İstanbul Dışından Gelen Birinin Şehirde Belli Bir Zaman Eşiğini Aşan İnsanlara Dair Gözlemleri
herkesin kafayı yediği şehir bence istanbul.
yanlış anlaşılmasın bu insanları suçlamıyorum, bu şehir insanları bu hale getiriyor ve her şey o kadar normal geliyor ki onlara hiçbir şeye şaşırmıyorlar.
geçen hafta sonu eş, dost ziyareti için üniversite tercihlerimde korkumdan tek bir tercih bile yapmadığım, en son yaklaşık 2 sene önce gidip yine acayip küfürlerle döndüğüm istanbul'a gittim. bak baştan söyleyeyim de sonra bana bik bik yapmayın. inanılmaz, büyüleyici güzellikler var bu şehirde ama dediğim gibi istanbul'da bir süre eşiğini aşan insanlar kafayı yiyor.
cuma akşamı havaalanına geldim
baktım hemen hemen bütün istanbul uçaklarında en az 15-20 dakika rötar var. ben sövüyorum tabi ama yolcuların genelinde hava aynı; "ee istanbul orası normal". vay arkadaş! neyse bindim uçağa bir şekilde gittim. geldim istanbul'a, terminalden çıktım dışarı, akın akın insan akıyor üstüme sağımdan, solumdan. korkumdan tekrar içeri kaçacaktım az kalsın sonra düşündüm sigara yaktım mundar olmasın bari kaçmayayım içeri. kadıköy havataş'ına gittim, bir de taksim havataş'ı var. o tarafa bir baktım yine yığılı insan var, bir sürü bavul falan ama otobüs yok. bir geldi sordu "otobüs nerede" diye. "trafikte mahsur kaldı gelecek" dedi adam."haa" dedi, döndü arkasını gitti soran kişi. nasıl "haa" amına koyim ya? antalya'da biri "trafikte mahsur kaldım" dese "siktir lan! dalganı sikerim senin çabuk gel" derim. çok normaldi oysa bu istanbul'da.
kadıköy'de indim. yine sağımdan, solumdan oluk oluk insan akıyor
elimde çantam var köyden indim şehire filmindeki kemal sunal gibi bakıyorum etrafa. kadıköy'de bir yere oturuyoruz. insanlar alt alta üst üste oturuyor. bir yer bulup 2 bira içip kalkıyoruz sikko mekandan bir dolu para verip. ben söverken insanların yüzlerinde aynı ifade; "ee burası istanbul o hesap normal". normalini sikeyim.
cumartesi sabah oluyor. kahvaltı edip diyoruz ki "adalar'a gidelim". mantıklı geliyor hem güzel deniz yolculuğu, hem görmediğim etmediğim yerler. kadıköy'den vapura biniyoruz. biniyoruz ama burası istanbul olduğu için normal(!) olarak vapur da kalabalık. otobüste gider gibi vapurda ayakta sıkışık sıkışık gidiyoruz. oysa ben ne hayal etmiştim? vapurda uzaklara bakmalı klip çekerim falan dedim de ne mümkün amına koyim. götümü dayayacak bir yer bulma çabasından unuttum hemen klibi. insanlar yine son derece normal karşılıyor bunu; "ee istanbul bu normal böyle olması." lan olm manyak mısınız? nasıl normal? vapur lan bu otobüs değil ki denize düşecem kalabalıktan diye aklım çıktı.
yaklaşık 1.5 saatlik yolun ardından büyükada'ya gelindi
ilk başta çok sevdim burayı ama sonra fark ettim ki istanbul'dan insanlar buraya tenha diye, doğayla iç içe diye, kafa dinleriz diye geliyor ama kalabalıktan kaçmak için geldikleri adalar da kalabalık olmuş, tıkış tıkış olmuş haberleri yok. yine normal geliyor bu sevgili istanbullulara. faytona bindik (bu konuyu hemen geçiyorum yediğim kazığa da normal derseniz kalbinizi kırarım), indik, yürüdük. bir ara kaybolduk aha dedim lost olur muyuz acaba diye götüm attı ama leş gibi kalabalık olduğu için illaki birine sorup yönümüzü bulduk. at boku kokularının da normalleştiği yollarda deli sikmiş gibi yürüdük. sonra karnımız acıkınca basit bir restorana oturduk. yine hesap götümüze girdi. ama "ee burası adalar yani normal" dimi? kafayı yemişsiniz olm siz.
dönüş yoluna geçtik. bostancı'da inip kadıköy için dolmuşa bindik sonra. fast and furious'un çekim setinde dublör mü oldum yoksa siktiriboktan bir dolmuşa mı bindim fark edemedim. makaslar, kornalar, küfürler gırla. dolmuştaki insanlara baktım, çok rahattılar. "ee burası istanbul normal böyle şeyler"di suratlarındaki ifade. havasından mı suyundan mı bilmiyorum da insanlar bir şeye şaşırıp, sinirlenmiyor istanbul'da. çok acayip.
sağ salim kadıköy'e geldikten sonra birkaç arkadaşla daha buluştuk
dediler ki; "karşıya geçelim, taksim'e gidelim". iyi dedim bana uyar bir de taksim'de kazık yerim amına koyim. yine normal olarak(!) 1-1.5 saat gibi bir sürede taksim'e geldik. her yer vıcık vıcık, pis pis insan. ne ararsan var. ben nokia'mı ve içinde iz miktarda para bulunan cüzdanımı tutucam diye penguen gibi yürüyorum. bir yere geldik neresi olduğunu hatırlamıyorum. göt kadar sokak insan seli var. bir mekanın önünde durduk. "yerin var mı" dedik. "ayarlıcam" dedi eleman. sonra çağırdı bizi. sokaktayız ha mekanın içinde değil. adam bizi 5-6 adım götürdü. "abi en uygun yerim burası" dedi. laaayn? yer dediği sokağın ortası lan! masa, sandalye falan yok haa. biz çember olduk orası şuan için mekanın en uygun yeri oldu. böyle bakıyorum ben şaşkın, şaşkın "bu da mı gol değil lan? bu da mı normal?" diye. normalmiş amına koyim, burası taksim'miş normalmiş. sevgili istanbullular manyaksınız gelin bunu kabul edelim.
sonra kalktık oradan, gerçi kalktık demek için oturuyor olmak lazım. yürüdük gittik yani sokaktan diyeyim. ben isyan ettim "sikerim! götümüzü bir yere koyak artık" diye. arkadaş tamam dedi. yürüdük, yürüdük, yürüdük... yine binlerce, on binlerce normal(!) insanla. eski bir apartmana girdik. 6 kat yukarı çıktık merdivenlerle. göğün merkezine çıkacaz sanırım oturmak için diye düşündüm. aha bir geldim insanlar burada oturuyor. olm niye lan? çok acayip değil mi? ben orada evim olsa o merdiveni çıkıp oturmam. adamlar içki içmeye geliyor. bu da normal tamam amına koyim tamam. ev demişken bir de kira meselesi var mesela. bir ev görüyoruz nasıl leş, nasıl bitik bu ne lan dersin yani o kadar. arkadaş söylüyor mesela buranın kirası 1500 tl diye. ben "dalga geçme sikerim" diye bakış atarken arkadaşa diğerleri "ee burası kadıköy/taksim v.s. normal" diyor. vallahi normal değil kardeşim, yeminle normal değil sadece siz çıldırmışsınız.
eve dönüş vakti geldi sonra
saat gece 02.00'de kadıköy'e dönüyoruz. şoför elinde bir telsiz sürekli boş yolları soruyor, makas atıyor, ara sokaklara dalıyor. gece 2 lan! köprüye geliyoruz. trafik var! yarım saatte geçiyoruz siktiğimin köprüsünü. arkadan bir laf duyuyorum: "ee cumartesi bugün normal". yarraaam normal! gece 2'de köprüyü yarım saatte geçiyorsun ve bu normal ha? hepiniz delirmişsiniz, haberiniz yok lan!
insanlar tüm hayatlarını trafiğe göre düzenliyor. "oradan şuna binsek, yarım saatte metrobüse gelsek, oradan vapur hoop dolmuş eğer köprü açıksa 3-4 saatte orada oluruz bir kahve içer döneriz anca sonra gece olmuş olur zaten" falan. bence istanbul'da bir yerde olmak için saat vermek kadar saçma bir şey yok. anca "şu saatte orada olmak istiyorum ama bakarsın hiç gelemem hakkını helal et" falan diyebilirsin. tek iyi yanı istediğin kadar geç kal bahanen hazır: "trafik yaaeee". ama size normal geliyor bunlar kime ne anlatıyorsam?
antalya'ya dönüş vakti geliyor. korkuyorum zaten artık biraz daha burada kalırsam tüm istanbullular gibi bu saydığım şeylerin bana da normal gelmesinden. uçak saatinden 2.5 saat önce yola çıkıyoruz. neden? "ee çünkü burası istanbul pazar akşamları dönüş trafiği olabilir" la havle...
anormal bir şekilde rötarsız, sakin bir şekilde geliyoruz. hatta yanımdaki istanbullu arkadaş çok sinirleniyor. "nasıl rötar olmaz burası istanbul kardeşim! sıkıntısız iş mi olur! ben ağız tadıyla normal bir rötar yaşayamayacak mıyım lan?" diye bağırdı çağırdı. hatta bugün için bu rötar olmamasını "14 eylül 2014 sabiha gökçen zamanında kalkan uçak rezaleti" diye yazmayı planladı. ben artık bulaşmıyorum istanbullulara ve kendini istanbullu hissedenlere aga. hepiniz manyaksınız. bir an öyle bir an gelir gayet normal diye beni öldürürsünüz siz amına koyim.
gece 1'de indi uçağım
bomboş yollardan 30 kilometre uzaktaki evime gelip, tıraşımı olup, duşumu alıp yatağıma girdiğimde saat 1.57'ydi. vallahi bak yemin ederim. böyle hayatlar var lan. insanlar 15-20 dakikada işlerinde, okullarında, evlerinde oluyor. ne bileyim mekanlarda masalarda oturarak içkisini içiyor, evlere insan gibi kiralar ödüyor. oluyor yani bunlar gerçekten bak. uzayda falan değiliz lan biz de türkiye'deyiz.
neyse çok uzattım. okuyan herkesi bu pazartesi sabahı yordum. özellikle istanbulluları daha da yormuşumdur. neden? çünkü bugün pazartesi, okullar açılıyor. işe, okula gitmek için 3-5 falan saat yol gittiniz. ee ama normal orası istanbul...
kafanız çok güzelmiş canım güle güle kullanın, acil şifalar.
fayton editi: birçok mesaj aldım faytona neden bindin adalar'da diye haklısınız zaten bir daha gidersem binmem, gideni de bindirmem hem atlara hem de oradaki insanlara terör niteliğinde resmen faytoncular.
(bkz: istanbul adalar'da atlara eziyet)
(bkz: büyükada'daki fayton atları)
http://www.change.org/…lmasını-talep-ediyoruz#share