İnsana Mutluluk Veren En Garanti Eylemlerden Biri: Beklentileri Azaltarak Yaşamak

"Beklentiler daima yaralar." diyen William Shakespeare, aslında beklentilerin mutlulukla olan ilişkisini en yalın ve güzel haliyle özetlemiş de diyebiliriz.
İnsana Mutluluk Veren En Garanti Eylemlerden Biri: Beklentileri Azaltarak Yaşamak
iStock


beklentileri azaltmak, mutluluğun tek yoludur kesinlikle

iktisat sözcüğünün kitaptaki tanımı şöyle başlar; "sonsuz ihtiyaçların, kıt kaynaklarla karşılanması için...."

kısıtlar teorisi'ndeki "kısıt" tanımı da şöyledir:" bir sistemin hedefine ulaşmasını engelleyen faktör."

insan eğer mutlu olmak için yaşıyorsa, yani mutlu olmak hedefse ihtiyaçlarını ve beklentilerini azaltacak. kendi kendisinin kısıtı olmayacak. kendi önündeki engel olmayacak. öyle donanımlı, kalibreli insanlar var ama mutlu değiller. sebep? yine kendileri tabii ki.

insanın doğasında sahip olduğu ile yetinmeme vardır. bir basamak tırmandıkça hep bir üste çıkmak ister, çıkamayınca mutsuz olur hatta farkında değildir belki ama tekrar bir basamak aşağı iner.

peki ne yapmalı? 

mutluluk eşiğini düşürmeli. basit şeylerle mutlu olabilmeli. beklentilerini hep daha kötüsüne endekslemeli.

o zaman farkında olmadan mutluluğa kavuşuyorsunuz. mutlu olmak için çabalamaya gerek kalmıyor, insan beyni esasında zayıftır. ne telkin ederseniz ona inanır. bütün mesele inanmakta.


belki de gerçekten "yaşama" eyleminin hakkıyla gerçekleştirileceği zamandır, beklentilerin azaltılabildiği zaman.

mükemmelliyetçiliğin ve gururun hastalıklı pençesine düşenler iyi bilirler; hep daha iyisini isteme bir süre sonra "en iyisi olmayacaksa hiç olmasın" mantıksızlığına dönüşür. bu yüzden, yaşamlarının ilk perdesini, yüksek beklentilerini tatmin etmek için harcayarak ve manen harcanarak geçirenler, ikinci perdede artık her şeyin en iyisini elde etmeye güçlerinin yetmeyeceğinin ayırdına vardıklarından yaşamlarını bazal metabolizma seviyesine indirirler aniden.

insanlar sonradan gelen tembellik olarak adlandırır durumlarını; ama yaptıkları tembellik değildir aslında. tembel adam rahat adamdır. bu insanlarsa aldıkları her nefesi, attıkları her adımı olabildiğince gergin yaşarlar. ilk perdede, beklentilerini tatmin etmek uğruna yorulan bedenlerini dışardan kemiren mükemmelliyetçilik kurtları, bu kez içlerine düşer ve ruhlarını kemirmeye devam eder ikinci perdede. ince hastalık gibi ömrünüzü, ruhunuzu, gülüşlerinizi çürütür yavaş yavaş.

beklentiyi azaltmak, "epikürist" bakış açısının temelinde yatan ilkelerden biri olan "ölçülü olmak"la bağlantılı bir eylemdir

eğer insanın amacının bireysel mutluluk olduğunu ele alırsak, bunu ancak isteklerinin elde edilmesiyle gerçekleştirilebileceğini anlayabiliriz. ancak insanlar sürekli "haz"ları peşinde koşan varlıklardır. istekleri asla bitmez. oysa bu sınırsız istekler karşısında eldeki kaynak oldukça sınırlıdır. bu durumda mutluluğa ulaşmak da imkansızlaşır. eğer insan bu durumun farkına varır, hazlarını kontrol eder, ölçülü davranır ve beklentilerini azaltıp yaşamını ona göre düzenlerse mutluluğu elde edebilir.

teoride açık olmasına rağmen , pratikte bireylerin beklentilerini azaltmaktan çok artırma eğiliminde olduğu görülmektedir.

shakespeare "kendimi her zaman mutlu hissederim. neden biliyor musunuz? çünkü kimseden bir şey ummam. beklentiler daima yaralar." diyerek bu konuya en güzel açıklığı getirmiştir.

Bu içerik de ilginizi çekebilir