Isaac Asimov'un Hugo ve Nebula Ödüllerinin İkisini Birden Alan Kitabı: İşte Tanrılar

Bilim kurgunun en büyük ödüllerinden ikisi, Hugo ve Nebula'yı kazanan 1972 tarihli romanını inceliyoruz.
Isaac Asimov'un Hugo ve Nebula Ödüllerinin İkisini Birden Alan Kitabı: İşte Tanrılar
Görsel: Instagram @nykss

ithaki bilimkurgu klasikleri serisinden okuduğum 61. kitap usta bilimkurgu yazarı isaac asimov'un “işte tanrılar” isimli bu eseri oldu. “işte tanrılar”; hem hugo hem nebula hem de locus ödüllerini almış nadide bir eserdir.

“işte tanrılar”a nadide bir eser dememin ana sebeplerinden biri de bu eserin asimov'un herhangi bir serisine ait olmamasından ötürüdür. zira yazarın uzun soluklu seri kitapları bulunmakta olup “işte tanrılar” eserinin o serilerle hiçbir bağlantısı yoktur. bu sebeple asimov okumak isteyen okurlara öncelikle “ben robot” eserini, akabinde ise “işte tanrılar” isimli bu eseri okuyarak başlayabileceklerini ifade etmek isterim.

bu kitabın bir diğer önemli özelliği ise, yazarın “işte tanrılar” için kendi tabiriyle “bilimkurgudaki en iyi uzaylı tasvirini barındıran, ayrıca yazıp yazabileceğim en iyi metin,” demesidir. isaac asimov bilimkurgunun en büyük üç üstadından biri olarak kabul edilir ve onun kendi eserleri arasında böyle bir değerlendirme yaparak bu kitabı öne çıkarması hem oldukça şaşırtıcı hem de biz okurlar için çok değerlidir.

kitapta, elektron pompası isimli bir icadın ortaya çıkarılmasıyla sınırsız ve bedava enerjiye ulaşan insanlığın başından geçenler veya muhtemelen başından geçebilecek olaylar anlatılmış. elektron pompası adı verilen icat, öyle bir icattır ki insanlığın tüm hayallerini gerçekleştirebilecek değerli bir icattır. peki bu icadın mucidi dünyalılar değil de paralel evrende yaşayan başka akıllı canlılar olsaydı neler olurdu? işte yazarın bize sorduğu ilk kritik soru budur.

yazarın bize sorduğu ikinci soru ise, elektron pompası isimli muhteşem icat evrenimiz için çok tehlikeli bir icat olsaydı insanlık bu durumda ne yapardı? hemen vazgeçer miydik, yoksa sonuna kadar devam mı ederdik? zira kitapta söz konusu icadın evrenimizi felakete sürükleyeceğine ilişkin ciddi bir inanç da hakim. bu inanç şudur: güneşin ve dünya'nın tümüyle yıkımı...

kitap üç bölümden oluşuyor. ilk bölüm "aptallığa karşı" isimli bölümdür. bu bölüm dünya'da geçmektedir ve elektron pompası'nın icadı ile sakıncalarının yer aldığı bölümdür. ikinci bölüm ise "işte tanrılar" isimli bölümdür. bu bölümde asimov'un meşhur para-evren yaratıklarının betimlendiği bölümdür. üçüncü bölüm ise, "çabalar nafile mi?" isimli son bölümdür. bu bölüm de ay'da geçmektedir. her bölümde ayrı ayrı elektron pompası'nın durdurulması için mücadele eden kahramanlarımız vardır. bölümler farklı yerlerde ve farklı zamanlarda geçse de aralarında konu bütünlüğü bulunmaktadır.

her ne kadar asimov tarafından "bilimkurgudaki en iyi uzaylı tasvirini barındıran" eser tabiri kullanılmışsa da daha önce okumuş olduğum bilimkurgudaki en iyi uzaylı tasvirini barındıran eser, stanley g. weimbaum'un bir mars destanı eserindeydi. zaten bir mars destanı için vakti zamanında asimov da en iyi uzaylı betimlemesinin olduğu eser olduğunu ifade etmişti. zira weinbaum, dünyadışı yaratıkları, var olmak için kendi sebeplerine sahip akıllı yaratıklar; olarak tasarlamıştı. uzaylı algısına farklı bir boyut kazandıran bu yaklaşım, bilimkurguda devrim niteliği taşımaktadır. bilimkurguda weinbaum'dan önce de dünyadışı yaratıklar tasarlanmıştı; ancak hiçbiri dünyadan tamamen bağımsız değildi ve hepsi birer dünya canlısının taklidinden ibaretti. bu durumda asimov'un sonradan görüş değiştirdiğini söylemekte fayda var...

son olarak, asimov'un bu eserini ''insanlığa ve aptallığa karşı verilen savaşın nihayet bir gün kazanılacağına dair umuda'' ithaf ettiğini de belirtmek isterim. ah asimov ah, aptallığa karşı verilen savaşı her geçen gün daha çok kaybediyoruz. bugünleri görsen neler yazardın acaba?