J.D. Salinger Klasiği Çavdar Tarlasında Çocuklar'dan İnsanın Ergen Ruhuna Dokunan Alıntılar

Jerome David Salinger'ın 1951'de yayınlanan kült romanı Çavdar Tarlasında Çocuklar (Catcher In the Rye/eski isim çevirisiyle Gönülçelen), her kesimden insana her zaman hitap etmeyi başaran ve bu özelliğiyle de hakikaten nadir bir örnek.

holden caulfield. sürekli kafasını sallayıp "vay canına!" demeye takmış ve hemen hemen her şeyden nefret eden bir çocuğun duygularını okudukça kendimden bir şeyler bulduğum ve "sakın kimseye bir şey anlatmayın. herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra." diye sonlanan muhteşem kitap, bitmesin diye günlerce elimde dolandırıp durdum; ama her güzel şey gibi bitti işte. kader kısmet...

benim de okurken altını çizdiğim bazı yerler var

"bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir."

"insanlar bazen, bir şeyin tümüyle doğru olduğunu sanırlar. ben böyle şeyleri pek sallamam; ama birileri bana yaşıma uygun davranmam gerektiğini söylediğinde canım sıkılır. bazen yaşıma göre daha olgun davrandığım da olur- ama buna kimse dikkat etmez. insanlar hiçbir şeye dikkat etmiyorlar zaten."

"hatırlayamayışımın nedeni; felaket üzgündüm. bir şeylere üzülüyorsam, tuvalete gitmem gerekse bile gitmem. üzülmekten gidemem. üzülmeyi bırakıp gidemem."

J.D. Salinger

"gece geç saatlerde new york’ta birinin kahkaha atması dehşet verici bir şeydir. millerce öteden duyabilirsiniz. bunu duyunca yalnızlığınız daha da artar, moral diye bir şey kalmaz insanda."

"nasıl bir iş olursa olsun, fark etmezdi zaten. kimse beni tanımasın, ben kimseyi tanımayayım, bu yeterdi. düşündüm, sağır-dilsizmişim gibi numara yapardım.böylece, hiçkimseyle o salak konuşmaları yapmak zorunda kalmazdım. biri bana bir şey demek istediğinde bir kağıda yazar, bana uzatırdı. bundan bir süre sonra sıkılınca da, ömrümün sonuna kadar insanlarla konuşmaktan kurtulurdum. herkes beni sağır-dilsiz herifin teki sanır, beni rahat bırakırdı."

"öldü biliyorum! bilmediğimi mi sanıyorsun? ama onu yine de sevebilirim değil mi? bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın, tanrı aşkına, özellikle de hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?"


"zaten bütün gerizekalılar kendilerine gerizekalı denilmesinden nefret ederler."

"bana birisi bir armağan verdiğinde, sonunda üzülen hep ben olurum."

"olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir."

"orada öyle takılmamın nedeni; kendimce bir çeşit veda duygusu yaşamaya çalışmamdı. ayrılışlarım acıklı, hatta kötü olabilir; ama bir yerden artık ayrılıyorsam bunu anlamak istiyorum. bunu anlamadığınız zaman kendinizi daha kötü hissediyorsunuz."

"bir kızı gerçekten beğenmiyorsanız, onunla asla oynaşmamanız gerekir. ama onu beğeniyorsanız, onun yüzünü de beğeniyorsunuz demektir. eğer bir kızın yüzünü beğeniyorsanız öyle su püskürtmek filan gibi rezil şeyler yapmaktan kaçınmanız gerekir. bazen böyle rezil şeylerin eğlenceli olması ne kötü."


"ki böyle, tanıştığıma hiç memnun olmadığım kimselere, durmadan 'tanıştığımıza memnun oldum' demek beni öldürüyor."

"benim derdim de bu işte; bir şeyim kaybolunca hiç umursamıyorum; küçükken annem buna çok kızardı. bazı herifler kaybettikleri bir şeyin peşinde günlerce koştururlar.kaybedince üzüleceğim bir şeyim olmadı hiç."

"ama moralim öyle bozuktu ki, düşünemiyordum bile. asıl derdim de bu benim. moraliniz çok bozuksa, düşünemiyorsunuz bile."

"ne istedim; ama canıma kıymak geçti aklımdan. pencereden atlayıvereyim dedim. yere indikten sonra hemen üstümü örteceklerinden emin olsaydım atlardım da. bir sürü meraklı turşucu salağın beni kanlar içinde seyretmelerini istemiyordum."

"eskiden onu pek akıllı sanırdım, o aptallığımla tabii. öyle sanmamın nedeni; tiyatro, edebiyat ve bütün bu zırvalıklar üzerine çok şey bilmesiydi. birisi bu konularda pek çok şey biliyorsa, onun aptal olup olmadığını anlayabilmeniz epey zaman alıyor. en büyük sorunum da bu benim; kiminle biraz oynaşsam, onu bayağı akıllı biri sanıyorum. hiç de öyle değil tabii; ama ben yine de öyle sanıyorum."


"bazı şeyler olduğu gibi kalmalı. elinizde olsa da, onları büyük cam vitrinlere koyup oldukları gibi kalmalarını sağlayabilseniz. biliyorum olanaksız bir şey bu; ama yine de fena olmazdı."

"biri sizi en azından dinliyorsa, durum o kadar da kötü sayılmaz."

"başına bela sarıp düşmeye başlayan birine dibe vardığını anlama şansı verilmez. düşer, düşer, düşer; ama düştüğünü anlayamaz. tüm düzen, hayatlarının şu ya da bu döneminde çevrelerinin onlara veremediği şeyleri arayan insanlar için kurulmuştur. veya çevrelerinin onlara sağlayamadığını sandıkları şeyleri arayan insanlar için. onlar da aramaktan vazgeçerler."

"büyük bir çavdar tarlasında oyun oynayan çocuklar getiriyorum gözümün önüne. binlerce çocuk, başka kimse yok ortalıkta. ve çılgın bir uçurumun kenarında durmuşum. ne yapıyorum. uçuruma yaklaşan herkesi yakalıyorum, nereye gittiklerine hiç bakmadan koşarlarken, ben bir yerlerden çıkıyor onları yakalıyorum. bütün gün yalnızca bu işi yapıyorum. ben çavdar tarlasında çocukları yakalayan biri olmak isterdim. çılgın bir şey bu biliyorum ama yalnızca böyle biri olmak isterdim. biliyorum. bu çılgın bir şey."

"sakın kimseye bir şey anlatmayın. herkesi özlemeye başlıyorsunuz sonra."

Gelmiş Geçmiş En Gizemli Yazar J.D. Salinger'a Bakışınızı Değiştirmesi Muhtemel Bilgiler