İnsan Beyninin En Güzel Özelliklerinden Biri: Düşüncelerimizin Gerçeklerimize Dönüşebilmesi
fiziksel maddeler kaba yoğun bir enerji ile yavaş titreşimlerden oluşur ve ancak çok güçlü bir kuvvet karşısında değişir. bunun aksine , düşünceler hızlı titreşimlerle temsil edilir ve uyarılma karşısında çok kolay bir şekilde değişebilir. yarattığımız her somut maddenin ilk adımını soyut düşünceler oluşturur. biz bir şey yaratmak istediğimizde , her şey bir resim , bir düşünce veya bir fikirle başlar. buluşun sonlarına kadar bu fikir beynimizce kaba taslak bir plan olarak algılanır. bu plan enerjiyi yönlendirir ve böylece hedef veya buluş sonunda fiziksel boyuta ulaşır. yani soyut olan ama inandığımız bazı şeyleri somut olarak algılayabiliriz.
düşüncelerimiz ve beklentilerimiz fiziksel boyuta ( yaşamımıza) bizim gerçek kişiliğimizcesine yansıtılır. fiziksel boyut düşünce ve fikirlerimizin yansıdığı bir ayna görevini üstlenir. bu bağlamda düşündüğümüzde düşündüğümüz şeyleri yaşıyoruz aslında. yani eğer hayatımızın kötü olduğuna inanıyorsak , hayatımız inandığımız gibi kötü olacak. negatif düşünceler , belirsizlik ve kaygı kaçınmak istediğimiz durum ve kişileri bize doğru çeker. buna karşı , eğer tutumumuz temelde pozitifse , olumlu düşüncelerimize uyacak şekilde insan ve olayları kendimize çekeriz. bilinçsizce , içimizde dünyanın gizli bir yaşam boyutunu inşa etmişizdir – dış dünyanda yaşadıklarımızın minyatür psikolojik formları- . böylece dış dünyada yaşadığımız deneyimler sadece iç dünyamızın bir yansımasıdır. aslında gerçek dünya içimizdedir ve tamamen bizim düşünce ve inanç sistemimize göre şekillenir.
modern beyin araştırmaları gösteriyor ki gerçek yaşamın içinizde ki modeli frontal lob ve özellikle prefrontal korteks tarafından kontrol ediliyor. abd’li nöroloji profesörü elkhonon goldberg geniş anlamda frontal lob’ların organizmayı geçmişteki hasarlardan kurtarıp gelecek için yeni projeler yaratabileceğini söylüyor.frontal loblar organizmayı henüz olmayan ama olmasını istediğiniz bir şeyin sinirsel (iç) modelini yaratabilecek şekilde hazırlar. bu iç modeller frontal loblar tarafından gelecekte gerçekleşmek üzere bizim gerçekliğimizcesine dış dünyaya yansıtılabilir.bu şekil beyni bir tepegöz olarak gösteriyor. ışık kaynağı beyinin güç kaynağı olan beyin sapında yer alır. eski inanç sistemlerimizden bazıları ( çocukluğumuzun şartlandırmaları ve alışkanlıklarımızla oluşan) limbik sistem ve sağ hemisferde saklanır. yaşadığımız her şey çocukluğumuzun şartlandırmaları ve inançlarımızın oluşturduğu tepegöz gibi hareket eden bir filtre tarafından belirlenir.
işe yaramaz ve genellikle yersiz olan bu inanç sistemlerini ortadan kaldırmak için kendimizi yenilemeliyiz. bu yenilenme sürecinde aşamalı olarak , bilinçliymiş gibi yaptığımız ama temelinde bilinçsiz olan hareketleri belirlemeliyiz. ikinci aşama ise daha uygun olanlarla eski inanç sistemini değiştirmek. bunu yapmak için frontal lobu devreye sokup (onun modelleme yeteneğini kullanmak) bu modelleri geleceğe bizim yeni gerçekliğimiz olarak yansıtabiliriz. arka planda , duyusal korteks projeksiyon ekranı modelini oluşturmaktadır. ve orası bizim yeni inançlarımızın deneyimlenip gerçek hayata yansıtıldığı yerdir. prefrontal korteks görselleştirmenin nörolojik temelidir. öncelikle kafamızda istediğimiz gerçekliği yaratmalıyız , gerçekliği yaratmak için amacımızı hayal gücümüz ve inançlarımızın ışığında kafamızda canlı bir resim olarak birleştirmeliyiz. ve bunu yapabilmek için sadece güçlü bir amaç ( frontal lob) , ne yapmak istediğimizi belli eden canlı bir resim ( duyusal korteks) ve başarabileceğinize dair sağlam bir inança ( limbik sistem) ihtiyacımız var.