Her Biri İnanılmaz Bir Özenle Yazılmış Efsane Avrupa Yakası Karakterleri
11 şubat 2004 tarihinde ilk bölümünü yayınlamış ve 24 haziran 2009 tarihinde final yapmış, türk televizyonlarında yapılan en kaliteli yapımlardan birisi olan türk sitcom dizisidir avrupa yakası. toplam 6 sezon sürmüş ve 190 bölüm yayınlanmış bir dizidir. bölümlerini izlemediğim ama youtube kanallarında paylaşılan tüm özel bölümlerini bitirdiğim bir dizi oldu avrupa yakası. bence youtube kanalları çok iyi çalışıyor. hem belirli bölümleri kırparak belirli bir başlık altında veriyorlar, hem de karakterlerin dizi içindeki tüm bölümlerini bir kolaj yaparak sunuyorlar. bunun için gerçekten teşekkür etmek lazım. nice efsanevi dizinin bölümleri hâlâ internete sunulmamış vaziyette bekliyor.
benim en şaşırdığım konulardan birisi de bu kadar efsane oyuncunun ve işinde iyi olan insanın nasıl bir araya toplandığı oldu. hani 1970 ve 1980'lerde yapılan türk filmlerini görürsünüz ya kadrodaki her oyuncu birer yeşilçam efsanesidir. bu dizi de resmen 2000'li yılların yıldızlar karmasını toplamış. yan karakterlerde bile efsane oyuncular oynuyor. gazanfer özcan, hümeyra, rutkay aziz, müşfik kenter, gönül ülkü, engin günaydın, binnur kaya, levent üzümcü, hakan yılmaz. film zaten komedyenden geçilmiyor; ata demirer, tolga çevik, yavuz seçkin. yan rolde oynayan ve bence başarılı bir performans sergileyen peker açıkalın da dizide. muhtemelen daha saymayı unuttuğum birçok efsane oyuncu vardı dizide. gerçekten kadro olarak toplanabilecek en iyi kadroyu toplamış gülse birsel.
çizilen, karikatürize edilen karakterler de muazzam. her karakter ayrı bir araştırma, her karakter nevi şahsına münhasır bir yapıda. biraz uzun olacak ama mesela karakterlerin kendi görüşüme göre bir incelemesini çıkartmak isterim açıkçası. alt taraftaki yazılar biraz spoiler içerebilir, bunun uyarısını şimdiden yapıyorum.
tahsin sütçüoğlu
babacan, eli sıkı, muhafazakar bir insan. o'nu izlerken cidden o baba figürünü görüyorsunuz. hem babacan, yufka yürekli; yeri geldiğinde de gayet acımasız, gaddar oluveriyor. mesela volkan'ı evden kovduğu sahne ya da ifot ile burhan altıntop'un arkadaşlığını kıskandığı sahne gerçekten muazzam bir oyunculuk örneği. o sinirlendiğinde kekeleyerek konuşması ve o meşhur "bak başladı yine tık tık!" repliği ile diziye tat katan bir karakterdi. tahsin sütçüoğlu karakterine hayat veren gazanfer özcan'ı da saygı ve rahmetle analım.
volkan sütçüoğlu
bir baltaya sap olamamış, babadan kalma dükkanı olmasa aç kalacak, müzik konusunda yetenekli ama bir o kadar da şanssız olan bir karakter. biz volkan'ın bir yandan kişisel hırsları yüzünden bir yaprak'a, bir selin'e gitmesini; bir yandan müzik hayalleri için koşuşturmasını, hatta gay taklidi yaparak bile albüm çıkartmaya çalışmasını; bir yandan o muhallebici köşelerinde sertaç ve tacettin ile yaptığı geyikleri izlemeyi; kardeşi aslı ile sürekli kavga etmesini ve atışmasını izlemeyi gerçekten sevdik. izlerken sürekli güldüren, has ve hakiki bir karakterdi. kendi deyimiyle "orijinalim lan ben." diyen bir karakterdi. ata demirer de bu karakterin hakkını vermişti gerçekten.
burhan altıntop
taşradan gelmiş, üniversite okumuş, sürekli eziklik duygusuyla kendini olduğundan daha kültürlü, entelektüel ve elit göstermeye çalışan ama içinde o ezilmiş taşralı ruhunu hep taşıyan bir karakterdi. dizinin ilk başlarında daha sapık bir karakterken, sonraları efemine bir yapıya büründü ve bence gerçek efsanevi burhan altıntop karakteri böyle çıktı. diziye ilk girdiği halde kalsa bu kadar efsaneleşemezdi diye düşünüyorum. tabii bu karakterin bu kadar efsane olmasını, televizyon tarihinde unutulmayacak bir hale bürünmesinin ana sebebiyse engin günaydın’ın efsane performansıdır. bir sürü burhan altıntop repliği sayabiliriz veya bir çırpıda en az 5-6 tane komik burhan altıntop sahnesini ezberden sayabiliriz. bunların hepsinin altında da engin günaydın’ın o harikulade oyunculuk yeteneği yatıyor. avrupa yakası’nın kamera arkası bölümlerini izliyorum da setteki arkadaşları bile gülmekten yerlere yatıyorlar engin günaydın’ın doğaçlama yeteneği ve oyunculuğu karşısında.
bülent onaran
“emekli diplomat ya da bir maceracı.” kendini böyle tanımlıyor bülent onaran. bu karakteri bu kadar üste yazmamın sebebi, başrol olmasa ve diziye sonradan katılmış olsa bile büyük bir etki bırakmış olmasıydı. flörtöz, çapkın bir erkek; yaşını asla kabul etmeyen, kendini her zaman olduğundan genç gösteren ve sanan bir centilmen; şaraptan ve kadından iyi anlayan bir aşk adamı. bülent onaran’ı anlatmak için bunlardan fazlası da gerekebilir ama genel hatlarıyla böyle bir profil çizebiliriz. rutkay aziz’in o çekici ses tonu ve etkileyici aurası ile birlikte kısa zamanda efsane bir karaktere dönüşmüştü bülent onaran. aslı’nın anne ve babasıyla tanışma ve aslı’yı isteme sahnelerinde bile hemen iffet’e ve fatoş’a sulanmasıyla bile nasıl bir karakter olduğunu göstermişti.
aslı sütçüoğlu
amerika birleşik devletleri’nde gazetecilik okumuş, master yapmış; daha sonrasında da istanbul’a dönmüş ve avrupa yakası isimli dergide çalışmaya başlamış bir karakterdi. yaşının geçmeye başlaması ve hâlâ evlenecek bir erkek bulamaması, yurt dışında okumuş birisi olsa bile mahalle baskısından ve bazı geleneklerden hâlâ kendini soyutlayamadığını gösteriyordu. çok okuyan, kültürlü, kendini geliştiren ve kardeşi volkan ile hiç anlaşamayan bir karakterdi. mesela bir sahnede aslı ile alakalı bir flashback sahnesi vardı. aslı, kendi hayatındaki her önemli anda bir şekilde volkan’ın ön plana geçtiğini ve kendisinin hep ikinci planda kaldığını söylüyordu. aslında kız çocuğunun bir şekilde ailede ikinci planda kalması ve önceliğin hep erkek çocukta olması üzerine iyi bir eleştiriydi bu. ancak sütçüoğlu ailesi içerisinde herhalde en sıkıcı ve benim en ilgimi çekmeyen karakterdi diyebilirim. bir volkan kadar ya da tahsin kadar öne çıkan bir karakter değildi benim açımdan. ayrıca neredeyse dizideki bütün erkeklerin aşık olduğu bir karakterdi. cem, osman, gaffur, tacettin; sanki dizide başka karakter yokmuş gibi nedense hepsinin aşık olduğu karakter aslı oluyordu ve genelde aslı yüz vermiyordu.
iffet sütçüoğlu
tahsin’in deyimiyle “ifo”, burhan’ın deyimiyle “ifot”. avrupa yakası’nın en özel karakterlerinden. tabii böyle bir karakteri hümeyra canlandırınca o karakter daha da özel bir hale bürünüyor. ne güzel oyunculuk, ne güzel bir ihtişam. o çıldırmalar, hırslı anne rolleri, kıskançlıklar, yalnız kalıp üzülmeler ve sıkılmalar ne güzel bir rolle gerçekleştirilmiş. avrupa yakası’nın en etkili karakteri demek zor ama en etkili görünmeyip de senaryo ve oyunculara en fazla sirayet eden karakterlerden birisi demek hiç de zor değil.
sacit kıral
benim için gerçekten çoğu karakterden önce gelen bir karakterdir sacit. kumar düşkünü, londra’ya gönderilmesine rağmen okumamış, biraz mafyatik bir karakterdir. yine kısa yoldan parayı vurup, hayatını yaşamaya yönelik bir düşünce yapısı vardır. sacit’in en çok beğendiğim sahnelerinden birisi, kendisini eve tekrardan kabul ettirmeye çalışmasına rağmen sürekli tahsin sütçüoğlu’ndan veto yediği bölümdü. sacit de aslında dizide çokça işlenen “iki kişi arasında kalma” olayına düşmüş bir karakterdi. bir şahika, bir zeynep arasında gidip gelirken; ara sıra başka kadınlarla da tek gecelik ilişkiler yaşıyordu. bunun yanı sıra godfather ve fight club parodileri olan sahneler de hoştu. haylaz ve kavgacı bir karakter olsa bile sevimliydi. aslında görmek istediğim şeylerden birisi de volkan sütçüoğlu ile karşılıklı oynamalarıydı ama yanılmıyorsam volkan 3. sezonda hümeyra ile yaşadığı sorunlar yüzünden setten ayrılıyor ve 4. sezonda sacit kıral karakteri diziye dahil oluyor. 5. sezonun sonunda sacit kıral diziden çıkıyor ve 6. sezonda aynı zamanda final sezonunda volkan sütçüoğlu tekrardan diziye dahil oluyor.
cem onaran
diziye katıldığında biraz daha havalı, egoist ve ukala bir tipken; dizinin ilerleyen süreçlerinde resmen sünepe ve ezik bir adama dönüşmüş bir karakter. gerçekten burhan altıntop’u değiştirdikleri gibi bu karakteri de niye bu çizgiye çektiler pek anlamadım. hadi burhan’ın değişimi daha iyi bir karakter yarattı ama cem onaran böyle daha mı iyi oldu? tartışılır.
selin yerebakan
o dönemin “tiki kız” imajını çok iyi yansıtan bir tipti. bozuk türkçesi, konuşurken ve özellikle de heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatırken “oha falan oldum” tarzında tepkileri ile gayet itici ama bir o kadar da sevimli bir karakterdi. zengin bir baba, halktan kopuk ve her şeyi kısa yoldan elde etmeye alışmış, aklı sinsiliğe fitneye iyi çalışan birisiydi. bu karakteri oynayan evrim akın, gerçekten rolünün hakkını vermiş.
tanrıverdi ekşioğulları ve şehsuvar kementoğlu
herkes, dizide ilk olarak şehsuvar’ın olmasından dolayı da oluştuğunu düşündüğüm bir romantizmle şesu hayranı. ben ise bu iki karakterden hangisini daha fazla sevdiğimi hâlâ bilmiyorum. hatta bu iki karakterden herhangi birisini sevebildim mi? bunu bile bilmiyorum. tanrıverdi’nin sürekli o anadolu rock havası, fatoş ile olan aşkı, sürekli bir baby face esprisi gibi şeyler bir yerden sonra gına getirdi cidden. yalnız burhan altıntop ile atışmalarını beğenirdim. şesu daha çok burhan altıntop’un üstüne oynayarak, o’nun yanındaymış gibi durarak akıl oyunu yapıp burhan ile dalga geçiyordu. tanrıverdi ise bayağı ağız dalaşı yapıyordu burhan’la. şahsi kanaatim iki karakteri de beğenmesem bile şesu sanki bir adım öndeydi.
fatma “fatoş” yıldız ve yaprak izmirli
fatoş karakteri gerçekten bu diziye başka bir hava katan bir karakterdi. ciddi anlamda kendine güvenen ve ayaklarının üstünde durabilen bir kadını tanımlıyordu. giyinmesini, oturmasını, kalkmasını, içmesini, yemesini, gezmesini başkalarına göre planlamayıp nasıl istiyorsa öyle yaşayan bir karakterdi. yaş takıntısı olan ve aşk yaşamayı seven birisiydi. bunun yanında yaprak, daha çok meditasyona, yogaya, detoksa merak salan ve biraz daha saf karakterli birisiydi. fatoş’un hangi efsane sahnesi sayılsa, diğerinin hatırı kalır. iki sevgilisini aynı anda idare ettiği sahne, oğlunu yaprak’tan kıskanıp ayırmaya çalıştığı sahne, şesu’nun köylüsü yaşar’ı çekip çevirdiği sahne… hepsi birer efsaneydi. yaprak için ise aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. oyunculuktan çok göze hitap eden bir karakter olarak dizide daha ön plandaydı. modaya dair yeni çıkan güzel şeyleri üzerinde harika bir biçimde taşırdı.
sertaç kırmızı ve tacettin antepli
sertaç gerçekten çok orijinal bir karakterdi. hani “yancı” diye bir tabir vardır ya, işte tam o tabirin ete kemiğe bürünmüş haliydi. volkan’a sürekli “abi elimde çok güzel bir proje var” diyerek volkan’ı başka başka hayallere sürüklemesi ve işin sonunda çuvallayınca “allah belanı versin sertaç” repliğini duymamız artık klasikleşmiş ve alışılagelmiş bir replik olmuştu bizim için. sertaç karakteri komik bir karakterdi, volkan’a kaset yapmak için gay taklidi yapması, para kazanmak için nü model olması falan komik sahnelerdi ama benim için sertaç’ın en unutulmaz sahnesi, pek komik olmayan bir bölümdü. sertaç’ın babasının amerika birleşik devletleri’nden geldiği sahne gerçekten harikaydı. oyunculuklar zaten muazzamdı. sertaç’ın babasını da sümer tilmaç gibi bir efsane oynamıştı ve sonunda da böyle harika bir sahne ortaya çıktı. tacettin antepli ise benim pek ısınamadığım, cem onaran ile olan ilişkisini bilmesine rağmen sürekli aslı’ya sarkıntı olan safça bir karakterdi.
gaffur aksoy
avrupa yakası’nın en orijinal ve karikatürize karakterlerinden birisiydi. psikopat, cinayetlerle ilgili, takım elbise giyse bile altına pijamasını giymeyi eksik etmeyen bir karakterdi. burhan altıntop’a sürekli musallat olurdu. aslı sütçüoğlu’na (dizide başka kadın karakter kalmamış gibi) aşık olan karakterlerden birisiydi. sanırım o dönem kendisinin çakkıdı dansı meşhurdu. bu arada bir sahnede gaffur ile cem’in yaşamları hayali olarak yer değişmişti; gaffur orada başarılı bir gazeteciyi oynuyordu ve biraz psikopat, cinayet işleyen bir karakterdi. oradaki katil ve cani rolünü iyi becermişti.
şahika koçarslanlı ve osman koçarslanlı
şahika karakteri zaten o zengin ve burjuva kısmını çok iyi temsil ediyordu. bir bölümde hatırlıyorum kriz konusu olmuştu ve şahika “kriz mi var?” diye bir şey söylemişti. bu kadar halktan ve sıkıntılardan uzak bir karakterdi. istediği şey olmayınca ayağını yere vurarak bağırmaları ve büyük bir kız olmasına rağmen şımarık kız çocuğu gibi davranması o’nu diğerlerinden ayıran bir karakter yapıyordu. osman koçarslanlı ise hem mühendis, iş adamı olsa bile mafyavari bir karakterdi. bence çok işe yarayan, çok gerekli bir karakter değildi; pek de ısınamamıştım ama hakan yılmaz gibi sevdiğim bir oyuncu oynadığı için biraz daha çekilebilir bir karakterdi benim için. sadece o kitap okumaya başlayıp herkesle empati yapmaya başladığı sahneyi ayrı tutarım, orası benim için favori bir bölümdür.
kubilay peynircioğlu
herhalde dizide en abartılı oynayan karakterdi. sanki bir amerikan şov programında, bir talk showdaymışcasına abartılı hareketleri, mimikleri ve ses iniş çıkışları olan bir karakterdi. zengin, halktan kopuk ama kafa bir adam yapısındaydı. aile mirasından men edilince girdiği pinti adam rolü ve orada sürekli her şeye şaşırıp “ya tanrıverdi, biliyor musun simit paralıymış canım.” ya da “otobüsler paralıymış. “ tarzında şeyler söylemesi epey iyi bir sahne çıkartmıştı.
dediğim gibi, bölüm bölüm izlemesem bile neredeyse paylaşılan tüm parçaları bitirdim. gerçekten güzel, iyi yapılmış ve kaliteli bir yapımdı. umarım bu yapımı tekrardan çekmek gibi bir hata yapmazlar. jet sosyete'de aslı sütçüoğlu ve volkan sütçüoğlu göründü ama bu kadarı yeterli. bu diziyi tekrardan çekmeye çalışıp o güzel anıları mahvetmek ve kötü bir yapım çıkartmak ihtimali de var.
avrupa yakası'nın sahnelerini ve bölümlerini buradan seyredebilirsiniz.