Hayatını Anlatan Belgeselde Yanlışlıkla Cinayet İtiraf Eden Katil: Robert Durst

1943 doğumlu ABD'li emlak zengini Robert Durst, hayatını anlatan HBO belgeseli The Jinx'te mikrofonun açık olduğunu fark etmeyerek işlediği cinayetleri itiraf etti ve ömür boyu hapse mahkum edildi.
Hayatını Anlatan Belgeselde Yanlışlıkla Cinayet İtiraf Eden Katil: Robert Durst
HBO

Olay nedir?

1943 doğumlu robert durst, bayağı zengin bir new yorklu müteahhit. 30 yıl içinde çevresinde bir sürü kişi ya ölmüş ya da ortadan kaybolmuş. kendisi hep baş şüpheliymiş ama hiçbir şey kanıtlanamamış. gerçi, 2003'te bir cinayeti kabul etmiş ve mazeret olarak asperger sendromunu ortaya koymuş ve itiraf karşılığında sadece 5 yıl hapisle kurtulmuş.

en sonunda hbo bunun hayatının belgeselini çekmeye başlamış: the jinx. çekimler sırasında robert durst, üstündeki açık mikrofonla tuvalete gitmiş ve sesli sesli sıçarken kendi kendisiyle konuşmaya, hepsini ben öldürdüm demeye başlamış. kayıtlarda durumun fark edilmesi üzerine adamı tutuklamışlar ve durst, ömür boyu hapse mahkum edilmiş.

HBO'nun The Jinx belgeselinden bazı detaylar

birçok kişinin aksine robert durst'un aptal olduğu fikrine kesinlikle katılmıyorum. hayli donanımlı, şeytani bir zekaya ve soğuk kanlılığa sahip. bence bütün derdi kendini ispatlamak. çünkü istese çok rahat başka bir ülkeye kaçabilecek imkanlara sahipti. kefaletle serbest kaldığı dönem aylarca yakalanmadan gezebildi.

belgeselin size vermediği kısımları incelerseniz bu adamın boş olmadığını fark edeceksiniz. adam öncelikle iyi eğitimli. en iyi kolejlerde okumuş, ailesinden uzakta çeşitli şehirlerde yaşamış. pensilvanya leigh üniversitesi'nde ekonomi bölümü okumuş. karısıyla tanıştığı dönem ucla'da doktora yapıyormuş. hatta o dönemde organik gıda işine girdiğini filan anlatıyor. babası veliaht olarak kendisini seçmiş ve adam milyar dolarlık şirketi bırak zarara sokmayı, ikiye katlayarak doksanlı yıllara kadar yönetmiş. bundan daha aptal olan emlak kralı şimdi abd'yi yönetirken bu adama aptal demek haksızlık. suçlu övmek gibi olmasın. herif her türlü küfrü hak ediyor ama psikopat olması aptal olduğunu değil, aksine keskin bir zekaya sahip olduğunu gösteriyor.

yapımın sonunda izlediğimiz mektup ve tuvalette mikrofonu açık unutup konuşma kısmı ile robert durst adeta dalga geçiyor. hatta son kısmın komple kurmaca olduğundan eminim. her iki mektup da robert tarafından bilinçli şekilde yazılmış. bunun bulunması için uğraşmış fakat polis olayı çözememiş. yahu adam, arkadaşı susan berman'ın evine giriyor, kafasına bir tane sıkıp gidiyor. evde bir tane. dikkatinizi çekerim bir tane bile kanıt bulamıyorlar. ne boş kovan, ne cinayet silahı, ne parmak izi ne de dna. adamı cinayetle bağlayacak bir tane bile birincil derecede kanıt yok. kaldı ki itiraf ettiği cinayetten bile sıyırmayı başarmış. bu kadar soğukkanlı ve planlı bir katilken cinayetten bir gün önce polise saçma sapan bir mektubu neden gönderir. adam en sonunda belgeselde üzerine vurgu yaparak yapımcıyı uyandırıyor veya danışıklı dövüş var. edmund kemper bıraktığı onca delile rağmen polis tarafından yakalanmayınca gidip kendi teslim olmuştu. bence durst'de aynı yola başvurdu.


şimdi şöyle düşünün. bu adamın ailesi rahat beş nesildir zengin. birinci dünya savaşı sırasında avusturya-macaristan'dan new york'a göç ediyorlar. abd'ye gelir gelmez şirket kuruyor ve ikinci dünya savaşı'ndan önce emlak kralı oluyorlar. bu kadar burjuva bir ailenin çocuğa adab-ı muaşeret, yani gavurun tabiriyle etiquette dersleri aldırmamış olması imkansız ki 1949 senesine ait video görüntülerinde yaşadığı hayattan kesintiler görüyoruz. bak daha tv insanların evlerine girmemişken adamlar instagram'a atacakmış gibi video çekiyorlar. parayı geçtim. aile fakir bile olsa geleneklerine sadık bir soydan geliyor. yine bir şekilde kalburüstü eğitime sahip olabilirdi.

yani ilk öğretime başlamadan önce bu adamın okuma yazma bildiğini, el yazısına hakim olduğunu öngörebilirsiniz. oturup kalkmasından geniş kelime dağarcığına, hatalı cümle kurmadan konuşabilmesine kadar her şey çocukken iyi eğitim aldığına işaret ediyor. hadi diyelim almadı. adam, bilgisayarın hayata dahil olmadığı bir dönemde doktora seviyesine kadar eğitim hayatı geçiriyor. yaptığınız bütün işlerde kağıt kalem kullandığınızı düşünün. bu adamın çirkin bir el yazısına ve beverly kadar basit bir kelimeyi yanlış yazabileceğine inanmak büyük saçmalık. daha önce yazdığı iki cümlelik mektup ve polise gönderdiği mektup kısmı resmen yakalanmak için bırakılmış.


karısı, susan ve öldürdüğü yaşlı adam haricinde daha kaç kişi öldürdüğü de muamma. ölmeden önce itiraf etmezse kendisiyle birlikte sır olarak kalacak. eğer iddia edildiği gibi her kullandığı sahte kimliği öldürdüğü insanlardan aldıysa sadece belgeselden bildiğimiz kadarıyla sekiz farklı kişiyi öldürmüş demektir. ilk cinayetten ceset yok etmenin en temiz şeklini keşfetmiş adamın cesedi parçalayıp poşetledikten sonra mal gibi sığ sulara bırakacağını düşünmek büyük saflık. hele son bölümde new york savcısı olan itici kadın iki mektubu karşılaştırıp vay o*ospu çocuğu demiyor mu. çıldırmamak elde değil. adam her yere kanıt bırakmış ama yakalayamamışlar. resmen kadınla dalga geçercesine new york dışında bir marketten sandviç çalarak tutuklanmış. hem de arabada 37.000 ve cebinde 500 küsür dolar varken 5 dolarlık sandviç çalarak yakalanıyor. adamın attığı adım, kurduğu her cümle hatta aldığı nefes bile planlı.