İzlendiğinde İnsanı Derin Duygulara Sevk Eden, Ağlama Garantili Filmler
requiem for a dream
"çok fazla film izleyen biriyseniz, bilirsiniz ki bazen filmler sıradan gelmeye başlar. fakat günün birinde izlediğiniz bir yapım, sizi derinden etkiler ve uzun zaman etkisinden kurtulamazsınız. böylece sinemanın gücünü yeniden keşfedersiniz. işte requiem for a dream bu filmlerden biri. "
pan'ın labirenti
minik bir kızın hayalleri ile içinden çıkmaya çalıştığı yalnızlığı ve savaşın, faşizmin insanları sürüklediği acımasızlık, zaman zaman gözlerimizi kapatmaya zorlayan şiddet sahneleri; savaşları televizyondan aksiyon filmi gibi izleyen bir dünya için fazla gerçek bir film. budalaydı ofelia belki o gerçeklik içinde, belki de biz budalayız, kendi arındırılmış hayat akışımızda görmüyoruz gözümüzün önündeki gerçek dünyayı. ofelia kendini o ortamda bir yere koyamadı, yalnızlığından bir dünya yarattı; biz kendimizi filmde bir yere koyamadık çünkü ne savaş yaşadık ne de o denli yalnızlık..
la vita e bella
seyrettiğim en iyi filmlerden biri. çok etkileyici, düşündürücü, duygusal. roberto benighi'nin muhteşem eseri. toplama kampı sahneleri, hele hele filmin sonu insanı kopartır. bir babanın çocuğu icin yapabileceği en büyük fedakarlığa şahit oluyoruz bu filmde. tek abuk taraf amerika'nın yine "dünyayi kurtaran", "olaya el koyan" pozisyonuna konmasıdır. yanınıza bol bol selpak alıp seyredin. yazarken bile kotu oldum yaaa.
moulin rouge
uzun zaman sonra tekrar izleyip , sonra neden bu acıyı çektirdim kendime dediğim müstesna film... filmlerde aşırı duygulanan kişilere son 45 dakikasını önermiyorum. sonunda depresyon battaniyesi kahve bir büyük rulo havluyla kendinizi bulmanız mümküdür.
(bkz: fok balıkları çok yalnız)
the great gatsby
bir illüzyon filmi.. çünkü filmi izlerken büyüleniyorsunuz.. tam bir görsel şölen..
biutiful
çok sağlam bir senaryosu vardır.jeneriği olağanüstü olan sinema filmidir.barselona çekimleri göz kamaştırıcıdır.javier bardem devleşir bu filmde.örnek bir aile babası ve onun güzel kalbinin anlatıldığı dram türünde sinema filmidir.
dancer in the dark
koca koca adamları bile ağlatabilme kapasitesine sahip bir film. benim gibi müzikal sevmeyen insanlar bile rahatlıkla seyredebilir. yapılan yorumların aksine: catherine deneuve bence çok güzel olmuştur. kadının en bakımsız en çirkin hali bile süper kardeşim. filmde oynadığı karakterde bir dost nasıl olmalının, görüntülü cevabıdır.
detachment
rahatsız edici bir film. amerikan gençliği sahiden bu durumda mıdır bilmiyorum ama bizim gençlik ve eğitim sistemimizin çok değil en fazla 5 yıl sonraki hali budur. film çok kasvetli ve huzur bozucu olmasına rağmen verdiği güzel bir mesaj var. biraz sevgi ve biraz ilgiyle birilerinin hayatlarını değiştirebiliriz. fakat daha fazlası değil.
bu arada filmle ilgili oyunculukların hemen hepsi iyiydi ancak adrien brody bir erkek olmama rağmen baygın bakışlarıyla beni bile etkiledi.
shutter island
kafkavari bir atmosferin olduğunu düşündüğüm filmdi.sürekli anlamsız bir çabayla birşeylerin çevresinde ne yapacağını bilemeden yabancılaşmış bir halde dolaşmak...sıradışılığın sıradanlaşması,teslimiyet ve sonu itibariyle bitmemiş hissi...sonuç itibariyle son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biriydi...
perfect sense
fragmanıyla,afişiyle örtüşmeyen, izlenince insanda derin etkiler yaratan, sorgulatan, içerisinde pek çok derin subtitle barındıran bir film. film güzel ya da çirkin izleyene göre değişir lakin gerçekten ya olsa ne yapardım diye akılda sorular bırakıyor. en etkileyici sahnelerinden birisi de insanların işitemedikleri müziği hissedebilmek için platforma sarılmaları olsa gerek..
juste la fin du monde
son zamanlarda izlediğim, içime en çok dokunan film olabilir. o aile içi nefretleri, birbirine katlanamamayı ama asla da kopamamayı öyle net öyle güzel anlatmış ki xavier dolan.
annem, ben ve küçük kardeşim birlikte izledik filmi. film bittiğinde her birimiz birbirinin yüzüne bakıp, "muazzamdı"dan başka şey söyleyemedik.