İttihat ve Terakki'nin Kendi Zenginlerini Yaratmak İçin Yaptığı Vagon Vurgunculuğu

Kendi zenginlerini yaratma mevzusu yalnızca günümüze has değilmiş. Ta İttihat ve Terakki zamanında bile olaylar böyleymiş. Buyurun, vagon ticareti(!) ile birileri nasıl bir gecede zengin olmuş, okuyalım.
İttihat ve Terakki'nin Kendi Zenginlerini Yaratmak İçin Yaptığı Vagon Vurgunculuğu

ittihat ve terakki'nin kendi zenginlerini yaratmak için kullandığı bir yöntem vagon vurgunculuğu. vurgunların zirve yaptığı yıl olan 1916, rumî 1332'ye tekabül ettiğinden, vagon vurguncularının halk arasındaki adı “bin üç yüz otuz ikilikler” ya da “harp zenginleri"dir, birinci dünya savaşı kıtlığında malı götürmelerine atıfla.

levazımdan sorumlu olan topal ismail hakkı paşa'nın kilit rol oynadığı bu ittihatçi tipi yandaş zengin yaratma sistemine vagon vurgunculuğu adı verilmesinin nedeni, vagon tahsisine dayalı olmasından. peki vagon tahsisi ya da eski deyimle vagon inhisarı nedir? mal akışının temel aracı olan hayli sınırlı sayıdaki tren vagonlarının kullanım hakkı, devlet (ismail hakkı) tarafından ittihatçıların yandaşı belli kişilere rüşvetle ve türlü yolsuzluklarla düşük fiyata tahsis edilir. tahsisi alan kişiler de bu tahsislerini birkaç katı fiyata tüccarlara kiralarlar ve böylece neredeyse bir gecede zengin olurlar.

bilhassa savaş yıllarında temel ihtiyaç maddelerinin yetersizliği nedeniyle şeker başta olmak üzere diğer pek çok malın ithalatı, vagon tahsisleri üzerinden gerçekleşmiş ve muazzam yolsuzluklar dönmüş. öyle ki yurtdışından beş on kuruşa alınan şeker, yurtiçinde artık allah ne verdiyse üçyüze beşyüze satılır, istiflenir, karaborsaya aktarılır. hatta dönemin mebuslarından biri “ne vagon vagon şekerler var, mekerler var, şunlar var, bunlar var. bunlar nasıl geliyor? nasıl ateş pahasına satılıyor… bunları araştırıp taraştır bakayım!” diye serzenişte bulunur.

vagon vurguncularına yönelik husumet artınca dönemin maliye bakanı damat, pardon damat değil mehmet cavid bey (ki sonradan atatürk'e yönelik izmir suikasti nedeniyle idam edilecektir) açıklama yapar: “kazanç ne şekilde olursa olsun, esbab ve vesaiti meşru olmak şartıyla meşrudur.” (aç parantez: bu ifade size de bir yerden tanıdık geliyor mu? gelirin tanımını yapan mevcut 193 sayılı gelir vergisi kanunu'nun 2. maddesi: "kaynağı ne olursa olsun diğer her türlü kazanç ve iratlar". kapa parantez)

maliye nazırının bu açıklamasına rağmen, huzursuzluk devam eder ve levazım reisi ismail hakkı paşa gerekçe gösterilerek harbiye nazırı enver paşa hakkında istizah, yani gensoru verilmesine karar verilir. telaşlanan iblis enver, meclis-i mebusan başkanı halil menteşe'den konu hakkında izahat ister. o da konunun ismail hakkı'nın yandaşlara aktardığı yağlı vagon ihaleleri olduğunu falan söyleyince enver lafa girer:

"arkadaşlar, levazım reisi ismail hakkı paşa aleyhinde bir dedikodu olduğunu işittim. bana milyonlar verdiniz, ordunun teçhizatı için geceli gündüzlü çalışmaktayız. ben bu zatın dirayetinden ve namuskârlığından eminim. ondan başka birisinin daha iyi başaracağına da itimadım yoktur. onun dirayeti karşısında manevralarını çeviremeyen birtakım madrabazlar bu cereyanı hasıl etmiştir. bana emniyetiniz yoksa onu bildiriniz, çekileyim, başkası harbiye nazırı olsun. fakat ben işbaşında kaldıkça o adam değiştirilemez ve değiştirmem" (kaynak: halil menteşe'nin anıları kitabı)

enver'in "adamımı yedirmem" ısrarına rağmen konu daha büyür ve ittihatçıların önde gelenleri enver'e yüklendikçe yüklenir ve hatta dahiliye nazırı talat paşa dayanamayıp “enver, şu adamı değiştir artık” diye bağırır. enver ise sakince cevap verir:

“arkadaşlar, söylediklerinizi dinledim; hiçbiriniz bu adam hırsızdır demediniz. ben orduyu yarı aç, yarı tok idare edebiliyorum ve bunu bu adamın kurduğu teşkilata tesis ettiği nüfuza takdim etmek (öne almak) zorundayız. tecrübe yapacak vaziyette değilim, bu ağır mesuliyeti alamam.”  (kaynak: halil menteşe'nin anıları kitabı)

işte gördüğünüz üzere tarihimizdeki bir vurgunculuk vakası daha adam çalıyor ama çalışıyor da veciz lafı ile sona eriyor. geriye kalansa bir parça hüzün ve bir de siyah beyaz bir fotoğraf: kolunu vagon demirinden dışarı sarkıtıp bacak bacak üstüne atarak oturan yüzbinlerce insanın katili enver paşa ve onun sol köşesinde oturan -kimselerin hırsız diyemediği- topal ismail hakkı paşa bize, şu anki halimize bakıp adeta "show must go on" diyorlar.

notlar

1. vagonculuk vurgununa ilişkin ayrıntılı bilgiler için liman von sanders'in türkiye'de geçirdiği beş yılı anlattığı fünf jahre türkei adlı anı kitabına, ziya şakir'in 1914-1918 cihan harbini nasıl idare ettik kitabına, yusuf hikmet bayur'un türk inkılabına ve kerem çalışkan'ın 100 yıllık yüzleşme kitabına bakılabilir.

2. ittihatçılığın ‘vagon vurgunculuğu’nu aferizm, menderes’in tercihli kredili tüccar imtiyazı, özal’ın ithalat izinleri ve akp’nin ihale düzenini üzerinden ele alıp istanbul'daki seçim yenilemelerinin politik ekonomisine işaret eden bahadır özgür yazısı içinse bkz.