Hayattan Daha Fazla Keyif Almak İçin Kullanabileceğiniz Psikolojik Tavsiyeler
sevgili dostlar, yavaş yavaş açık hava tımarhanesine dönen memalik-i-mecnuniye topraklarında bilmeniz gereken en önemli beceri psikoloji yani ilmi-ruhaniye konusunda hemen kullanabileceğiniz pratik bilgilerdir.
reçete 1
"hayattan keyif alamıyorum, ne yapsam hiç bir şey keyif vermiyor hocam" diyorsan sevgili dostum bunun sebebi kendini tam olarak tatmin olmuş hissedemiyor olmandır.
abraham maslow benzeri frenk ilim adamları derler ki insanların temel ihtiyaçları vardır. bunlar karın doyurma ve cinsellik gibi fiziksel ihtiyaçlar olduğu gibi kendini güvende ve değerli hissetme gibi ruhani isteklerde olabilir.
kısacası cebin ve kalbin boşsa sürekli bir tatminsizlik içinde olursun, bu da yaşamdan keyif almanı engeller diye buyurur maslow ve onun izinden giden allame taifesi.
ancak karşı görüşler de vardır. örneğin antik grek filozoflarının bazıları "dünya malı boştur, deniz suyu içmek gibidir, ne kadar içersen o kadar daha fazla susarsın" diye buyururlar. kısacası mal da yalan mülk de yalan var biraz da sen oyalan taifesi bunları kafaya takmayın der. peki ne yapalım dersen cevapları elindekine şükret, paylaş ve aldığın her nefesin kıymetini bil olacaktır. böylece yaşamdan tatmin olmaya ve en ufak şeylerden bile keyif almaya başlarsın diye de eklerler.
işte durum ortada. kafana hangisi yatıyorsa ona göre hareket et. peki hocam senin seçimin ne dersen ben ak sakallı dedelerle antik filozofları destekliyor ve oyumu onlara veriyorum.
reçete 2
başka insanlarla mükemmel ilişkiler peşinde koşmayın. insan evlatları mükemmel olmadığı için mükemmel ilişkilerde doğal olarak olmayacaktır.
"peki hocam neden bana hep aksi ve uyumsuz tipler denk geliyor. ne yaparsam yapayım insanlar ya beni dışlıyor ya da bir süre geçmeden kavga ediyoruz" diyorsanız bu konuda ilginç bir teori var.
buna göre başka insanları görme ve algılama şeklimiz bizim o anki ruh halimizle alakalı. örneğin aşık olduğumuz birisi, bizim kahve içme teklifimizi kabul etti diyelim. içinizdeki ufak siz "heeeyt be oldu bu iş, dünyayı seviyorum, kedileri seviyorum hatta hamam böceklerini bile seviyorum" moduna girer. böylece o gün karşılaştığınız her insana da pembe gözlüklere bakarsınız.
ama diyelim ki o gün canınız sıkkın... işyerindeki müdürünüz "seni aptal" diyerek dosyaları kafanıza attı ve üzerinize yürüyüp bağırdı. bu rezaleti kaldıramayıp istifa ettikten sonra evinize dönerkenki ruh halinizle gördüğünüz tüm insanları size saldırmak isteyen zombiler gibi görmeniz mümkündür.
kısacası sürekli insanlarla problem yaşıyorsanız birazda dönüp kendi ruhsal durumlarınızı bir kontrol etmenizde büyük faydalar var derim.
reçete 3
her gün türlü türlü olaylar oluyor ve bunlar üzerinde de hiçbir kontrolümüz yok.
bir sabah kalkıyorsun dolar olmuş yirmi lira, ertesi gün bakıyorsun uzun süredir olumlu sonuçlanmasını beklediğin iş patates olmuş. sonraki gün çocuğunun tüm derslerinden sıfır aldığını görüyorsun. kısacası sanki tüm dünya bir olmuş senin üstüne geliyor, sen de sel sularına kapılmış bir yaprağın üstündeki karınca gibi hissediyorsun.
böyle durumlarda gene bazı üstatlar der ki: "olayları kontrol edemezsin ama olayları nasıl bir duyguyla karşılayacağını belirleyebilirsin."
örneğin olaylara "her şeyde bir hayır vardır" veya "her zorluğunun içinde bir kolaylık bulunur" felsefesiyle bakanlar aynı olaylara "her şey çok kötü hatta daha da kötü olacak" veya " zorluklar felaketler hep beni bulur" felsefesiyle bakanlara göre daha mutlu olacaklar ve fırtınalardan daha hasarsız çıkacaklardır. diğerlerine gelsin depresyon hapları, gelsin ringo ringo şişeler...
reçete 4
bir de zihin meselesi var. çoğu zaman dostlardan şunları duyarız "yahu benim zihin öyle bir durumdaki yüksek hıza geçmiş çamaşır makinesi gibi dönüyor da dönüyor bir türlü rahatlayıp sakinleşemiyorum, ne yapacağız hocam bul bize bir çare."
şimdi böyle durumlarda klasik cevaplar nefes çalış, meditasyon yap falandır ama bunu söylediğimiz dostlar haklı olarak "hocam otuz tane müdürün olduğu toplantıda masanın üstüne fırlayıp meditasyon yaparsam oradan beni direkt olarak ilişiğimi kesmem için ilgili departmana gönderirler" cevabını veriyorlar.
bu sebeple daha basit ve genel bir tavsiyem olacak: zihniniz görüntülerle çalışır. kontrol edilmeyen zihin sürekli ya geçmişteki görüntülere takılır veya gelecekte olacağını düşündüğü hayali senaryolara takılır.
örneğin bir iş mülakatına gittin ve çok iyi hazırlandığını düşündüğün mülakatta sana soru yönelten ik uzmanının bir sorusuna heyecandan saçma sapan bir cevap verdin. yani sana "bilgisayar becerileriniz nelerdir ?" sorusu soruldu sen de "alışveriş sitelerinde indirim yakalamakta siyah kuşağım var" dedin. aklın sıra espri yapmak istemiştin ama çok ciddi görünen ik uzmanı bu esprine gülmek bir yana dudaklarını sanki buzdolabında kokuşmuş bir yemek görmüş gibisinden büzdü.
mülakat dönüşü eve gidene kadar tüm gün bu olay aklına takıldı. zihnin sürekli yaptığın kötü espriyi ve mülakatı yapanın dudaklarını büzmesini sana gösterip durdu. bu da yetmezmiş gibi mülakatı kaybettiğin haberinin sana verildiğini hatta bundan sonra da yıllarca işsiz kalıp sokaklara düşeceğini konu alan senaryoları zihnin hd kalitesinde filmler eşliğinde sana gelecek senaryosu olarak sundu. işte böyle bir döngüye giren zihin sana uzun zaman boyunca işkence edebilecek potansiyele sahiptir.
peki çözüm nedir? becerebilirsen oldukça basit: yaşadığın olayın çoktan geçmişte kaldığını ve artık kontrolünden çıktığını, ik uzmanının tepkisini yanlış yorumlamış olabileceğini belki reflüsü olduğunu, büyük ihtimal seninle yaptığı görüşmeyi bile çoktan gündeminden çıkardığını düşünebilirsen, gelecekte yaşanacak olaylar konusunda zihninin uydurduğu görüntülerin ismi üstünde uydurma olduklarını da anlayabilirsen, üstüne üstlük zihnini hep o anda bulunduğun ana odaklayabilirsen sen de elli yıllık yoga meditasyon uzmanıymış gibi zihnini sakinleştirebilirsin.
kısacası tüm olay zihninde bitiyor dostum. matriks içindesin ama gerçek sanıyorsun.
evet bugünkü püf noktalarım bu kadar.
not: efendim şu aralar youtuberlığa merak saldım. oturup kendi kendime kamera karşısında konuşmak sonrada kanalıma yüklemek çok hoşuma gidiyor. hesaplarıma göre 350 bin 982 abonem olursa ve bunların hepsi tüm çıkan reklamları sektirmeden izlerse erken emekli olabiliyorum. bir zahmet bir el atın şu hocanıza da ege sahillerinde balık yiyip, yüzmekle geçirsin şu fani ömrünü...
sevgilerimle...