İkinci Abdülhamit Döneminden Kalma Bir Bürokrasi Jargonu: Görevden Af Talebi

Son zamanlarda bazı siyasiler için istifa yerine görevden af talebi kalıbı kullanılıyor. Nereden geliyor bu diyenler için mevzu Osmanlı'ya kadar uzanıyor aslında.
İkinci Abdülhamit Döneminden Kalma Bir Bürokrasi Jargonu: Görevden Af Talebi

osmanlı imparatorluğu'nun 34. padişahı sultan ikinci abdülhamid han döneminden kalma bir bürokrasi jargonudur görevden af talebi.

osmanlı imparatorluğu'nda eğer padişah tahttan indirilmişse buna "hal" denmiştir. esasen osmanlı öncesi de kullanılan bir tabirdir ve devlet yöneticilerinin yani halifelerin görevden uzaklaştırılmaları manasına gelir.

diğer tabir ise azildir. uzaklaştırma manasına gelmektedir. islam hukukçularından kimisi görevi kötüye kullanma, beden ve zihin sağlığını yitirme, rüşvet, yolsuzluk, isyan, münafıklığa meyletme gibi nedenler yok ise bir memurun azlinin caiz olmadığını söylerken ulemânın çoğunluğu ise halifenin böyle sebepleri aramaksızın dilediği memuru görevinden azledebileceğini belirtmiştir. osmanlı imparatorluğu da bu ikinci görüşü benimsemiştir.

bir de istifa vardır. af kökünden türemiştir yine. kelime zaten "af dileme" manasına gelmektedir.

peki ama son günlerde neden bizim bürokratlar "istifa etmek" tabiri yerine "af dilemek" tabirini kullanmaktadırlar diye sorar isek; osmanlı imparatorluğu'nda memurların istifa etmeleri gibi bir durum pek alışık olduğumuz bir şey değildir. bu çıkarımı şuradan yaptım:

istifa etmek kavramı asırlarca durağan bir hâlde bürokrasideki varlığını korurken tanzimat dönemi ile birlikte yeniden hortlamıştır. batılılaşma gayesi içerisindeki osmanlı imparatorluğu, memurlara da bu dönemde çeşitli haklar tanımıştır. bu haklardan biri de istifadır. daha doğrusu eskiden beri zaten var olan bu hak, artık padişahın hükmüne gerek kalmaksızın uygulanabilmektedir. hâl böyle olunca " istifa etmek " tabiri kısa sürede memurun yöneticiye rest çekme unsuru hâlini almıştır.

ikinci abdülhamid dönemine gelindiğinde ise gastelerdeki zararlı görünen kelimelerin dahi sansüre uğradığı bu dönemde bürokraside de işler değişmiştir. hükümdarın gücü tekrar her alanda olduğu gibi bürokraside de hissettirilmek istenmektedir. böylece " ben istifa ettim. kabul etseniz de etmeseniz de gidiyorum... " rahatlığı son bulmuş; yeniden son söz hükümdâra bırakılmıştır.

aksi hâlde durum istifa etmek değil; azledilmek hâline gelecektir ki bu durumda kişi, emeklilikte var olması gereken haklarının hiçbirisini alamama tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. azil işlemlerinde azledilen kişiye maaş verilip verilmeyeceği, verilecekse ne kadar verileceği gibi durumlar padişahın o anki hükmüne kalmıştır.

işte bu dönemde bürokrasi her zaman olduğu gibi kendisine yine güzel bir kapı bulmuş ve "görevden affımı diliyorum" tabiri doğmuştur. bu cümlede anlatılmak istenen şey şudur: "ben, bana verdiğiniz görevi yerine getirebilecek kapasitede bir insan olmadığım ve başarısız olduğum için beni bağışlamanızı ve bu görevden almanızı talep ediyorum!"

istifa kelimesinden çıkabilecek "ulan bu benim gibi adama verilebilecek bir görev mi? ben bu işi beğenmedim, bırakıyorum" manası böylece çözülmüş olmaktadır. yani istifa etmek yerine "görevden af talebi" tabirini kullanmak, hükümdârı yüceltirken af talep eden kişinin tüm sorumluluğu da omuzlanması demektir.