Hedonizm, Her Şeyden Kaçıp Sadece Haz Almayı Savunan Bir Görüş mü?
gördüğüm kadarı ile hedonizmi doğru okumuyoruz
yani hedonizm, hazzın insanın hayatta sahip olması gereken tek amaç ve hedef olduğunu düşünen bir felsefe doktrini değildir. insanın acıdan kaçınarak sürekli zevk alma koşulu ile hareket etmesi gerçek olmayan bir dünyada gerçekliği aramak kadar rahatsız edicidir. günümüzde uyuşturucu kullanmadan hedonistik olmanın bir yolu olmadığını düşünmek yanlıştır. çünkü çoğu uyuşturucu kullanıcısı yıkıcı hâle gelen bir bağımlılık geliştirir. bunun hedonizmle ilgisi yoktur. hedonizm, akıl ve duyusal zevklerin rasyonel sistem dahilinde uzun vadede birlikteliğini içerir.
bir de hedonizm son zamanlarda dünyada baskın bir felsefe olarak görünüyor ancak bana göre insanlar hazcı olacak kadar rasyonel değildirler. çünkü aristippos gibi düşünürlerin yaptığı gerçek hedonizmin, dizginsiz bir zevk arayışıyla hiçbir ilgisi yoktur. daha çok, her şeyden maksimum zevk alma nedeni ile arzuları disipline etmekle ilgilidir bu; hedonistler bunu yaparlar çünkü yaşamın amacının iyi yaşamak olduğunu anlarlar, bu nedenle rasyonel olarak her an maksimum zevki alırlar. bugün ise dünyada çokça gördüğümüz şey, sadece şu anda yaşayan, anında tatmin olan, genellikle anında zevk getiren bağımlılıklara (uyuşturucu, seks, yiyecek vb.) dalan, ancak orta veya uzun vadede acı çeken insanlardır. başka bir deyişle, bugün dünyadaki insanlar hedonist olmaya hiç de hazır değiller. rasyonel disiplinden, ilkel dürtülere hayır deme yeteneğinden ve hedonistlerin sahip olduğu amaç ve uzun vadeli düşünme duygusundan yoksunlar çünkü.
hedonizmin iki başlık altında incelenmesi uygundur
1. psikolojik hedonizm: insanların psikolojikman yalnızca haz almayı arzuladığını savunan bakış.
2. ahlaki hedonizm: zevk ve mutluluğu azami hale getirmenin temel ahlaki yükümlülüğümüz olduğunu belirten öğreti.
ahlaki hedonizm terimi ilk olarak antik yunan filozofu epikuros ile anılır. kendisinden arda kalan menoikeus'a mektup adlı yapıtında hazzın doğasını açıklar ve hayatın kederini (tanrılardan ve ölümden korkuyu) nasıl azaltabiliriz sorusu üzerine tavsiyelerde bulunur.
orta çağda hristiyan filozofları büyük ölçüde epikuros hedonizmi'nin geçersizliğini ilan ettiler. onlara göre bu felsefe hristiyan inancındaki günahtan uzak durma, tanrı'nın isteklerini yerine getirme ve hristiyan imanının, umudunun ve hayırseverliğinin meziyetlerini geliştirme olguları ile bağdaşmıyordu.
erasmus gibi rönesans filozofları hazcılığı tekrar canlandırdılar ve bu felsefenin haz üzerine olan vurgusunun aslında tanrı'nın insanların mutlu olmaları dilkeleriyle uyuşur olduğunu savundular. ingiliz filozof thomas more da erasmus gibi hedonizmi dini dini esaslara dayanarak savunur.ütopya adlı eserinde, "bir insanın mutluluğunun temel kısmını haz teşkil eder" demiştir.
18. yüzyılda, zevk ve mutluluğun ahlaki boyutu francis hutcheson ve david hume tarafından daha sistematik bir şekilde dikkatle incelendi. bu iki filozofun teorileri faydacılık felsefesine ön ayak olmuştur.
Biraz derinleştirerek bitirelim
tanrılar vardır der epikür, ama zaman mevhumu olmayan, mutlak sonsuzluk, mutlak mutluluk içindeki (beatitude) ve hepsinden önemlisi kendine yeter (auto-suffisante) tanrıların, dünyayla ve insanla kesinlikle bir ilişkisi olamaz. insan, onlara insana özgü özelikleri (acıma, bağışlama vs.) vermiştir, bu yüzden dünyaları tamamıyla farklı iki varlığın arasında karşılaştırmalara gidilerek hata yapılmaktadır. epikür, "olimpos'un balkonu yok" diyerek, "tanrılar halı tüccarları değildir" diyerek bunu anlatmaya çalışır. menecee ye mektubunda bu fikri uzun uzun açıklamıştır. tanrılar dünyayı da yaratmamıştır. kader diye bir şey de yoktur, der. çünkü eğer tanrılar dünyayı yarattı iseler eğer, bunu istediler. eğer istedilerse buna ihtiyaçları vardı. bu da kendine yeter bir varlık için kabul edilebilir bir şey değildir. bu yüzden evrendeki her şey atomların tamamıyla rastlantısal hareketleri ve yörünge bozulmaları sonucu oluşmuştur, sizin, benim ve dünya üzerindeki her şeyin varlığı raslantıdır, dolayısıyla gerekli değildir, der ve insan toplum sözleşmesini imzalamaması, cite yerine doğaya dönmesi gerektiğini savunur.
hedonizm sıklıkla libertinage ile karıştırılır. "abi amsterdam'a gideceğim, hazdan hazza koşacağım, hedonist olacağım" cümlesindeki hedonizm kelimesinin kullanımı yanlıştır. epicurien felsefe hazzı 3 bölüme ayırır:
insan doğasından gelen ve gerekli olan hazlar: yemek, içmek, üremek vs. bunların karşılanması isteği insanın doğasından gelmektedir çünkü insan doğanın bir parçasıdır ve bu istekler tamamen doğaldır.
insan doğasından gelen ama gerekli olmayan hazlar: güzel bir peynir yemek veya iyi şarap içmek vs. hedonist felsefe burada libertinage ile önemli bir ayrılığa düşer, çünkü epikür su ve ekmeği tercih etmiştir. casanova, vicomte de valmont vs. tam tersidir.
insan doğasından gelmeyen ve gereksiz olan hazlar: zenginlik, mülkiyet, cesaret vs.
son olarak epikür felsefesinde bilgelik dünyayı algılama biçimiyle tanımlanır, bu da duyularla mümkündür. bir objeyi ilk defa algıladığınızda (sensation) bu, beyninizde o objeyle ilgili bir imaj (simulacre) oluşturur ve bu tecrübenin ilerde defalarca yaşanması beyninizi bir şartlanmaya (prolepse) götürür... yani artık zaten bildiğiniz bir sözlüğü gördüğünüzde şartlı olarak "işte bu bir sözlük" dersiniz. yani bilgi platoncu felsefedeki gibi doğuştan gelme değil, aristocu felsefedeki gibi sonradan yaşanan tecrübelerle ilintilidir.