İmkansızlıklar İçinde Bir Varoluş Destanının Simgesi: 30 Ağustos Zafer Bayramı
bizim için yaptıklarını asla unutmayacağım bir zafer bayramıdır.
kurtuluş savaşında canını ve ailesini hiçe sayıp, bizim için savaşan türk ordusuna ve
1921’de inebolu’dan kastamonu’ya sırtında cephane taşırken, mermileri ve çocuğunu korumak uğruna donarak şehit olan, şerife bacıya
kurtuluş savaşından önce konferansları ve yazdıklarıyla milli bilinci oluşturarak istanbul’dan anadolu’ya bir hareket başlatan halide edip’e
üç aylık bebeğini emzirip, sabah kollarında şehit olan abisini, cephedeki kocasını geride bırakıp aziziye tabyasını rus ordusunun elinden geri almak için hücuma katılan nene hatun’a
yunanlılar tarafından yakalanıp ağır işkenceye ve sorguya tutulduğu halde ağzından tek bir kelime alınamadığı için fırına atılan nazife kadına
adana ve bölgesini işgal eden fransızlara yanlış yol gösterip kör bir boğaza sokarak pusuya düşürülmelerine yardımcı olan hatice bacı’ya
babasının kumanda ettiği 70. alay’ın içinde savaşarak büyüyen 12 yaşında onbaşı olarak 100’den fazla düşman askeri öldüren, geri çekilen alayı durdurarak savaşa devam ettiren nezahat onbaşı’ya
anne ve babasının “kızım gitme” yalvarışlarını dinlemeden, saçını kazıtıp, her gün tıraş olup, erkek gibi giyinip askerin arasına karışarak savaşta bir ayağını kaybeden ve herkesin bir erkek sanıp halim çavuş olarak bildiği halime çavuşa
gaziantep’te çete savaşlarına katılmasını istemeyenlere “benim kanım sizinkilerden daha mı şirindir” diyerek çetecilere katılan yirik fatma’ya
ve daha ismini sayamadığım ,türk askerinin yanından bir an bile ayrılmayan kahraman türk kadınlarına teşekkürü bir borç bilirim, ruhları şâd olsun.
onyıllar süren sonu gelmez mağlubiyetler sonunda elinde avucunda ne varsa kaybetmiş bir imparatorluk ordusu iken,
dağıtılıp tüm eratı terhis edilmiş,
elinden silahları alınmış,
kışlaları ve tersaneleri düşman kuvvetlerine teslim ve terk edilmiş,
küffara diz çöküp onun tarafından fiilen yok edilmiş bir imparatorluk ordusuyken,
son nefesinde şahlanarak namusunu kurtaran bir "millet ordusu"na dönüşüp girdiği ölüm-kalım mücadelsinde kazanılan zaferlerinin sonuncusunu unutmamak için kutlanan bayramdır..
...
26 ağustos 1922'de, büyük taarruz başladığında merhum yahya kemal'in ettiği duaya kulak verelim:
"şu kopan fırtına türk ordusudur yâ rabbi.
senin uğrunda ölen ordu, budur yâ rabbi.
tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
galip et, çünkü bu son ordusudur islâm'ın!"
(eski şiirin rüzgârıyla, "26 ağustos 1922", istanbul, 1974, s. 140.)
türk silahlı kuvvetleri günüdür aynı zamanda.
cephane ıslanmasın diye kundaktaki bebeğinin üstünden battaniyeyi alıp cephaneyi koruyan fedakar türk kadınını,
taarruzun henüz başında yaralanmış olmasına rağmen tedavi için geriye gitmeyi reddeden ve bölüğün önünde hücum ederek şehit düşen bayburtlu üsteğmen agah efendiyi,
belen tepeyi bir an önce ele geçirmek için yanan çalılıkların arasından geçen türk askerini, bir buçuk saat süren topçu ateşi ile yunan tahkimatını yerle bir eden türk topçusunu,
400 km geriden ordusunu yöneten yunan başkomutanına karşı zafertepe'de askerinin ve süngülerin yanı başında savaşı yöneten ebedi başkomutan mustafa kemal atatürk'ü, onun dava arkadaşlarını ve tüm şehitlerimizi saygıyla, rahmetle ve minnetle anıyorum...
30 ağustos zafer bayramınız kutlu olsun...