yolunda geçmek zorunda oldukları nehirdir

yine burada beliren su sembolizmi vaftizden, cenin suyuna kadar olan geniş bir yelpazeye yayılabilir. su, çoğu zaman, gelişme, büyüme, yenilenme anlamları taşır. su sabit değildir, daimi devinimi içinde sürekli yenilenen bir oluşum olduğundan, genellikle de seyahat ile özdeşleştirilmiştir. homer'de karakterin denizden eve dönüşü, musa'nın suyu ikiye ayırması, nuh tufanı ve daha birçok bilindik yazınlarda su aşılması gereken, geçilmesi gereken simgedir kişinin içsel seyahatinde. kardeşlerin suyu birlikte değil ayrı ayrı geçmesi de, artık iki ayrı kişilik olduklarının, benlik gelişimlerinin suyu geçme ile başarıldığının bir yansımasıdır.

çocukların kısa süreli serüveni sonucunda yeniden eve varmaları ise tekrar başa dönme değil, yeni bir başlangıca adım atmadır. eve gelen kardeşler artık anneye veyahut eve bağımlı bireyler değillerdir. iki ayrı ve farklı insan olarak aile üyesi olma evresine girmişlerdir. ekmek artık onların da üretebileceği bir nesnedir sadece yiyebilecekleri değil. ev artık sadece yaşayacakları değil, paylaşacakları ve katkıda bulunacakları bir kavramdır.

yine freud'a dönecek olursak

orman id'i aktive eden bir kavram iken, ev egoyu ya da süperoguyu çağrıştıran bir alandır. lakin evde önceden anneye bağımlı olarak, id güdümünde yaşayan kardeşler artık toplum bilincine varmış, ego/süperego sahibi kişiler haline gelmişleridir.

Bu içerikleri de beğenebilirsiniz