İsmet İnönü, İşitme Kaybı Rahatsızlığını Zaman Zaman Nasıl Lehine Kullanıyordu?

İsmet İnönü'nün işitme kaybı yaşadığını ve bu rahatsızlığını zaman zaman kendi lehine kullandığını biliyor muydunuz?
İsmet İnönü, İşitme Kaybı Rahatsızlığını Zaman Zaman Nasıl Lehine Kullanıyordu?

çocukken yakalandığı sıtmadan kaynaklığı işitme kaybını, kimsenin gerçekten duyup duymadığından emin olamamasını bile isteye sağladığı keyifli bir oyuna çevirmişe benziyor. tıpkı içkili ortamlarda sahne alan hafız kâni karaca'nın körlüğünü bir avantaja çevirip "içtiklerini görmüyorum ki" demesine benzer şekilde, inönü de sağırlığını bir avantaja çevirip işine geleni duymuş, işine gelmeyeni ise "allah'a şükürler olsun ki sağırım" diyerek -güya- duymamış.

hatta, 1941'de, "istikbal göklerdedir" ya da "yurtta sulh, cihanda sulh" gibi havalı laflar yerine allah be praised i am deaf (allah'a şükür, sağırım) cümlesiyle time dergisine kapak olması bu oyunu ne kadar içselleştirdiğini gösteriyor. 


üstelik ortamın ciddiyetini de pek sallamışa benzemiyor. mesela 1922'deki lozan konferansında ingiltere dışişleri bakanı lord curzon türkiye'yi sıkıştıran uzuun bir konuşma yapıp iyice bitap düştükten sonra ismet inönü'nün -mealen-:

- ya çok pardon, benim kulaklar biraz şey de, ne söylemiştiniz, rica etsem bi daha... :(

demesi üzerine lord dellenir ve nitekim koca konferans yarıda kesilir.

fakat benim inönü'nün en sevdiğim sağırlık oyunu, 1961'de hararetli bir şekilde dış ticaret rejiminin konuşulduğu bir bakanlar kurulu toplantısı sırasında yaşanmış. 36 yaşında cıvır bir çalışma bakanı olan bülent ecevit, ortamın bütün ciddiyetine rağmen bir başka bakanla kendi aralarında oldukça da kısık bir sesle operadaki bir temsil hakkında fısıldaşırlarken, başbakan inönü toplantıyı aniden keserek sorar:

- bülentt! ne oynuyormuş, güzel miymiş? ben de gideyim...

@kuslar bile eslik ediyor yavrum seni nickli ekşi sözlük yazarının şu mesajından anlıyorum ki, meğerse bu sağırlık taktiği, inönü'den genç hariciyecilere de sirayet etmiş:

"5 kasım 1943'de kahire toplatınsında buluşan menemencioğlu ve eden pek de anlaşamadıktan sonra eden'in churchille çektiği telgrafta yazdıkları ilginç " uzun ve zor bir gün yaşadık. telkinlerim hiçbir yere varmadı. dışişleri bakanı ve açıkalın'ın özellikle ağır işitmekten muzdarip olduğunu gözlemledim... daha genç olana (açıkalın) derdimi anlatmaya çalıştığım zaman onun da söylediklerimi işitmekte zorluk çektiğini gördüm. hiç kimse ikna olunmak istemeyen bir türk kadar sağır olamaz" a. eden, the reckoning. aktaran selim deringil- denge oyunu sy 218

dipnotta deringil devam ediyor:

[türk devlet adamlarının ağır işitmeleri konusuna birkaç kaynakta rastlanmaktadır.. general henry maitland wilson, eight years overseas adlı anılarında adana konferansında inönü'ün ağır işittiğini öğrendiğini yazar. "inönüden başka dışişleri bakanı numan da aynı dertten muzdaripti. ama o yıl sonunda kahire konferasından sonra sağırlığın diplomaside bir dezavantaj olduğundan kuşku duymaya başladım".

aynı konuya r. e. sherwood'un roosevelt and hopkings, adlı yapıtında da değinildiğini görürüz. " kahirede müzipin birinin yaydığı söylentiye göre türk heyetinin işitme cihazları birbirlerine o denli duyarlı bir şekilde ayarlanmıştı ki ne zaman türkiye'nin savaşa girmesi sözü edilse aynı anda arıza yapıyorlardı" ]