İdamına Gelinlikle Giden, Amerika'nın İlk Kadın Seri Katili: Lavinia Fisher
1793 doğumlu lavinia, john fisher adında bir adamla evlenerek büyüdü. fisher çifti güney carolina'nın charleston şehri yakınlarında yaşadı. çift, 1800'lerin başında "six mile wayfarer house" adlı bir otel işleterek geçimlerini sağlıyorlardı.
otel, genellikle uzun yolculuk yapanların konakladığı bir yerdi. o dönem, charleston'u ziyaret eden adamlar gizemli bir şekilde ortadan kaybolmaya başladı. yetkililere bu kayıp adamlarla ilgili giderek daha fazla rapor sunuldukça, en son charleston'ın 6 mil (9,6 km) dışında olduğu için bu şekilde adlandırılan six mile wayfarer house'da görüldükleri belirlendi.
dikkatleri üzerine toplayan otel, polis tarafından incelemeye alındı. polisler, bir zaman bu oteli ve yöneten çifti inceleme altına aldılar. amaçları delil bulmaktı çünkü ellerinde yeterince delil bulunmuyordu. otelin sahibi lavinia fisher, çok hoş bir kadındı. güzelliği pek çok kişi tarafından da konuşulurdu. güzel olduğu kadar tatlı da bir dili vardı. hatta bu durumu kullanarak otellerindeki müşteri sayısını her geçen gün arttırıyordu. lavinia, bazen de araçların geçtiği yollara giderek insanları otellerine gelmesi konusunda güzelliğiyle ikna ettiriyordu. o arada lavinia'nın eşi de araçtaki kişileri soyuyordu.
işlenen cinayetlerin baş mekanı olan bu küçük işletme karı koca tarafından özel olarak tasarlanmıştı. odalarından birine özel bir mekanizma düzenlemişlerdi, müşteri yatağın üzerine uzandığı anda yatağın altı açılarak kurban aşağıdaki başka bir odaya düşüyordu.
gizli odaya düşen kurbanı ise elinde tuttuğu baltayla kocası john fisher karşılıyordu. çift sadece kasabadan geçmekte olan gezginleri hedef alarak dikkat çekmemeye çalışıyordu. rahat bir şekilde cinayet işlemenin yolunu bulan çift, kurbanlarına önceden içirdikleri çay sayesinde hiçbir sorunla karşılaşmıyorlardı. lavinia’nin hazırladığı zakkumlu çayı içen müşteriler yarı baygın halde oldukları için john, baltayla onlara saldırdığında karşı çıkamıyorlardı.
peki nasıl ortaya çıktı bu katliam?
bir gün john peeples adında biri konaklamak için otele geldi. peeples, çok zengin bir tüccardı. geldiği gün boş bir oda bulamadı. lavinia durumdan istifade ederek hemen john'a çay ikram etmek istediğini söyledi. peeples, güzeller güzeli lavinia'nın teklifini geri çevirmedi ve birlikte otururdular. adam, lavinia'nın eşi john'da bir gariplik sezdi çünkü sürekli gözü üzerindeydi. ardından lavinia odanın birinin boşaldığını söyledi. tabii bu arada planlarının en önemli adımı olan çay ikramını da unutmadı. ancak peeples, bunu kabul etmeyeceğini ifade etti. lavinia, çok ısrarcıydı ve eşi de sürekli bakıyordu. peeples, çayı içmiş gibi yaparak gizlice döktü. peeples odasına gitti. ardından çiftin sesi gelmeye başladı. peeples, uyuyormuş gibi yaparak çifti dinlemeye başladı. çift, peeples'ın odasına geldi ve gizledikleri tünellerini açtı.
işlerin iyice karıştığını fark eden peeples, camdan atlayarak hemen oradan kaçtı. soluğu polis merkezinde aldı. tüm yaşadıklarını anlatan peeples, önemli delilleri polise vermiş oldu. ifadenin ardından polisler otele baskın düzenledi.
six mile wayfarer house (otel) baştan aşağı arandı ve arazi kazıldı. gizli geçitlerle dolu olan, düzinelerce yolcuya ait eşyalar, birisini saatlerce uyutabilecek bir bitki (çay yapmak için), yatağın altındaki döşeme tahtalarını açmak için tetiklenebilecek bir mekanizma ile geçilen bodrum ve yüzlerce kalıntı buluntu. yapılan baskında birçok tünel ve uyku ilaçlarına rastlandı.
bütün sır orada saklıydı. bütün o tünellerde şimdiye kadar öldürdükleri insanların cesetleri vardı.
baskının ardından çift tutuklandı. cinayet işledikleri her ne kadar ortada da olsa onların yaptıklarına dair ortada delil olmadığı için cinayet suçundan yargılanmadılar. ancak serbest bırakmak istemeyen mahkeme hırsızlık suçu ile ölüm cezası verdi.
fisher çifti, idam edilene kadar kaçma planları düşündüler. çift, bir gece bu planı uyguladı. john hapisten kaçsa da lavinia kaçamadı. john eşini orada yalnız bırakmak istemedi ve tekrar teslim olarak içeri atıldı. kaçma eylemlerinden dolayı orada kötü davranış ve şiddete maruz kaldılar. hatta lavinia'ya tecavüz bile edildi.
idam günü gelip çattı. ancak dosyalarda bazı eksikliklere denk gelindi. kanuna göre evli bir kadın idam edilemezdi. o yüzden ilk olarak john'u öldürmeyi düşündüler. çünkü john hayatını kaybettiği anda lavina da evli bir kadın olmuyordu. john, asılmak üzere ipe bağlandı. her ne kadar inkar etse de john'un son sözü “yaşananlar için özür dilerim” oldu.
lavinia ise ölmeden önce gelinlik giymek istediğini söyledi. lavinia gelinliğini giydi ve oradaki insanlara “cehenneme iletmek istediğiniz bir mesaj varsa şimdi bana söyleyin, ben iletirim” diyerek kendi sandalyesini kendi düşürdü. lavinia öldüğünde henüz 27 yaşındaydı ve adı tarihe amerika'nın ilk kadın seri katili olarak yazıldı. cinayetten dolayı çift idam edilse de hiçbir şekilde onların yaptığına dair bir delil ele geçirilmedi.