Hayattaki En Kritik Eşiklerden Biri Olan 27 Yaş Üzerine Epey Haklı Bir Muhakeme
bana 27 yaş krizinden çok değil, üç yıl önce bahsetmiş olsaydınız, size gerine gerine "bana böyle şeylerle gelmeyin" derdim. zira o zaman afedersiniz ski taşağına denk bir üniversite öğrencisiydim ve en önemlisi 27 filan değildim. çıtır kadrosundan katılıyordum hala hayata.
sonra nedense okul bitti, ailem sponsorluğumu bıraktı. iş başa düştü, ele ekmek alma vakti gelince. kira, su faturası ev arkadaşına "canım mutfağın ışığını yine açık bırakmışsın, tuvalet kağıdını en son kim aldıydı" ince hesapları. iş yerinde bir takım sürekli sarıya açılan saçlarıyla, anlamadığınız hırslardan bahseden kadınlar girdi hayatıma, kendilerini süperstar ajdar sanan bir takım müdürler. ulan plaza ortamı da bana göre değildi hiç hani. evet hani bohem olacak, dünyayı değiştirecektim? ne oldu o iş, yattı galiba? yazmak çizmek diye söze giremez oldum bi süre. plaza kadınları bu konulardan pek hazzetmiyordu.
arkadaşlarımın hepsi master filan halledip yurda döndü. hele bütün yarı tanrılar gibi 27 sinde öleceğini idda edenler, hobbit oldu, güney sahillerine taşındı. eski kankalardan bazılarının düğünlerinde yarım ağız göbek attık, anane ısrarla sormaya başladı "konuştuğun biri var mı?" diye. "ohoo her gün bi araba dolusu adamla" diye dalga geçsem yüreğine inecek. en iyisi biz şu müşteri temsilciliği ortamlarını bırakalım dedik. oh. evet, artık hayatımız için en önemli adımı atıyoruz. yazar olacağız. hippiyiz, harikayız, süperiz de ulan kira? evet onun da ödenmesi lazım. anne "ben senin yaşındayken, abine ve kocama bakıp çalışıyordum" diyor. yalan da değil hani. ama ya hayallerimiz? küba da çalgıcılık, kolombiya da gerilalarla takılma yağmur ormanlarında? "ay akşam taksime mi gidiyorsunuz, vallahi çok yorgunum, bittim, çıkamıcam"
böyle mi olduk şimdi? hastası olup, özendiğimiz kızların hepsi hala saçını iki yandan toplayabiliyor ve ayaklarında yırtık conversleri var. oysa senin convers giyecek yaşların, bi kez bile onu ayağına geçiremeden geçti. bi takım yerlerinde selulitler var artık, bi takım yerlerinde yılların açtığı yaralar. hani o kalbini kıran adamlar, yüz üstü bırakan dostlar. hani herşeyi sevecektin? kalmadı o eski heyecanı öfkelenmenin bile. ve en çok eğlendiğini düşündüğün yılların üzerinde bir parmak toz birikmiş, sen daha pastana kaç mum konulması gerektiğini bile hesaplamaya cesaret edemezken.
27 bunun adı dostum. araftasın. ne koca insanlar kadar iyi yaşayacak paran var, ne bohemleri oynayacak takatin. hele hayaller, tutup da altına alamadıkların, arkadaşlarla katılınacak rock festivali, interraille avrupa seyahati, o ensene kazınacak dövme bile, nah çekiyor uzaktan sırıtarak. sen değişmedin. bıraksalar daha bir on sene 17 kalırdın. ama yedirtmiyorlar işte!
"peki ya sonra?" diye soran okuyucunun ruhunu deşmek için yıllar sonra eklenen not:
bahsi geçen ev arkadaşım, 31 yaşında beyin kanamasından çat diye ölüverdi. tanıdığım en güzel ve acaip insandı. şimdi sevgili okur burdan çıkartılacak ders nedir? hayat her yaşta güzel, sakin ol, vaktin varken tadını çıkart. tuhaf ama bu kadar da basit işte.