İsrail-İran Savaşı Neden Başladı?

israil iran savaşı malumun ilanıdır... olaylar 13 haziran sabahı patladı ama bu kavga yeni değil. gölgesi uzun yıllar ortadoğu’nun üstünden eksik olmayan bu düşmanlık, artık perde arkasından çıkıp sahneye taşındı.
13 haziran’da israil, iran’a karşı bayağı bayağı organize bir saldırı başlattı. hedefte direkt iran’ın askeri ve nükleer altyapısı vardı. ama sadece binalar değil, bazı önemli adamlar da gitti. iran genelkurmay başkanı muhammed bakıri, devrim muhafızları komutanı hüseyin selami, eski atom enerjisi kurumu başkanı feridun abbasi ve islami azad üniversitesi rektörü mehdi tehranchi de bu saldırıda öldü. öyle "birkaç füze atarız, mesajımızı veririz" tarzı değil yani; dümdüz infaz gibi operasyon.
gel gör ki bu gerginlik, 1979 devrimiyle başlayan uzun bir hikâyenin son perdesi. hani şu "bir zamanlar dosttuk ama şimdi birbirimizin varlığına tahammül edemiyoruz" tarzı ilişkilerden yani bu.
önce biraz geçmişe saralım
israil’in 1948’te kurulmasıyla birlikte ortadoğu’daki arap devletleri doğal olarak topa girdi. "sen hayırdır kardeşim" etkisi yarattı yani. israil de baktı araplarla iş zor, “kim arap değil, kiminle çalışabiliriz” diye bakındı. ve bingo: şah dönemindeki iran, yani muhammed rıza pehlevi’nin iran’ı. adamlar sadece müzakere edip bırakmadı, birlikte işler çevirdiler. 1956’da kurulan trident istihbarat ağı (evet, adı da havalı: "poseidon’un üç dişli mızrağı"), iran, israil ve türkiye’yi yan yana getirdi. petrol alışverişi, silah ticareti, arka kapı diplomasisi… her şey var. iran o dönemlerde israil’in bölgede neredeyse en sağlam müttefiki konumundaydı.
ama 1979 geldi, film bambaşka bir türde devam etti. ayetullah humeyni girdi sahneye, şah’ı süpürdü attı. yeni rejimin israil’e bakışı netti: “küçük şeytan.” abd’ye de “büyük şeytan.” bu ikilinin üstüne döşenmiş bir dış politika.
ve semboller... tahran’daki israil büyükelçiliği kapatıldı, hatta işi romantikleştirmek isteyen humeyni tayfası, büyükelçiliğin anahtarını filistin lideri yaser arafat’a teslim etti. resmen "artık burası senin, hayırlı olsun" dediler. oradan sonrası malum: dostluktan düşmanlığa tam gaz.
doğrudan savaş? yok. onun yerine vekâlet savaşları. iran lübnan’da hizbullah’ı, yemen’de husileri, irak’ta şii milisleri destekledi. adını da koydu: direniş ekseni. israil de bu vekil ağının hedefi olmaktan bir hayli şikayetçi.
özellikle hizbullah, iran’ın israil karşıtı operasyonlarda kullandığı en kuvvetli piyonlardan biri oldu. 1982’den itibaren sahada aktif. iran’ın bölgedeki hamisi kasım süleymani, bu ağın mimarlarından. 2020’de abd tarafından drone’la indirildi bağdat’ta. iran o günü unutmadı. hatta unutmaya niyeti de yok.
ve asıl mesele: nükleer program. iran "barışçıl" diyor, israil "bizim sonumuzu getirecek" diyor. israil, iran’ın nükleer silah geliştirmesini ulusal güvenliğine doğrudan tehdit olarak algılıyor. “iran’ın atom bombası varsa, bizim varlığımız tartışmaya açılır” kafasındalar.
sonra 7 ekim 2023 geliyor
hamas’ın aksa tufanı operasyonu. israil’in içinde kan gövdeyi götürüyor. iran’ın bu işe destek verdiği yönünde çok kuvvetli iddialar ortaya atılıyor. bu da zaten barut fıçısı olan ortamı iyice tutuşturuyor.
bir yanda hizbullah ile israil arasında sınır çatışmaları, bir yanda karşılıklı hava saldırıları. hizbullah’ın önemli isimleri öldürülüyor ama karşılık da geliyor.
derken 2024 boyunca karşılıklı mesajlaşmalar sürüyor: dronelar, suikastlar, siber saldırılar, “ben seni gördüm ama şimdilik vurmadım” tarzı hamleler…
ama 13 haziran 2025 sabahı öyle bir gün ki, artık herkesin “bu işin dönüşü yok” dediği yer orası oldu. israil doğrudan iran’ın kalbine saldırdı. sadece üsleri değil, direkt karar verici kadroyu hedef aldı. bu, artık gölge oyunlarının sonu. sahne ışıkları açıldı. oyuncular ortada.
şimdi?
herkes diken üstünde. iran daha agresifleşirse, israil de karşılık vermekten çekinmeyecek gibi. orta doğu’da taşlar zaten yerinden oynamışken, bu çatışmanın derinleşmesi bölgesel değil küresel bir krizi tetikleyebilir.
şimdilik herkes nefesini tutmuş bekliyor. sonumuz hayrolsun bakalım.