İyi ve Kötü Kavramları Beynimizde Nasıl Ortaya Çıkıp Şekilleniyor?
gelin sizle iyi - kötü kavramlarının beyinde nasıl şekillendigini, bilincin kendiliğinden nasıl varlığını sürdürdüğünü ve hayata dair etkilerini bi konuşalım.
düşünüyorsun değil mi? çünkü düşünebiliriz, evet hepimiz, farkındalık duygusu olan her canlı hatta.
ne dedim düşünüyorsun değil mi evet düşünebiliriz. çünkü hepimiz ortalama 1400 gr ağırlığa sahip bir organa sahibiz.
seni sen yapan şey karakterini veren şey evet yaşıyorum şu an evimdeyim ve ismim bu diye sana farkındalık kazandıran şey beyindeki ras, hyphocampus ve frontal korteks, corpus mamillare denilen bölgelerin birlikte çalışması ile gerçekleşmektedir. biz buna assosiation deriz. bu iliskinin yurutulememesi halk arasinda bitkisel hayat diye tabir edilen bir deyim. tıbbi ismi de türkçede komadır. bunlar olmadan bir beden yaşar ama hasta bilinçini yitirmiş kabul edilir. yaşamasının tek sebebi solunum - dolaşım - vucut sıcaklığı düzenlenmesi gibi bilinç dışı faaliyetleri yürüten beyin (serebrum) bölgelerinin halen çalışabiliyor olmasıdır.
dikkat edersen düşüncelerinin bile daha tartışmaya bile başlamadan varlığı zaten somut olan sana farkındalığı veren ve görüntüleme yöntemleriyle incelenebilir olan nöronların tarafından oluşturulduğunu ve 5 adet duyu organından edindigin verilerle şekillendirilerek üretildiğini görebilirsin. düşünce ilk nasıl üretildi ilk ne düşündük gerçekten düşünce soyut temellere mi dayanır konusuna girmiyorum çünkü cevabı evrenin varoluşuna dek yazmayı gerektiren esasında çok uzun bir alanı kapsamaktadir ama yazmayı düşünüyorum bir gün.
şöyle örnek verelim konuya, bak burda felsefe yapmiyoruz verilerden konuşuyoruz şimdi dikkatle dinle. sana ne dedim "seni sen yapan sana bilincini veren ve karakterini veren beyin bölgelerin ras, hyphocampus ve frontal kortex bölgeleridir ve bunlar beyinde yakın ilişki halinde bulunur." şimdi seni klonladığımızı farzedelim. klonun ile yan yana duruyorsunuz soruyorum ama "sana soruyorum" diyorum ki ikinizden birini öldurecegim kimi seçeyim. bana diyeceksin "klonu mu elbette öldür neden beni oldureceksin ki !!" niye onu dedin oysaki her seyiniz aynıydı? çünkü klonun senin yaşadıklarını yaşamadı senin sevdiğin kızı sevmedi o sadece bir klon bilinç düzeyi henuz sadece yaşadığını hissediyor çünkü dünyaya bile daha yeni geldi. kör bir insana beyaz rengi nasıl anlatabilirsin? oysaki sen beyninde isimlerini saydığım bu 3 bölge ile hayatı tecrübe ettin ,senin sen olmanı senin sana ait olmani ve bunu bilmeni sağladı. etrafından edindigin çevresel faktörler ile sekillendirdigin kendine ait zevklerinin olmasını sağladı. en sevdiğin renk sevdiğin insanı ilk kez öptüğünde gördüğün gökyüzünden dolayı mavi idi belki de. oysa klonun henüz daha yeni mavinin bir renk bile değil ışığın bir türü olduğunu öğreniyordu.
şimdi maceramızı burda detaylandıralım.
bir gün beyin cerrahi mikrocerrahi açısından inanılmaz bir noktaya geldi diye kabul edelim yıl olsun 3000. senin frontal, ras, hypocampus dediğimiz seni sen yapan bölgelerini değil klonuna hiç sevmediğin bir arkadaşına bile operasyonla aktarmayı basarabilirsek ve kimi oldurelim diye tekrar sorarsak vereceğin cevabin kendi bedenini arkadaşının vücuduyla işaret ederek onu öldür tabiki olacağını biliyor musun, artık biliyorsun. sana söyledim farkındalık, bu benim, şu an ağlayan benim, evet bu benim başıma geldi, ismim bu, cinsiyetim bu dediğin beyin bölgelerindi senin. burda şunu düşünmeni beklerim ruh diye tabir ettigimiz şey aslında bir yanılsama mi? düşüncelerim bile beynimdeki nöronlarım ile oluşuyorken ruh kelimesini söylemek için bile nöronlarımı kullaniyorsam o kelimeyi bile icad eden şey nöronlarım ise ve beynimin bu bölümleri olmasaydı bir bitkiden farkım olmayacaksa hiç sevmedigim arkadaşımın bedenine aktarildiginda kendi bedenimi öldür diye işaret edeceksem ruhum nerede gizli varlığı gerçek olabilir mi baska bedende kendim gibi hissedeceksem o nerede ? düşünmeni beklerim.
uzun yıllar boyunca sen daha doğar doğmaz gelişmeye başlayan, etrafındaki uyarılar, insanlar, çevren, inanç yapısı, sana yapılan iyilik ve kötülükler ile şekillendi o bölgelerin ve seni sen yaptı seni bizden ayırdı karakterini verdi. bir bebek 0 ile 1 yaş arasında annesi tarafından emzirilmezse ve düzgün bakım almazsa özgüven eksikliği olan asosyallikten paranoid sizofreniye kadar ilerleyen bir risk grubuna girer bunu biliyor muydun. çünkü güven duygusunun temelleri hayatın ilk 12 ayında atılır. dışarı çıkmış sekillenmeye hazır bir beyin ve karnı aç bir beden ne yapar. yalnızca ağlar. anne ne yapar emzirir ve bakımını üstlenir bilincinin farkında o yaşta olmasan bile beyin der ki karşılığında hiç bir şey vermiyorum ama benimle ilgilenen biri var bu şey her neyse o benim için her şeyi karşılıksız yapıyor şeklinde öğrenir. bu dönemi sıkıntılı geçiren bir bireyinin paranoid sizofreni olma ihtimalinin arttığı bilimsel çalışma ile literatüre geçmiştir.
ne demiştik kötülüğün kaynağı nedir?
sensin, benim, aile, çevren, senin doğmandan itibaren şu ana kadar yaşamış olduğun tüm hayat. beynin ,hücrelerin öyle öğrendin öyle gördün. seytanmis ne şeytanı sana şeytan düşüncesini icad ettiren ve söyleten şey bile somuttur beynindir. şeytan sensin aslında farkında mısın cenneti yaratan da sensin cennet dediğin zaten dünyada olan objelerle tarifledigin bir yerden öte bir şey değil. üzerine sahip olamayacağın hayallerini eklediğin bir yer cennet yaslanmamak gibi.
etkisiz tepki oluşmaz kötü bir hayat yaşayarak büyütülen, terbiye saygı sevgi ortamında bulunamayan bir çocuk bir beyinde biter her şey tüm yasanacaklar ,yasatilacaklar. aşırı sevgi ihtiyaç karşılanması da çocuğu şımarık asosyal özgüven yoksunu bir birey yapabilir. her şey ters de olabilir yani.
farkındalık insana üzüntü verir, daha çok düşünen daha çok üzülür. o yüzden ülkemin sosyokültürel seviyesi yüksek gençleri şu an aslında mutsuzlardir. her şey olumsuz gelecek kaygısı üzerine ben kimim sorusuna verilmesi gereken cevapta kendini bulamama gibi bir sürü sorunla cebellesmekte şimdiki genç nesil. mutsuzdur çünkü farkındadır. dağdaki çoban farkında değildir, mutludur. mutsuzdur çünkü farkında olmayan insanlar onların hakkında karar vermektedir. belli bir noktada başarı sahibi olmayan insanların düzenledikleriyle yaşamaya mecbur kalmalarıdır.
her neyse anlatmaya çalıştığım iyilik kötülük öğrenilen ve yontulan bir kavramdır esasında yoktur. bir toplum kendi kendine bunu öğretir ve öğrenir. zamanla sonuclarini gorerek toplum baskısını ile ahlak düzenini oturtur. ortalamanın üstüne zarar veren davranış kötü atfedilir altı iyi atfedilir.
kaynak yoktur, kötülük biziz biz sekillendirmeye devam edeceğiz, cok ama cok zor bir doğruda ilerlemekte dünya duzeni eski spontan mutluluklar artik daha zor yasanmakta olusturulmakta.