I. Dünya Savaşı, Adım Adım Hangi Uzun Vadeli Planların ve Gelişmelerin Sonucunda Çıktı?
* birinci dünya savaşı, modern emperyalizmin 20 yy’daki ilk büyük kırılmasıdır. ancak 4 yıllık bu kırılmayı doğru biçimde anlayabilmek için belki bir asrı incelemek ve tahlil etmek gerekli. çünkü savaşa giden yolun taşları; 50 yıl öncesinden ve devler tarafından adım adım döşendi, bu düellodan galibi ayırabilmek için 4 yıllık bir savaş yeterli gelmedi. bir süre ateşkes ilan edildi ve taraflar dönemin son raundu için yeniden er meydanına indiler. tarih bu son raunda ikinci dünya savaşı adını verdi.
*popüler kültürde la belle epoque olarak isimlendirilen bir dönem var. bu dönem kabaca 1871 yılından birinci dünya savaşına kadar olan dönemi tanımlıyor. bu spesifik zaman aralığının esprisi ise şu; batı ve orta avrupada savaşın olmadığı, modernitenin bu coğrafyayı tamamen inhisarına aldığı; bolluğun, lüksün, sanatın ve eğlencenin zirveye çıktığı bir dönem olması. bir nevi modern bir avrupa ütopyası, eski zihinlerde bir rüyanın tatlı günleri. ancak yaşanmış gelişmelere bakınca sanki durum düşünülenden epey farklı. insanlar perdede la belle epoque kuklasını izliyorken, kuklacımız sahne arkasında büyük bir hesabın hazırlığını gerçekleştiriyormuş gibi.
*19. yy başında fransa, napoleon bonaparte ile müthiş bir ivme yakaladı. batı avrupada yerleşik hangi yapı varsa, napoleonun ordusu ile tanıştı. buna kutsal roma germen imparatorluğu da dahildi. geleneksel alman yapılanması, napoleon ile enkaza dönüştü. ancak ingiliz anakarası bu yıkımdan muaftı. çünkü dünya imparatorluğuna sahip ingiltereyi alt edebilmek için grande armeenin manş denizini aşması gerekmekteydi. iki kara parçası arasında da sadece 32 km.lik bir boğaz yer alıyordu. napoleon “bana manş denizini 6 saat denetleme imkanı verin, dünyaya egemen olayım” demişti. ancak sözde kolay bu talep, eylemde de o kadar çetindi. ingiltere devasa deniz gücüyle sularda göz açtırmıyordu.
*ingiliz vs. fransız-ispanyol donanmaları, ispanya sahillerinde karşılaştı. 1805 trafalgar muharebesinde galip ingiltere geldi. napoleon, ingiltereye diz çöktüremeyeceğini anlamıştı. karada savaşlar devam etti. nihayetinde napoleon bonaparte, 1815'te waterloo savaşında diz çöktü. bununla ingilterenin dünya hegemonyası perçinlendi, dahasında yüz yıllık bir rakipsizlik dönemi başladı. trafalgar’dan 1 asır sonra, ingiltere, ancak yeni bir meydan okumayla karşılaştı. bu kez almanlar olacaktı...
*18. yy.dan beridir alman coğrafyasında bir güç adım adım büyüyordu. bu, disiplinli kara ordusuyla prusyaydı. gümrük birliği, sanayi inkılabı ve gelişen demiryolu ağı alman coğrafyasına iyi geldi. bariz bir yükseliş göze çarptı. 19. yy. ortalarına gelindiğinde prusya, artık alman liderliğine hazırdı. geleneksel parçalı alman prenslikleri/krallıkları ikna edilerek, rıza yoksa cebren prusyanın önderliğinde organize olmaya başladılar.
*ingiltere, durumdan memnundu. prusya ile geçmişte güzel ortaklıkları vardı. yedi yıl savaşları ve waterloo savaşında prusya, ingiltere'nin yanında yer almış, gerçekten iyi iş görmüştü. her dönem büyük hayaller kuran fransanın karşısında iyi bir dengeleyici unsurdu. bu sebeple desteği hak ediyordu. ayrıca ingiliz ve prusya kraliyet aileleri de, akrabaydı.
*prusya, birleşecek alman imparatorluğunun liderliğine açıkça talip oldu. bu dönemde şansölye otto von bismarck aktif bir politika yürüttü. süreç adım adım işlendi. danimarkadan schleswig-holstein bölgesi savaş yoluyla ele geçirildi. ki gelecekte alman donanması için önemli bir bölge olacaktı. yine, habsburglar er meydanında prusya'ya boyun eğdiler. alman birleşmesi için büyük final, fransa’daydı.
*otto von bismarck, bir siyaset dehasıydı. somutlaşan prusya emellerini doğru strateji ve hamleleriyle gerçeğe kavuşturdu. bunu yaparken kimi zaman diplomasi, kimi zaman savaş yolunu denedi. ancak mağlup ettiği rakiplerini rencide etmeyi tercih etmezdi. o gün rakip olan güçler, gelecekte müttefik olarak görülebilirdi.
*1870’te prusya, fransa’yı tam bir bozguna uğrattı. alman orduları, parise dayandı. 1871’in ilk günlerinde versailles sarayında birinci wilhelm alman kayseri ilan ediliyordu. alman imparatorluğu, fransanın kalbi versaillesden duyuruldu. bu hal, fransa için küçük düşürücüydü.
*bismarck, böyle bir şovla fransa'nın rencide edilmesine karşıydı. ancak hohenzollernler böyle olmasını istemişti. bismarckın endişe duyduğu gibi fransa, kışı geçirecek ancak yediği ayazı unutmayacaktı.
*alman imparatorluğunun çıkış sürecinde yaşananlar tarih için şaşırtıcı, komşular için korkutucuydu. ingiltere, prusya'yı desteklemişti. kara avrupasının ortasında böyle bir güç, denge unsurdu. ama bir gün bu denge unsuru, kendisini de tehdit edebilir miydi?
*bu noktada almanlar bir yol ayrımındaydı. güçlülerdi, büyümek istiyorlardı ve büyüyorlardı. ancak denizler ötesi sömürgeleri kısıtlıydı ve onlar olmadan emperyal devlet olunamazdı. almanlar mesafeler ötesi limanlara ve deniz üslerine sahip olamazsa ekonomik büyümesi duracaktı. ya bu noktadan öteye geçmeyecekler ya da emperyal yola baş koyacaklardı.
*o dönem alman kurmaylarının bir tercih yaptığı bile şüphelidir. çünkü büyüyen bir çocuğa daha büyük yeni bir pantolon alınması tercih değil, bir mecburiyettir. almanlar büyümek zorunda olduklarını hissettiler. bunun için de güçlü bir donanmaya ihtiyaçları vardı. ama denizlerde bekleyen polis, ingilizler; buna izin vermezlerdi.
*ingilizler, emperyal hakimiyetlerinin donanmalarıyla gerçekleştiğini iyi biliyordu. ingiliz donanma planlanmasının temel ilkesi, dünyanın ikinci ve üçüncü büyük donanmalarının toplamından daha büyük olmaktı. böylece hiçbir güç kendilerine yönelik bir meydan okumaya cesaret edemezdi.
*almanlar çok düşündüler. bir yandan ingilizlere rakip donanma inşa edilmesi lazımdı bir de bu sırada ingiliz müdahalesinden sakınabilmek gerekiyordu. bu zor bir senaryoydu ancak bir şekilde denenmeliydi. kiel kanalının inşası başladı. bu yol, baltık denizinde alman donanması için güvenli bir güzergah oluşturacaktı. wilhemshaven tersanelerinde modern zırhlı savaş gemilerinin inşası başladı.
*ingiltere, endişe duymaya başladı. düşündüler. donanmaları vardı ama kara orduları alman ordusu yanında komik kalırdı. almanya, sadece denizden yıldırılamazdı. bu yüzden muhteşem yalnızlık politikasından vazgeçmeleri gerekti. ingiltere'ye müttefik lazımdı.
*bugünden birinci dünya savaşına bakılınca tarafların doğal müttefik ve düşmanlar olduğu düşünülebilir. lakin 19. yy sonlarında durum hiç de öyle değildi. ingiltere'nin uzun süredir bir müttefike ihtiyacı olmamıştı. fiili durumda en yakın rakibi fransaydı ve sömürge mücadelesinde dünyanın dört bir yanında sürekli karşı karşıya geliyorlardı. ayrıca napoleon dönemi daha anılarda tazeydi. fransa ne zaman coşup taşmak istese, ingiltereyi gemileriyle karşısında görmüştü.
*rusya da kolayca müttefik olamazdı. ingilterenin can damarı hindistan ile rus tehdidi arasında bir afganistan tamponu bulunuyordu. yine ingiltere çin'de iken rusya mançuryada bekliyordu. irana kafkaslardan uzanan yine ruslardı. yetmezmiş gibi ruslar, karadenizden boğazlara inmek için can atıyordu. bu olursa süveyş kanalı, rus tehdidiyle doğrudan yüz yüze kalabilirdi.
*osmanlı imparatorluğu 19. yy'da avrupa için bir hasta adamdı. yıpratılmıştı, yorgundu, zaman trendi kendisinden yana değildi. ancak ingilterenin gözünde yokluğu, varlığından daha tehlikeliydi. olası parçalanma büyük coğrafyasında sert rüzgarlar estirir, birçok sırtlanı bu uğurda savaştırabilirdi. bu yüzden ingiltere zaten bir süredir osmanlının toprak bütünlüğünden yana olmuştu.
*osmanlı bu politikanın farkındaydı ve rusyaya karşı elindeki en büyük kozdu. uzun sürelerdir savaştığı rusyaya artık takati yetmiyor, üzerine milliyetçilik trendinde olan slavları ve ermenileri elde tutamıyordu. yaşadığı güçlüklerde el mahkum ingiltere ve fransaya başvuruyor ve statükonun devamı için bu güçleri kullanmaya çalışıyordu.
*tarafların bu denge siyaseti yeni güç almanyanın sahneye çıkışıyla değişmeye başladı. almanlara denizler sınırlı olarak açıktı ve karadan doğuya ulaşabilecek bir güzergah, osmanlı'nın elindeydi.
*osmanlı her ne kadar yorulmuş ise de, tüm islam coğrafyasında az veya çok bir karşılığı vardı. balkanlardan basra'ya uzanan bir kuşağa fiilen yayılmıştı. yine kısıtlı da olsa mısır'da bir ağırlığı vardı. karadeniz, akdeniz, kızıldeniz ve basra körfezine bir şekilde temas edebiliyordu. almanlar, ellerinde gelişecek bir bağdat demiryolu projesini emperyal hedefleri için kullanabilirdi.
*ingiltere, önce fransa'yla anlaştı. böyle bir ittifaka fransanın da ihtiyacı vardı. çünkü almanın ne zaman çükü kalksa, ilk önce fransız toprağına göz dikiyordu :)
*ingiltere, batıdan fransız cephesini oluşturmuş oldu. doğuda rusyayı da ikna edebilirse almanya iki cephede savaşmak zorunda kalabilir, alman orduları iki taraftan kıskaca alınabilirdi.
*almanya da potansiyel müttefiklerini düşündü. avusturya doğal müttefikti ama varlığı büyük bir artı eklemeyecekti. fransa ise ittifaka yanaşmazdı. 1871’de olanlar taraflar arasındaki herşeyin özetiydi.
*almanya için rusyanın ittifakı yararsız, düşmanlığı ise etkisiz olurdu. rus coğrafyasında somutlaşmış bir alman menfaati yoktu. bunun yanında çarlık rejiminde ciddi problemler vardı ve rus orduları bir süredir güçten düşüyordu. şayet rusya ile savaşmak gerekecekse bu; doğru zamandı. bir de balkan coğrafyasında rusyanın müttefiki olmak, avusturya ve osmanlıyı gücendirebilirdi.
*italya bu süreçte ikili oynuyordu. önceleri almanlar ile anlaşsa da, avusturya ile dürülecek hesapları vardı. ingiltere ve fransa ile de aynı anda pazarlık yaptılar. lakin almanlar bu ikili oyunu çok ciddiye almadı. çünkü bismarcka göre “italya iştahlıydı ancak dişleri çürüktü.”
*ingiltere, uzun süre rusya ile müzakereler yürüttü. anlaşma zemini arandı. ingilizler, almanları doğudan da sıkıştırıp aynı anda iki cephede savaşa zorlama niyetindeydi. bu ihtimalde diyet olarak ingilizler; rusların istanbul ve boğazları yutmasına razı olmalıydı.
*bu ihtimal, osmanlıyı tedirgin etti. öyle bir saldırı olacak olursa, osmanlının nefsi müdafaasında yanında bir büyük güce ihtiyacı vardı. bu sebeple alman kartını daima elinde bulundurmaya çalıştı, bir yandan ingilizlerle anlaşma zemini aradı.
*ingilizler ve ruslar nihayet anlaştılar. reval görüşmelerine göre istanbul ve boğazlar ruslara opsiyonlandı. bu tarihten sonra osmanlı, pozisyonunu bu mutabakata göre ayarladı. alman silah desteği ve alman sermayesi müdafaa için işe yarayabilirdi. bu dönemde petrolün kritik önemi de iyiden iyiye artmaya başladı. orta doğuda petrol yataklarının varlığı malumdu. ülkelerin pazarlık konusuna petrol de eklenmişti.
*sürece bakılınca 1900'lerin başından beri dünya savaşının çıkacağı kesin gibiydi. kesin olmayan, bunun ne zaman gerçekleşeceğiydi. almanlar, donanma atılımında vites yükseltti. ingilizler cevap vermeye çalıştı. sadece alman ve ingilizler değil, düvel-i muazzama savaşa hazırlanıyordu.
*almanlar çok geriden geldiği donanma yarışında önemli mesafeler aldı. yeni durumda ingilizler, yerleşik donanma stratejilerini değiştirmek zorunda kaldılar. yapılan rol dağılımıyla akdenizin muhafızlığı fransız donanmasına bırakıldı. ingilizler tüm dikkatlerini kuzey denizinde alman donanmasına ayırdılar.
*almanlar donanma inşasında ne kadar agresif davransa da, ingiltere bir şekilde karşılık veriyordu. bu yarışta artık farkın kapanmayacağı anlaşıldı. savaşa bu şekilde girilecekti. kiel kanalının açılışı yapıldı. rusların da zayıf hali, savaşın çıkma vakti geldiğini gösteriyordu. uzun zamandır bu savaşın planları zaten hazırlanmıştı. tek bir kıvılcıma ihtiyaç vardı. almanlar bu kıvılcımı avusturya üzerinden çaktılar.
*almanların masasındaki savaş senaryosunda bir büyük yanılgı vardı. savaşın uzun süreceği öngörülmedi. alman ordusunun hızlı hücumlarıyla neticeye kısa sürede erişilebileceği düşünüldü. 100 yıl önceki napoleon savaşlarından beri savaş doktrini tamamen değişmiş olmasına rağmen bu periyotta devasa ölçekli bir savaş vuku bulmamıştı. bu açıdan referans alınabilecek bir tecrübe bulunmuyordu. almanlar siperde düğümlenip kilitlenecek bir savaş beklemiyorlardı. bu savaş ise kendi doktrinini cephede yazacaktı. ilber ortaylının dediği gibi “almanlar çok bilir, çok yanılırdı.”
*osmanlının savaşa girmekteki aceleciliği de alman yanılgısından kaynaklanmış olabilir. ama savaşın ilk düdüğünde tüm büyük güçler savaşa hazırdı. savaş, savaşan her taraf için tam bir yıkım getirdi. kazanan taraflar dahi kaynaklarını tam anlamıyla tüketti. almanya, kaybetmesine karşın düşman orduları tarafından işgal edil(e)medi. amerika birleşik devletleri dışındaki hiçbir güç, bu savaştan güçlenerek çıkamadı. amerikanlar da bu neticeyi akıllı düşünüp uzun süre boyunca savaşı yalnızca maddi olarak finanse etmesiyle başarmıştı.
*50 yıl boyunca üzerinde düşünülen savaş için 4 yıl yeterli gelmedi. 1919 yılında itilaf güçleri 1871 tarihine atıfta bulunarak versailles antlaşmasını almanlara imzalattılar. bu mutabakat için fransız mareşal ferdinand foch umutsuzdu. imza ertesinde versailles antlaşması için “20 yıllık bir ateşkes” tanımını yapıyordu. haklıydı. 1939’da yenilen pehlivan almanya, meydan okumanın ikinci ve son raundunu başlatacaktı.