Harry Potter ve Voldemort'un Seri Boyunca Pek Fark Edilmeyen Ortak Noktaları

Harry ve Voldemort'un esasında pek çok ortak noktası ve farkı vardı. İşte bunları Voldemort üst başlığında inceleyen bir yazı.
Harry Potter ve Voldemort'un Seri Boyunca Pek Fark Edilmeyen Ortak Noktaları

harry potter... lord voldemort'un tüm seri boyunca kendi kaderiyle savaştığı ve aslında harry potter'la birçok ortak noktası olduğu film/kitap serisidir.

lord voldemort'u sadece "kötülüğün somutlaşmış hali" olarak görmek haksızlık olur diye düşünenlerdenim. voldemort, sevgiyi hissedemeyen ve bu yüzden hayatındaki tüm motivasyonlarını güç ve ölümsüzlük üzerine kurmuş biriydi ve bunun sebebi, onun bir birey olarak eksik olmasından kaynaklanıyordu. o, insan ruhunun en temel yakıtı olan sevgiyi bilmeyen, istese bile bu duyguyu hiç hissedemeyen biriydi. tam da bu yüzden, yaptığı her şeyin ardında aslında bu eksiklik yatıyor. tom riddle olarak başladığı hayatta lord voldemort'un en büyük trajedisi, aslında doğduğu anda yalnızlığa mahkûm edilmesidir.


annesi merope gaunt, tom doğduktan kısa bir süre sonra hayatını kaybetmiş, babası ise onu hiç istememiştir. yetimhanede geçen yılları boyunca hiçbir zaman sevgi dolu bir ortamda bulunmayan riddle, insanlara güvenmeyi, bağlanmayı ya da birine karşı şefkat hissetmeyi öğrenememiştir bile. sevgi, onun için sadece zayıflığın bir başka türüydü ve bu duygudan mahrum kalışı, onun hayattaki tek hedefini belirledi: ölümsüz ve güç sahibi olmak. çünkü voldemort için ölüm, sevgi gibi bilinmez bir şeydi ve lord voldemort'un en çok korktuğu şey, kontrol edemediği ve hiç tanımadığı bir güçle karşılaşmaktı.

harry potter ile lord voldemort'a baktığınızda, aslında bu ikilinin birbirine düşündüğümüzden çok daha fazla benzediğini görmek mümkün. ikisi de öksüz ve yetim olarak büyümüş, ikisi de bir kehanetin merkezine yerleştirilmiş ve ikisi de kendi yollarını çizerken çevrelerinin etkisi altında kalmış ve aslında istemedikleri bir şeylerin mücadelesini vermek zorunda kalmışlardır. ama işte burada önemli bir fark devreye giriyor: harry sevgiyle büyürken, voldemort sevgisizlikle yoğrulmuştur. harry, annesi lily'nin kendisini korumak için hayatını feda etmesi sayesinde sevgiyi bir koruma kalkanı olarak taşımış, bu sevgi onun hayatındaki en belirleyici güçlerden biri olmuştur. voldemort ise tam aksine, annesinin sevgisinden yoksun doğmuş, babası tarafından terk edilmiş ve yetimhanede sevgisiz bir çevrede büyümüştür. bu sevgisizlik, onun için sevginin gereksiz bir duygu olduğu algısını doğurmuş, hatta sevgiye karşı nefret dolu bir tutum geliştirmesine yol açmıştır. bir başka ortak noktaları da büyük bir kehanetin merkezinde olmalarıdır. trelawney'in yaptığı kehanette voldemort'un eşiti olarak tanımlanan harry, aslında voldemort'un bir yansıması gibi.

lord voldemort, harry'nin varlığını kendi gücüne bir tehdit olarak görmüş ve kehaneti engellemek için her şeyi yapmıştır. aslında bu durum lord voldemort'un ölüm korkusunu çok iyi bir şekilde özetliyor, çünkü daha önce de söylediğim gibi; ölüm, onun için tıpkı sevgi gibi hiç bilmediği ve tanışmadığı bir kavram, doğal olarak kendini tehdit altında hissettiği anda bu tehditi ortadan kaldırabilmek için her şeyi deniyor. lord voldemort'un sevgiyi bir zayıflık olarak görmesi çok doğal, çünkü hayatı boyunca sevgiyle tanışmamış biri olarak, lily'nin sırf harry için kendini feda ettiğini görüyor. onun için sevgi tamamen zayıflık ve ölüme dolaylı yoldan davetiye. aslında voldemort, harry'i öldürmeye gittiğinde lily'i öldürmeyecekti, bu bile aslında bize çok güzel bir mesaj veriyor. çünkü voldemort, lily'den harry'i öldürmek için kenara çekilmesini istediğinde, onun kenara çekileceğini zannediyordu, sevgi kavramına o kadar uzak birinden bahsediyorum. sevgi, onun anlayamadığı ve asla sahip olamayacağı bir şeydi. bu yüzden, harry'yi küçümsemiş ve onun sahip olduğu en büyük gücün sevgi olduğunu asla kabul etmemiştir. dumbledore bile bu konuda "sevgi, voldemort'un asla anlayamayacağı bir şeydir." demişti. harry'nin arkadaşlarına, ailesine ve hatta tanımadığı insanlara duyduğu sevgi, onun voldemort karşısındaki en büyük silahıydı.

voldemort'u sadece "sevgi eksikliği olan bir kötü adam" olarak görmekten fazlasını yapmamız gerekiyor. bence lord voldemort, diğer karakterlere nazaran çok daha gerçekçi bir şekilde yazılmıştır. onun motivasyonları, eksiklikleri ve zayıflıkları, her insanın içinde barındırdığı daha karanlık dürtülerin bir yansımasıdır. her insan zaman zaman sevgisizlik hisseder, güç ve kontrol arayışına girer. voldemort'un en büyük farkı, bu hisleri uç noktada yaşaması ve bu hislere ulaşabilmek için sınır tanımamasıdır. sevgiyle büyüyen harry, arkadaşlarının desteğiyle güçlü bir birey olurken; sevgisizlikle yoğrulan voldemort, sadece kendi gücüne ve korkularına sığınmış, sonunda kendi yarattığı karanlıkta kaybolmuştur.

rest in peace lord voldemort.